Sene-i Devriyesi Münasebetiyle M. Said Özdemir Ağabey’den Bir Hatıra
Sene-i devriyesi münasebetiyle Said Özdemir ağabey ile ilgili bir hatıramı rahmete ve istifadeye vesile olması için arzediyorum.
1986 Senesi gibi hatırımda kaldı. Eskişehirde bir meşveret için bulunuyorduk. O zamanlar misafirler evlerde ağırlanırdı. Bizi de Said ağabey ile birlikte bir kardeşimiz evine götürdü. Sabah namazını evde cemaatle kıldık, tesbihat ve ders yapıldıktan sonra ev sahibi kardeşimiz Said ağabeye:
Ağabey hususi bir durumumu size açmak istiyorum, dedi. Ve:
Biraz maişet darlığım var ne tavsiye edersiniz? Diye durumunu dua almak için samimane arzetti.
Said ağabey:
Sabah çocuklarla beraber hane halkını namaza uyandırmasını, söyledi.
Kardeşimiz:
Uyandırıyorum, dedi. Bunun üzerine Said ağabey biraz daha erken kaldırmasını tavsiye etti ve kardeşimizin isteği üzerine cevşenine bereketle ilgili bir de dua yazdı.
Ben de fırsat ele geçmişken ağabey ben de isterim deyince, benim şevşene de duasını almış olduk.
Allah Said ağabeyimize rahmet eylesin. Amin.Cennet-ül Firdevsde mesut eylesin. Amin. Said ağabeyimiz şevk dolu idi.Hizmetteki gayreti, ciddiyeti, davadaki atılganlığı ile tam bir örnekti. Allah dünyada emsallerini arttırsın. Amin.
Bu vesile ile Said ağabeyden bir gün önce ahirete uğurladığımız Kırkıncı hocamıza ve üstadımız başta olmak üzere bütün ağabey ve kardeşlerimize Rahmeti İlahiyeden Cennette en ali makamları vermesini diliyorum. Cenabı Hak bizleri de onlara hakiki varis eylesin ve iman Kur’an hizmetinde son nefesimize kadar istihdam etsin. Amin.
Bu bereket konusunda sabah uyanık olmanın önemini Risale-i Nurdan uyku bahsini buraya alarak hatırayı bitiriyorum.
الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
اَوْ هُمْ قَٓائِلُونَ
Re’fet, اَوْ هُمْ قَٓائِلُونَ âyet-i celilesindeki قَٓائِلُونَ kelimesinin manasını merak edip sorması münasebetiyle ve hapiste sabah namazından sonra sairler gibi yatmasından gelen rehavet dolayısıyla, elmas gibi kalemini atalete uğratmamak için yazılmıştır. Uyku üç nevidir:
Birincisi:
Gayluledir ki, fecirden sonra tâ vakt-i kerahet bitinceye kadardır. Bu uyku, rızkın noksaniyetine ve bereketsizliğine hadîsçe sebebiyet verdiği için, hilaf-ı sünnettir. Çünki rızık için sa’yetmenin mukaddematını ihzar etmenin en münasib zamanı, serinlik vaktidir. Bu vakit geçtikten sonra bir rehavet ârız olur. O günkü sa’ye ve dolayısıyla da rızka zarar verdiği gibi, bereketsizliğe de sebebiyet verdiği, çok tecrübelerle sabit olmuştur.
İkincisi:
Feyluledir ki, ikindi namazından sonra mağribe kadardır. Bu uyku ömrün noksaniyetine, yani uykudan gelen sersemlik cihetiyle o günkü ömrü nevm-âlûd, yarı uyku, kısacık bir şekil aldığından maddî bir noksaniyet gösterdiği gibi; manevî cihetiyle de o gün hayatının maddî ve manevî neticesi ekseriya ikindiden sonra tezahür ettiğinden, o vakti uyku ile geçirmek, o neticeyi görmemek hükmüne geçtiğinden, güya o günü yaşamamış gibi oluyor.
Üçüncüsü:
Kayluledir ki, bu uyku sünnet-i seniyedir. Duha vaktinden, öğleden biraz sonraya kadardır. Bu uyku, gece kıyamına sebebiyet verdiği için sünnet olmakla beraber, Ceziretü’l-Arab’da vaktü’z-zuhr denilen şiddet-i hararet zamanında bir ta’til-i eşgal, âdet-i kavmiye ve muhitiye olduğundan, o sünnet-i seniyeyi daha ziyade kuvvetlendirmiştir. Bu uyku, hem ömrü, hem rızkı tezyide medardır. Çünki yarım saat kaylule, iki saat gece uykusuna muadil gelir. Demek ömrüne her gün bir buçuk saat ilâve ediyor. Rızık için çalışmak müddetine, yine bir buçuk saati ölümün kardeşi olan uykunun elinden kurtarıp yaşatıyor ve çalışmak zamanına ilâve ediyor.
Said Nursî
Lemalar – 270
Dr. İdris GÖRMEZ