Doğu Türkistan Maarif ve Dayanışma Derneği Başkanı Hidayet Oğuzhan, Çin’in, 2050 rüyasını gerçekleştirmek için batıya açılan tek koridor olan Doğu Türkistan’a sahip olmak istediğini belirterek akılalmaz zulümlerin işlendiğine dikkat çekti.
70 yıldır işgal altında olan Doğu Türkistan’da zulüm her geçen gün artarak devam ediyor. Çin Komünist partisinin uyguladığı zulüm ve baskılar neticesinde birçok âlim, aydın, akademisyen ve halkını şehit veren Doğu Türkistan, bunca zulme rağmen inandığı değerlerden vazgeçmeyerek topraklarına sahip çıkmaya çalışıyor.
Yaşana bunca sıkıntıya rağmen İslam dünyasından yeterli bir tepkinin verilmemesi ise doğu Türkistan halkını en çok üzen durumlar arasında yer alıyor.
“Doğu Türkistan’ı yavaş yavaş bitirmek istiyorlar”
Doğu Türkistan’da zulmün yeni başlamadığını ve Çin işgalinin 70 yılı aştığını söyleyen Doğu Türkistan Maarif ve Dayanışma Derneği Başkanı Hidayet Oğuzhan, “Çinliler Doğu Türkistan’a gelerek burayı yavaş yavaş maddi ve manevi değerlerinden koparmaya yönelik bir çalışma başlattı. Çinlileri yavaş yavaş Doğu Türkistan’a yerleştirdi. Büyük âlimlerimizin birçoğunu diri diri gömerek şehid ettiler. Halka liderlik edebilecek olan tüm liderlerimizi tespit ederek şehid ettiler. 30-40 yıldır cezaevlerinde yatan büyüklerimiz, âlimlerimiz, aydınlarımız var. Bununla birlikte halkı Çinlileştirmek için asimilasyon çalışmalarına başladılar. Doğum kontrol ve aile planlama projelerini hayata geçirdiler. Bu şekilde Doğu Türkistan’ı yavaş yavaş bitirmek istiyorlar.” dedi.
“Urumçi katliamından sonra kamp hazırlıklarına başladılar”
Çin’in yaşattığı bunca sıkıntıya rağmen Doğu Türkistan halkının maneviyatına, dinine bağlı olduğunu belirten Oğuzhan, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
“Bunca zulme ve İslam dünyasından uzaklaştırılıp tecrit edilmesine rağmen halk boyun eğmedi. Sürekli olarak kendi kimliğini korumaya çalıştı. Çin’e yakın olan bazı bölgelerde azınlık haline düştük. Asimilasyonun en çok etki gösterdiği bölgelerden birisi başken Urumçi’dir. Bir yerin kendi ahalisinin nüfusu yüzde 18’e düşmüşse orası zaten Çin olmuştur. Böyle bir durumda bile 2009 yılında yaşanan ‘Urumçi Katliamı’nda halkın çok sert tepkisi oldu. On binlerce insan şehit oldu ve bir o kadar gencimiz de ortadan kayboldu. Burada sert tepkiyle karşılaşan Çin, ‘70 yıldır uyguladığımız zulüm bunlara işlememiş ve yine bize karşı geliyorlar’ diyerek telaşa kapıldı. Bundan sonra stratejisini değiştiren Çin, hızlı bir şekilde Doğu Türkistan’ı bitirme, asimile etme çalışmalarına başladı. Sıkıntıların had safhaya ulaştığı 2017 yılına kadar, Çin’in büyük bir hazırlık içerisinde olduğunu gördük.2009 yılından sonra kamp hazırlıklarının yapıldığına dair elimizde kanıtlar var. O günden sonra Taklamakan çölünde, Çin’in iç kesiminde, Doğu Türkistan’ın tüm vilayetlerinde, hatta iç Moğolistan’da bile Doğu Türkistanlılara yönelik büyük kampların yapımına başlandı.
