Prof. Ali Alaş: ‘Gençlerimizin ruhunu da eğitmeliyiz’
Önceki hafta Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu tarafından, öğrencilere 21. yüzyıl yetkinliklerinin kazandırılmasına ilişkin eğitim taslağı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a sunulmuştu. Necmettin Erbakan Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ali Alaş, söz konusu taslağı değerlendirerek bazı tavsiyelerde bulundu.
‘Mevcut sistem ruhsuz bir eğitime sebebiyet veriyor’
“Ünlü mütefekkir Nurettin Topçu, gelecekteki toplumun bütün ahlâkının okullarda şekilleneceğini, çocukları ahlâk ve ideal sahibi yapacak kurumun okul olduğunu, okulu okul yapanın ise muallimler olduğunu ifade etmiştir.” diyen Prof. Alaş, “Topçu, bugünkü eğitim felsefemizi; Batıcı, Amerikancı ve pragmatik olarak nitelemiştir. Topçu’ya göre; her alanda başarının sırlarını araştıran ve pratik başarıya hakikat unvanını veren Amerikan hayat felsefesi pragmatizmin, eğitimimizde benimsenmiş olması bir musibettir. Topçu, ‘bu Amerikan felsefesinin, gençliğe karakterden ziyade beceri kazandırmağa çalışmakta olduğundan; ruhsuz, idealsiz ve inançsız bir öğretime sebebiyet verdiğini’ ifade etmiştir.” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Ali Abaş, sözlerine şöyle devam etti:
“Biz evlatlarımıza ve talebelerimize ruh, ideal ve inanç aşılayacak programları ve müfredatları hayata geçirmediğimiz sürece eğitim alanında ulaşmayı düşündüğümüz hedefleri yakalamamız imkânsız görülmektedir. Fedakâr, kendini başkalarının saadetine adamış, ahlâken ve fikren donanımlı ve milliyetçi fikirleri özümsemiş insanlar yetiştirmenin milli eğitimin temel amaçları arasında olması gerektiğini belirten Nurettin Topçu, ‘aile ile çevrenin verdiği terbiye, varlığımızı muayyen kalıplarda şekillendirdi, mektep ise zihnimize bir sürü yanlış fikirler yerleştirdi’ sözleriyle veciz bir şekilde ifade etmiştir.”
Bediüzzaman Hazretleri’nin tespitine dikkat çekti
“Said Nursi de ecnebilerin ecdadımızda var olan yüksek ahlâkımızı ve yüksek ahlâkımızdan çıkan ve sosyal hayatımıza temas eden seciyelerimizin bir kısmını bizden alıp, terakkilerine basamak yaptıklarını ifade etmiştir ve karşılığında bizden aldıkları bu güzel seciyelerimize mukabil eğitim sistemleri vasıtasıyla kötü ahlâk ve seciyelerini bize verdiklerini, bu zehirli fikirler neticesinde ‘Ben susuzluktan ölsem, hiç yağmur bir daha dünyaya gelmesin. eğer ben görmezsem bir saadeti, dünya istediği gibi bozulsun’ mantalitesinde fertler kendi ellerimizle yetiştirilmiştir. Bugün toplum olarak çektiğimiz sancıların temelinde de bu vb. mantalite yatmaktadır. Oysa bizim eğitim sitemimizde yapacağımız köklü değişiklikler neticesinde himmetini milletine hasretmiş bireyler yetiştirmemiz elzemdir. Bediüzzaman’ın ifadesiyle ‘Çünkü bir adamın kıymeti, himmeti nisbetindedir. Kimin himmeti milleti ise, o kimse tek başıyla bir millettir’ ”
‘Kalp ve akıl arasındaki dengenin kurulması gerekir’
“Derslerde talebelerin sadece aklının değil kalbinin de doyurulması oldukça önemlidir. Mesela fen bilimlerinde mevsimlerin oluşumu ile ilgili konular işlenirken güneş sisteminde gerçekleşen hassas dengeler nazara verilip, bu hadiselerin gerçekleşmesinde görevli güneşin, dünyamızın, ayın ve yıldızların başıboş ve kendi kendilerine hareket etmediğine vurgu yapılarak, bu hadiselerin kâinata ve içindekilere tasarruf eden bir zatın yani Allah’ın (C.C.) sonsuz ilim ve iradesiyle gerçekleştirildiğine dikkat çekilmesi halinde, öğrencinin hem akıl midesi doyacak hem de kalbi aydınlanacaktır. Eğer bu hadiselerin arka planında bir yaratıcının varlığı anlatılmazsa, kalp midesi beslenemediği için çocuğun ve gencin ruh dünyasında hile ve şüpheler tevellüd eder, inkâr-ı uluhiyet fikri zemin bulur. Ruhumuzun bir penceresi olan gözümüz kan damarları ile beslenmektedir. Ruhumuzun ve kalbimiz de sahibi olan Allah’ı bilmek ve onu tanımakla beslenir. Zira imanın yeri kalptir. Sadece kalbini besleyenler mutaassıp ve bağnaz olurken, yalnızca aklını besleyenler ise itikadî konularda şüphelere düşerler. Kalp ve akıl arasındaki dengenin sağlanması, hakikatlere ulaşılması ancak hem aklın hem de kalbin aynı anda gıdalanması ve aydınlanması ile mümkün olabilir.”
‘Öğretmen yetiştirme politikamızda baştan sona değiştirilmelidir’
“Bu perspektiften ele aldığımızda Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulunun hazırladığı belgenin tek kanatlı olduğu, gençlerimizin ruh ve kalbini beslemekten ve aydınlatmaktan uzak olduğu ve onlara ideal veremeyeceği görülmektedir. Bu itibarla söz konusu bu belge kamuoyuna deklere edilen muhtevası itibariyle, eğitim-öğretim alanında yıllardır uygulanan yanlış reçetenin bir başka versiyonundan ibaret gözükmektedir. Nurettin Topçu, idealsiz hiçbir hakikate ulaşılamayacağını bilmeyenlerin oluşturduğu realist, pragmatist ve pozitivist eğitim anlayışlarının toplumda çöküntünün kaynağı olduğunu ifade etmiştir. Topçu’ya muallimlerin ehemmiyetini ‘Devletleri ve medeniyetleri yapan da, yıkan da muallimlerdir. Muallime değer verildiği, muallimin hürmet gördüğü ülkede insanlar mesut ve faziletlidir. Muallimin alçaltıldığı, mesleğinin hor görüldüğü milletler düşmüştür, alçalmıştır ve şüphe yok ki bedbahttır’ sözleriyle ifade etmiştir. Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu tarafından uzun emekler sonucu hazırlanan ve Cumhurbaşkanımıza arz edilen belgeye, kurulacak özel bir komisyon ile gençlerimize ruh ve ideal aşılayacak maneviyat boyutu da eklenmeli, bu bağlamda öğretmen yetiştirme politikalarımız da baştan sona yenilenmelidir. Aksi halde gelecek on yıllarımız heba edilebilir.”
Yeni Akit