Gana: Altın Sahilde Yitirilen İslam Tarihinin İzleri ve Çare Derneği -2-
Gana esasen zengin ve kadim bir devlet geleneğine sahiptir. Kabileler federasyonlar yoluyla devletleşmiş hatta imparatorluk kurmuştur. Dagomba ve Bono krallıklarından sonra yaklaşık 3 asır devam edecek olan Aşanti Krallığı Afrikanın en köklü devletleşme örneklerinden birisidir. 1680 yılında dağınık olarak yaşayan Akan krallıklarını tek çatı altında toplayarak oluşturulan Ashanti Krallığı mevcudiyetini 1896 yılına kadar sürdürmüştür. Bu tarihten önce Portekizliler, Hollandılılar, Almanlar ve daha sonra buradaki Altın madenlerinden haber alan İslamın Ezeli Düşmanı İngilizler! Bir köpek balığının kana verdiği tepki ne ise, zehirlemekten hazzeden bir yılanın fıtratının gereği ne ise, vahşi amazon ormanlarının amazon nehirlerindeki aç kalmış bir timsahın avına yaklaşırken tavrı ne ise batıl Batının vahşi emperyal yılanları, aç timsahları olan İngilizler o hal ile yaklaşır Afrikaya ve Gana’ya..
Birleşik Krallık 1896 yılından bu yana hakim olduğu toprakları 1 Ocak 1902 tarihinden itibaren Altın Sahili sömürgecilik sisteminin bir parçası olarak tam anlamıyla kendi bünyesine dahil etmiştir.
Bu sömürgeci kan emiciler bir taraftan kıtanın zenginliklerini Batıya kaçırırken bir yandan da misyonerlik faaliyetleriyle kara kıtanın uyanmamasına gayret gösteriyorlardı. Düşünün Hristiyanlaştırılmış yerlilerin oranı %60’ı buluyor..
İşte Gana’nın tarihi aklımızda ve müslümanların çektiği bütün çileler kalbimizde Tamale bölgesine vardık. Başkonsolosumuzun köyüne ulaştık. Ertesi gün bölgenin kabile şefine gittik. Saray adını verdikleri ve garip bir mimarisi olan bu yapıda alkışlarla ve dualarla karşılandık. Sagnarigu Kabilesi Şefi (Dagomba Kabilesinin Sagnagiru Aşireti Reisi) Sagnari Naa Yakubu Abdulay’a kendimizi anlattık, neden geldiğimizden ve yapmak istrdiklerimizden bahsettik. Kendisi 10dönüm arsasını bize bağışladığını ifade etti. Buraya inayet-i ilahi yar olur, Anadolu insanının himmet ve hamiyeti de bizimle olursa inşaaAllah medrese, yetimhane, cami projesi yapacağız. Merhum Benna; “Bize göre “ La ilahe illallah, Muhammedün Resülullah” diyen her Müslüman’ın yaşadığı toprak parçası vatanımızdır. Bizim katımızda saygınlığı ve yüceliği vardır. Orayı sever ve sayarız; gelişmesi için gayret gösteririz.” diye ifade ettiği hakikat bizleri Tamale’ye getirmiştir..
Gana’lı müslümanları kendimizden ayırmıyor gönül coğrafyamızın her parçasını kendimizin addediyor, ayrılık hissini satmaya çalışan ve müslümanları bölmekle yaşamını devam ettiren batıya değil içimizde onlara aldananlara sesleniyoruz;
“Ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize?
Fikr-i kavmıyyeti şeytan mı sokan zihninize?
Birbirinden muteferrik bu kadar akvamı,
Aynı milliyetin altında tutan islam’ı,
Temelinden yıkacak zelzele, kavmiyettir.
Bunu bir lahza unutmak ebedi haybettir…
Arnavutlukla, Araplıkla bu millet yürümez..
Son siyasetse bu! Hiç böyle siyaset yürümez!
Sizi bir aile efradı yaratmış Yaradan;
Kaldırın ayrılık esbabını artık aradan.
Siz bu davada iken yoksa, iyazen-billah,
Ecnebiler olacak sahibi mülkün nagah.
Diye dursun atalar: ‘Kal’a içinden alınır.’
Yok ki hiç bir kişiden… Millet-i merhume sağır!
Bir değil mahvedilen devlet-i islamiyye…
Girdiler aynı siyasetle bütün makbereye.
Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;
Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.
Bırakın eski hükümetleri meydandakiler
Yetişir, şöyle bakıp ibret alan varsa eğer.
işte Fas, işte Tunus, işte Cezayir, gitti!
işte Irak’ı da taksim ediyorlar şimdi.
Himmetimizin pervaz etme zamanıdır! Makalemizi bir asır evvel söylenmiş bir vaaz-u nasihat değil tam bu zamana hitab eden bir hutbe olarak gördüğümüz eserinde geçen Bediüzzaman’ın şu sözleriyle bitirelim;
Ey bu sözlerimi dinleyen bu Câmi-i Emevî’deki kardeşler ve kırk-elli sene sonra Âlem-i İslâm câmiindeki ihvân-ı Müslimîn! “Biz zarar vermiyoruz, fakat menfaat vermeğe iktidarımız yok, onun için mâzuruz.” diye böyle özür beyan etmeyiniz. Bu özrünüz kabul değil. Tenbelliğiniz ve “Neme lâzım” deyip çalışmamanız ve ittihâd-ı İslâm ile, milliyet-i hakikiye-i İslâmiye ile gayrete gelmediğiniz, sizler için gayet büyük bir zarar ve bir haksızlıktır.
İşte seyyie böyle binlere çıktığı gibi, bu zamanda hasene –yâni İslâmiyet’in kudsiyetine temas eden iyilik– yalnız işleyene münhasır kalmaz. Belki o hasene, milyonlar ehl-i îmana mânen faide verebilir. Hayat-ı mâneviye ve maddiyesinin râbıtasına kuvvet verebilir. Onun için “Neme lâzım” deyip kendini tenbellik döşeğine atmak zamanı değil!..
مَنْ كَانَ هِمَّتُهُ نَفْسُهُ فَلَيْسَ مِنَ اْلاِنْسَانِ ِلاَنَّهُ مَدَنِىٌّ بِالطَّبْعِ
Yâni: Kimin himmeti yalnız nefsi ise, o insan değil. ( Hutbe-i Şamiye/61 m )
Dr. Mehmet Rıza Derindağ
BİZE ULAŞIN NURDAN HABER
- ? Nurdan Haber Facebook
- ? Nurdan Haber Twitter
- ? Nurdan Haber İnstagram
- ? Nurdan Haber YouTube
- ? Nurdan Haber Web Sayfası
Diğer videolarına göz atın; Nurdan Haber