“Çin’in 2050 rüyası”
Kamp hazırlıklarına başlandığında kimsenin ne yapılmak istendiğini anlayamadıklarını hatırlatan Oğuzhan, “O zaman kimse Çin’in ne yapmak istediğini anlayamamıştı. Şi Cinping’ in bugün ki durumunu anlatmak için Çin’in iradesini iyi kavramak gerekir. Doğu Türkistan’da yaşananları dış dünyaya anlattığımızda Çin o bölgede ne dine karşı ne de Uygur toplumuna karşı bir sorunlarının olmadığını söyleyerek bizi yalanlıyor. ‘Orada aşırı bir grup var, sadece onlara karşı bir tedbir alıyoruz’ diyorlar. Doğu Türkistan’ın bir işgal toprağı olduğundan hiç kimsenin şüphesi yok. Onun için Çin’in psikolojik olarak korkusu var. Bu korkuyu yenemediği için Şi Cinping ikinci kez başkan seçildikten sonra, ‘2050 yılında Çin dünyaya hâkim olacak. Süper Çin olacak.’ denilerek Çin için büyük projesi ortaya atıldı.” diye konuştu.
“2050 projesi çerçevesinde 40 milyon Müslüman yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır”
Oğuzhan, “Çin, kendi içerisinde olan muhalifleri temizledi. Doğu Türkistan Çin için siyasi, askeri, ekonomik anlamda çok önemli. Doğu Türkistan Çin’den koparsa 2050 rüyası son bulacak. Onun için 9 ülke ile sınırı olan ve Çin’i dış dünyaya, batıya çıkaran tek koridor olduğu için buradan vazgeçmiyor. Tarihi ‘İpek Yolu’nun omurgasını Doğu Türkistan oluşturuyor. Doğu Türkistan Çin’in bir parçası değildir; İşgal altındadır. Sincan (Sonradan elde edilen toprak) bölgesi Çin’in bir parçası değildir. Çin orayı işgal ederek sonradan kendi topraklarına katmıştır. Çin de bunun farkındadır. 2050 projesinde buradaki insanların kendisine isyan edebileceği, Çin’in yumuşak karnı olan ve dış ülkelerden bir destek alması halinde kendisine sorun teşkil edebilecek olan Doğu Türkistan için acil bir plan uygulamaya başladı. Bu plan çerçevesinde 40 milyon nüfuslu Müslüman halk yok olmanın eşiğindedir.” ifadelerini kullandı.
Elimize ulaşan bilgilere göre toplama kamplarında 6 milyon civarında insan var
Kaşgar gibi tarihi bir ilde bile insanların sokaklarda olmadığını gösteren videoların olduğunu söyleyen Oğuzhan, “Kamplardan gelen insanlardan birebir olarak duyduklarımız var. Çin yaptığı toplantılarda, ‘Biz 2050 rüyasını ulaşmak istiyoruz. Çin, dünyaya hâkim olup süper güç olacak. Onun için burada çok seslilik istemiyoruz. Ya Çin milleti olacaksınız ya da yok olacaksınız’ diyerek amaçlarını açıkça ifade ediyorlar. Elimize ulaşan bilgilere göre toplama kamplarında 6 milyon civarında insan var. BM ve Amerika’nın raporlarına göre ise 3 milyonu aşan bir kitlenin kamplarda tutulduğu belirtiliyor. Bu rakamlar ihtiyati olarak ifade edilen rakamlardır. Ancak oradaki kalabalık şehirlerde sokaklarda insanlar yok. Gezmeye giden turistlerin çektikleri videolarda ‘nerede bu insanlar’ diye haykırdıklarını görüyoruz. Kaşgar gibi tarihi bir ilde bile insanların sokaklarda olmadığını gösteren videolar var.”
