Risale-i Nur’u Tanıdı, Ağalığı Bıraktı -1 (Hacı Mirza Demir)
Röportaj: Abdurrahman İraz
Hacı Mirza Mehmet Demir Kimdir?
Rumi 1341’de yani Miladi 1925’te Siirt’e bağlı Beşiri kazasının Tilmiz köyünde dünyaya geldi. Babası o yörenin ağalarından idi, ağaoğlu olması hasebiyle çocukluğunda çalışmadığını ifade ediyor. Okul okuma imkânı da olmamış, çünkü o dönemde okunacak okul yokmuş…
Daha sonra şartlar değişmiş baba vefat ettikten sonra çalışması gerekmiş ve TPAO’da işe girip değişik kademelerinde görev yapmış. Süresi dolunca da bazı nedenlerle zoraki emekli edilmiş hem de asgari ücret üzerinden. 29 yıldır emekli olarak yaşıyor. Evli ve on çocuk babası. Hacı Mirza, ilk defa Risale-i Nurları Batman ve yöresinde tanıyıp tanıtan şahsiyetlerden biri. Bir Risale-i Nur sevdalısı.
BEDİÜZZAMAN BİZE KENDİMİZİ DE TANIMAMIZA NEDEN OLDU
Bediüzzaman ismini ilk defa nerede ve nasıl duydunuz?
Benim büyük oğlum Mustafa Demir’in doğduğu yıl olan 1958 tarihinde duydum. Ve benim Üstadı duymama ve tanımama da o çocuk vesile oldu. Daha dört aylıkken hastalandı, Batman’da doktor olmadığı için Diyarbakır’a götürmüştük. Tosunoğlu adında bir çocuk doktoru vardı. Onda muayene ettirdik, yazdığı ilaçları aldık. Ve orada bir arkadaşa misafir idik onlara gittik.
Ev sahibi bana dedi ki, “Ulu Caminin Şafii bölümünde Molla Said Meşhurun kitapları okunuyor sen onu dinledin mi?” “Hayır” dedim. Ama merak ettim. Çünkü hayli methetmişti… Hatta o yüzden bir gün fazla kaldım orada…
Tavsiyesi üzerine ikinci gün ikindi namazını kılmak üzere Ulu Camiye gittim ve Şafii bölümünde Allahu alem Mehmet Kayalar abinin oğlu idi orta okul talebesiydi galiba… Namazdan sonra kalktı Mektubat’tan 19. Mektubu okudu. Hiç unutmuyorum “kurt” ile ilgili bahsi okumuştu. Ben o dersten çok etkilenmiştim, ağlamıştım, hatta benim gibi orada başka ağlayanlar da vardı.
Ders bitti dışarı çıktık baktım bir sergi var dışarıda kitaplar satılıyor. Hanımlar Rehberi, Gençlik Rehberi gibi kitaplardan birkaç tane aldım. Eve getirdim. Okuyorum ama o dönemde Türkçeyi çok az biliyordum. O nedenle kelimelerin çoğunu anlamıyordum. Fakat bir iki anladığım kelimeler de bende öyle tesir yapıyordu ki, bu gün o halimi anlatmam imkansız. Ama daha sonra yavaş yavaş okuyup öğrendik…
Yani, kısacası o gün hem Üstadın ismini duymuştum hem de aynı gün onu tanıma imkanı bulmuştum. O zamana kadar biz kendimizi dahi doğru dürüst tanımıyorduk. Bediüzzaman bize kendimizi de tanımamıza neden oldu.
Biz daha önce insan nedir? İnsan kimdir? Bu dünyaya neden gelmiş? Bizi yaratan bizden ne istiyor gibi sorulara cevap veremiyorduk. Bediüzzaman’ın eserlerini okuduktan sonra bunları öğrendik.
Risale-i Nurları o günlerde okumak ve taşımak çok zordu. Yasaktı, evde bulunduramıyorduk, cebimizde taşıyamıyorduk… Zorluklar içerisinde bu eserlerdeki hakikatleri öğrenme imkanı bulduk.
Ben (Iraz) ortaokul talebesi iken TPAO (Türkiye Petrolleri) sitesinde bulunan okulda okuyordum. Oraya gidip geliyordum. Bir gün yine oraya giderken yolda siz büyük bir insanla karşılaşmış gibi önünüzü düğmeleyerek bana yaklaşıp “selamünaleyküm” dediniz. O zaman için hatta bugün için çok yüksek medenice bir davranış idi. Ben şaşırmıştım etrafıma bakmıştım “acaba başka birine mi söylüyor?” diye içimden geçirmiştim. Ama kimse yoktu o zaman bana söylediğinizi anlamıştım. Bana “nasılsınız kardeşim” demiş ve benim hal hatırımı sormuştunuz. Ve o hareketinizden dolayı o günden beri sizin hayranınızım. Benim Risale-i Nurları tanımamda sizin o davranışınızın etkisi çok büyüktür.
Biz bu eğitimi ve gücü Risale-i Nurlardan almıştık. Onun manevi gücüdür ki, bizim gibi bir köylüyü en yüksek seviyede medeni bir insan gibi davranmaya sevk etmiştir. Bizi ahlaken en yüksek seviyede insanlarla görüşmeye sevk ediyor.
Siz ve H. Mehmet Uçar siyam ikizleri gibiydiniz. Batman’da sizi bilmeyen tanımayan ve sevmeyen yok gibiydi. Çok kibar ve çok kültürlü, herkesin yardımına koşan insanlardınız. Hatta rahmetli babam sizden sitayişle bahsediyordu. Sizin çok değerli bilgiler anlattığınızı söylerdi. Bu durum sizce nasıl oluşmuştu ve asıl sır neydi?
Bu tamamen Risale-i Nurun tesiri iledir ve onun bereketi iledir. Ondan aldığımız terbiye ve eğitim bunu gerektiriyor. Biz bu gün de herkese -dünyevi uhrevi- iyilikten başka bir şey düşünemiyoruz. İnsanlara karşı şefkat ve merhametten başka bir yaklaşımımız olamıyor, olamaz.
Abdurrahman İraz
Devam Edecek