Bediüzzaman, Tevafuklu Kur’an ve Hattat Hamid -8
Vahye Dayanan Ölçü: Âyet Berkenar
Hâfız Osman Nuri Kayışzade (ö.1895) ilk defa “âyet berkenar” tertibindeki mushafı yazmıştır. Âyet berkenar özelliğinin manası şudur: Bütün sayfalar âyetle başlar ve âyetle biter, âyetler sayfa sonunda bölünerek diğer sayfaya geçmez. Bediüzzaman Hazretleri, Hâfız Osman’dan ve onun ölçüsünden şöyle bahseder:
“Kur’an-ı Hakîm’in umum sahifeleri âhirinde âyet tamam oluyor. Güzel bir kafiye ile nihâyeti hitam buluyor. Bunun sırrı şudur ki: En büyük âyet olan Müdâyene Âyeti sahifeler için, Sure-i İhlas ve Kevser, satırlar için bir vâhid-i kıyasî ittihaz edildiğinden Kur’an-ı Hakîm’in bu güzel meziyeti ve i’caz alâmeti görülüyor.”[1]
Hâfız Osman’ın en büyük âyet olan Müdâyene Âyetini sayfa uzunluğu için, en kısa sureler olan Sure-i İhlas ve Kevser’i satır genişliği için mikyas alarak yazdığı mushafta “âyet berkenar” özelliği ortaya çıkmıştır.
Hâfız Osman’ın en büyük âyet olan Müdâyene âyetini sayfa uzunluğu için, en kısa sureler olan Sure-i İhlas ve Kevser’i satır genişliği için mikyas alarak yazdığı mushafta “âyet berkenar” özelliği ortaya çıkmıştır.
Resim-4’te örneği görünen “âyet berkenar” özelliği Kur’an’ın bütün sayfalarında (604 sayfa) görülmektedir. Daha önceki nüshalarda Resim-1 ve Resim-2’de görüldüğü gibi sayfa sonlarında âyetler bitmeyerek diğer sayfada devam edebiliyordu. İlk mushaftan günümüze kadar gelen aynı metnin vahye istinad eden mikyaslar esas alınarak yazıldığında bu özelliğin ortaya çıkması, bunun insan takatinin üstünde, bir mu’cize, olduğunu açıkça göstermektedir. Farklı bir sırada, farklı uzunluklarda, farklı zamanlarda, farklı sebeplerle inen âyetler, ilk yazılan mushaftan yaklaşık 12 asır sonra bahsedilen tertiple yazılınca “âyet berkenar” özelliği görülebilmiştir. Bu tertip âlem-i İslam’da büyük bir rağbete mazhar olmuş ve her tarafta Mushaflar ekseriyetle bu mikyas esas alınarak yazılır olmuştur.
Hayatının gayesini “İ’caz-ı Kur’an’ı beyan etmek”[2] olarak ifade eden Bediüzzaman Hazretleri Kur’an hattını Anadolu’da muhafaza ile vazifeli Hamid-i Amedi ile tevafuk sırrında birbirlerine tevafuk etmişler ve gözlü tabaka olarak ifade ettiğimiz insanlara, “yani âmî avamdan veyahut aklı gözüne inmiş maddiyyunlar tabakasına karşı da Kur’an’ın göz ile görünecek bir işaret-i i’caziyesi bulunduğu”nu isbat etmişlerdir. Bediüzzaman’ın mana planında telahuk-u efkâr ile Hamid’e tevafuku ne güzel bir tevafuktur. Tevafukat ise ittifaka işarettir. İttifak ise ittihada emaredir. İttihad ise vahdete alâmettir. Vahdet ise tevhidi gösterir. Tevhid ise, Kur’anın dört esasından en büyük esasıdır.
“Lafzullah”, mecmu-u Kur’ân’da 2806 defa zikredilmiştir. Bismillah’takilerle beraber lafz-ı Rahmân 159 defa, lafz-ı Rahîm 220 defa, lafz-ı Gafûr 61, lafz-ı Rab 846, lafz-ı Hakîm 86, lafz-ı Alîm 126, lafz-ı Kadîr 31, Lâ ilâhe illâ Hû’daki Hû 26 defa zikredilmiştir.” Toplamı 4000’den fazla olan bu lafızların çok büyük bir kısmı bütün Kur’an’da alt alta gelmiştir.
Bununla beraber daha farklı ve çok zengin tevafuk şekilleri de gözükmektedir. Misal olarak Kur’an-i Kerim’de en fazla Allah Lafzı bulunan sayfalardan biri olan 422. Sahifede on altı adet Allah Lafzı bulunmaktadır. En son Allah Lafzı geçen 41. Âyetin meali şöyledir: “Ey iman edenler! Allah’ı çokça zikredin!” Bu sayfayı okuyan biri sayfa başından başlayarak 41. Âyeti okuduğu anda toplamda on altı kez “Allah” diyerek bir nev’i bu âyetin emrini yerine getirmektedir.
SONUÇ
Bu tebliğde kırk vecihle mu’cize olan Kur’an-ı Kerim’in inzalinden asırlar sonra Hâfız Osman tarafından ortaya çıkarılan “âyet berkenar” özelliği ile, sonrasında Bediüzzaman Said Nursi Hz. tarafından keşfedilen ve herkesin gözü ile görebildiği bir mu’cize olan tevafuk hususiyeti ve bu keşfedilen tevafuk mucizesinin Hattat Hamid Aytaç tarafından yazılması icmalen anlatılmıştır. Bediüzzaman Said Nursi Risale-i Nur isimli eserleriyle Kur’an hakikatlerini ispat ettiği gibi, özellikle Rumuzat-ı Semaniyye isimli eserinde, tebliğimizde küçük bir kısmı beyan edilen tevafuk hususiyetinin çok farklı çeşitlerini teferruatıyla izah etmiştir. İzah ettiği bu kısımlar Hattat Hamid tarafından ustalıkla ve muhteşem bir estetik güzelliği ile mücessem hale getirilmiştir.
اَللّٰهُمَّيَامُنْزِلَالْقُرْاٰنِبِحَقِّالْقُرْاٰنِفَهِّمْنَااَسْرَارَالْقُرْاٰنِمَادَارَالْقَمَرَانِوَصَلِّوَسَلِّمْعَلٰىمَنْاَنْزَلْتَعَلَيْهِالْقُرْاٰنَوَعَلٰٓىاٰلِه۪وَصَحْبِه۪اَجْمَع۪ينَاٰم۪ينَ
Kaynakça
- Alparslan, Ali, Osmanlı Hat Sanatı Tarihi, İstanbul 1999.
- Eriş, M. Nursen, Hat Sanatında Bir Vazifeli Hattat Hamid Aytaç, İBB Kültür AŞ Yay. 2011.
- Kuşoğlu, Zeki, Köprü İnsanlar, L&M Yayıncılık, İstanbul, 2006.
- Nursi, Bediüzzaman Said, Şualar, Envar Neşriyat İstanbul 2016.
- Nursi, Bediüzzaman Said, Tarihçe-i Hayat, Envar Neşriyat İstanbul 2016.
- Nursi, Bediüzzaman Said, Barla Lahikası, Envar Neşriyat İstanbul 2016.
- Nursi, Bediüzzaman Said, Mektubat, Envar Neşriyat İstanbul 2016.
[1] Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, Envar Neşriyat İstanbul 2016, 191.
[2] Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, Envar Neşriyat İstanbul 2016, 397.
Dr. Mehmet Rıza Derindağ
Tamamlandı