“İslam’ı hatırlatan her şey yasak”
Oğuzhan, “Çin, son 2 buçuk sene zarfında İslami ibadetlerin tümünü yasakladı. Milli örf, adet, ananelerin tamamı yasaklandı. 40 milyon Müslüman olmasına rağmen İslam ile ilgili her şey yasak. İnsanlar kesinlikle camilerde dini ibadetlerini yerine getiremiyor. Sadece Kaşgar ve Urumçi’de sembolik olan en büyük camilerden birer tane açık kalıyor. Orası da zaten müzeyi andırıyor. Çin kendi davet ettiği heyetleri Kaşgar’daki büyük İdgah camisini ziyaret ettiği sırada bile heyetlerin namaz kılma isteklerine olumsuz karşılık veriliyor. Camiler sadece göstermelik olarak açık bırakılıyor. Camilerde ibadetler tamamen yasak. Başörtüsü ve tesettür yasak olduğu için kadınlarımız evlerinden çıkamıyor. Ben de ailem ile görüşemiyorum. Durumu ne olduğunu tam anlamıyla söyleyemem. Ancak bazı kardeşlerimizin ulaştığı görüntülere bakarak şunu söyleyebiliriz. Şu anda Doğu Türkistan’da kadınlar utançtan evlerinden çıkamıyorlar. Bu yüzden de sokaklar çok sessiz olabilir. Evlerde Kur’an-ı Kerim, ayet, dini semboller yasak. Mekke, Medine gibi yerlerin resimleri de bir buçuk yıl önce toplatılarak yakılmıştı. Bu İslam dünyası için bir sorumluluktur.” diye konuştu.
“40 milyon insan yok olmaya doğru gidiyor”
Çin’in açıkça İslam’a savaş açtığını vurgulayan Oğuzhan “Çin, Orada İslam’a yer olmadığını, İslam dininin Uygurların dini olmadığını, Araplar ve Türklerin sonradan mecburi olarak bu dini kabul ettikleri söylüyorlar. İslam dünyasının tamamında sıkıntılar var. Herkes bu konuda susuyor. Doğu Türkistan ümmetin en çok kanayan yarasıdır. Keşmir, Filistin ümmetin çok önemli parçalarıdır. Özellikle Kudüs’ün ümmet için büyük önemi var. Sıkıntı bazlı ölçtüğümüz zaman Doğu Türkistan’daki zulüm Filistin ve Keşmir’in on katıdır. Çünkü orada çok orantısız ve tek taraflı bir baskıyla ezilmektedir. Bunun karşısında İslam dünyası bu konuda hem fikir olma, orayı konuşma hassasiyetleri dile getirme konusunda sıkıntı çektiği için buradaki ümmetin diğer bölgelerine nazaran daha vahimdir. 40 milyon Müslümanın tamamen yok edilmesi için başlatılan projenin işlediği ve büyük ölçüde işlemesi bizi çok ürkütüyor.”
“Camiler ahırlara, meyhanelere çevrildi”
Doğu Türkistan’da bulunan 30 bin caminin 6 bininin tamamen yok edildiğini söyleyen Oğuzhan, son olarak şunları kaydetti: “Birçok cami ahırlara çevrilmiş ve estetiği, işlemesi güzel olan çoğu camiyi de eğlence mekânlarına, meyhanelere dönüştürmüşler. İnsanlara kamplarda o kadar zulüm yaptılar ki artık insanlar ‘selamunaleyküm’ bile diyemiyorlar. Çin’in kendi davet ettikleri heyetlerden gidenler selam vermelerine rağmen ‘aleykümselam’ cevabını alamıyorlar. Onun yerine Çince merhaba (Ni hao) diyorlar. Kaşgar ve Hotan gibi her anlamda Çin’den uzak şehirlerde bile insanları Çinlileştiriyorlar. Ellerinden gelse Çinlilerin kanını ve ruhunu bize enjekte edecekler. Bu 3 yıl içerisinde Doğu Türkistan’da insanlar ya tamamen dini inkâr edecek veya bu konuda hiçbir şey demeyip bekleyecekler. Bu duruma karşı Müslümanların gayreti uyanmayacaksa ne zaman uyanacak. Bu konuda tüm İslam dünyasına görev düşüyor.”