PARALEL NURCULUK SÖYLEMİ VEYA KOMPLO TEORİSYENLİĞİ – 7
Ayrıca bu asırda îmânî mes’elelerde devâmlı şübheler yayılıyor, bunlara yeniden cevâb vermek gerekiyor, gibi düşüncelere de sâhib olmamalıyız. Çünkü, Risâle-i Nûr, Kur’ân’dan aldığı feyizle verdiği tahkìkì îmân dersini dikkat ve i’timâdla okuyanların kàbiliyyet ve isti’dâdlarını öyle inkişâf ettiriyor ve tahkìkî îmânda öyle yükseltiyor ki; denmiş ve denecek ne kadar i’tirâz ve şübheler varsa, o şübhelerin muhâliyyetini ve butlanını görüyor ve tardediyor.
Bu ma’nânın sırrını ifâde eden aşağıdaki beyânlara teemmül edilsin:
“…Risâle-i Nûr’un her bir cüz’ü, bir Âyet-i Kur’aniyenin hakikatını tefsir eder; ve hususan erkân-ı imâniyeye dair âyetleri öyle vuzuhla tefsir eder ki, Avrupa feylesoflarının bin seneden beri Kur’an aleyhinde hazırladıkları hücum plânlarını ve esaslarını bozuyor…” Tarihçe-i Hayât, sayfa 205
“…O enâniyyet-i ilmiyyeyi fazla taşıyan zâtlar da anladılar ki: Neşrolunan Sözler, hakaik-i Kur’aniyenin birer anahtarı ve o hakaiki inkâr etmeye çalışanların başlarına inen birer elmas kılınçtır. O ehl-i fazl ve kemal ve kuvvetli enâneyyet-i ilmiyeyi taşıyan zâtlar bilsinler ki; bana değil, Kur’an-ı Hakîm’e talebe ve şâkird oluyorlar. Ben de onların bir ders arkadaşıyım. Haydi farz-ı muhal olarak ben üstadlık dava etsem, mâdem şimdi ehl-i îmanın tabakatını, avamdan havassa kadar, maruz kaldıkları evham ve şübehattan kurtarmak çaresini bulduk; o ulema ya daha kolay bir çaresini bulsunlar veyahut bu çareyi iltizam edip ders versinler…” Mektûbât, sayfa 457
“… Eczacı efendînin o Sözler’i mütâlea etmesini havâle ettiğimin sırrı şudur ki: O çeşit mes’elelerdeki şübheler, erkân-ı imâniyenin za’fından ileri geliyor. O Sözler ise, erkân-ı imâniyeyi tamamıyla isbat ederler…” Mektûbât, sayfa 43
“… Nazif’in mektubuyla beraber bir mütekaid efendînin vesveseye dair bir suâli var. Eğer o adamın ciddî olarak Nûrlara alâkası varsa, böyle suâllere hiç ihtiyacı olmaz. Hikmet-ül İstiaze Lem’asını ve Yirmidokuzuncu Söz’ün melaike ve ruhanîlerin vücudlarına dair kısmını okusun. Onun manasız ve yüz yerde cevabı bulunan vesvesesi ise, zındık maddiyyunların şimdilik dehşetli vaziyetinden fırsat bulup bir aşılalamalarıdır ki; o adam, ondan müteessir olmuş, o suâli sormuş. Ona selâm ederim. Risâle-i Nûr onun her müşkilini halledebilir. Hâlisane, teslimkârane ona çalışsın, onu dînlesin….” Emirdağ, sayfa 144
Elhâsıl, bir nebze me’hazleriyle gösterilen mezkûr hakìkat yolundan, yâni Nûr’lardan nazarları dağıtmamak dersini veren bu gelen parça ile son veriyoruz;
“… Bu gizli dîn düşmanları ve münafıklar çoktandır anladılar ki, Nûr talebelerinin kefenleri boyunlarındadır. Onları, Risâle-i Nûr’dan ve Üstâdlarından ayırmak kàbil değildir. Bunun için şeytanî plânlarını, desiselerini değiştirdiler. Bir zayıf damarlarından veyâ sâfiyetlerinden istifâde ederiz fikriyle aldatmak yolunu tuttular. 0 münâfıklar veyâ o münâfıkların adamları veyâ adamlarına aldanmış olanlar dost sûretine girerek, ba’zan de talebe şekline girerek derler ve dedirtirler ki: “Bu da İslâmiyet’e hizmettir; bu da onlarla mücâdeledir. Şu malûmatı elde edersen, Risâle-i Nûr’a daha iyi hizmet edersin. Bu da büyük eserdir,” gibi bir takım kandırışlarla sırf o Nûr talebesinin Nûr’larla olan meşgûliyet ve hizmetini yavaş yavaş azaltmakla ve başka şeylere nazarı çevirip, nihâyet Risâle-i Nûr’a çalışmaya vakit bırakmayıp böyle tuzaklara düşürmeye çalışıyorlar…
“… Risalet-in-Nûr, hakàik-ı İslâmiyyeye dâir ihtiyaçlara kâfî geliyor. Başka eserlere ihtiyaç bırakmıyor. Kat’î ve çok tecrübelerle anlaşılmış ki, îmânı kurtarmak ve kuvvetlendirmek ve tahkikî yapmanın en kısa ve en kolay yolu Risâleti’n-Nûr’dadır…” Kastamonu Lâhikası, sayfa 74
Zannedersem Şerh ve İzah konusunda bu kadar laf ettikten sonra şunu söylemem gerekir Şerh ve İzah işinde bulunmam bir hataydı Rabbimden affımı taleb ediyorum. Kitapları soranlarada şunu derim kimi hadimül Kur’an kabul ediyorsanız, kime Üstad diyorsanız onun eserlerini okuyun.
Sa’y-u gayret bizden tevfik Cenabı Haktan. Selametle kalın.
Mehmet Nuri Turan
Devam edecek…