HABİB-İ EDİP EFENDİMİZ (SAV.) ÜMMİ İDİ
Resul-i Kibriya Efendimizin (sav.) ümmi olması hâşâ cahil olması demek değildir.
Ümmi; anasından doğduğu gibi tertemiz kalmış, tahsil görmemiş, mektep ve medresede okumamış demektir.
Ümmi; okuması ve yazması olmayan, cahil ise okuma yazma bilse bile hakkı ve hakikati bilmeyen, ilim, irfan ve faziletten mahrum, yaratılış gayesinden bihaber, gaflet içerisinde yaşayan, heva ve hevesine esir olan kişidir.
Resul-i Ekrem Efendimiz (sav.) kendisine nübüvvet vazifesi tevdi edilmeden evvel okuması ve yazması yoktu. Bu husus bir ayette şöyle ifade edilmektedir: “Sen bundan önce, ne bir yazı okur, ne de elinle onu yazardın. Öyle olsaydı batıla uyanlar kuşku duyarlardı.” (Ankebût Suresi, 29/48)
En son ve en mükemmel dinin tebliğ edicisi olacak en büyük zat ümmi idi, okuma ve yazma bilmiyordu. Yüce Allah, Onu en mükemmel bir şekilde terbiye etti, en son kitap olan Kur’an-ı Kerim vasıtasıyla O’nu en mükemmel bir mürşit yaptı ve bütün âlemlere rahmet olarak gönderdi.
Kâinatın Fahri Ebedisi olan Allah Resulü (sav.) cehalet devrinin bütün çirkef işlerinden beri ve ümmi idi. O (sav.), cehalet devrindeki putperestlik, şirk, zulüm, zulüm, yağma, içki, fuhuş, kumar gibi her türlü ahlaksızlığın, çirkefin ve bataklığın içinde yetişen solmayan bir gül idi. Habib-i Kibriya Efendimiz (sav.) o dehşetli asrın rengini değiştirdi, nisan yağmuru gibi çorak toprakları yeşertti.
Habib-i Ekrem Efendimiz (sav.), şayet okuma yazma bilseydi, müşrikler Kur’an-ı Kerim’i O’nun yazdığını iddia ederlerdi. Bazıları böyle bir iddiada bulunmuşlarsa da buna ne kendileri ne de başkaları inandı.
“Nebiy-yi Zîşan (sav.) tecelliyât-ı İlâhiyeye mazhar ve mâkestir; masdar ve menbâ değildir. Çünkü o zât yalnız âbiddir ve ibadetçe herkesten ileridir. Demek, bu kadar görünen terakkiyat, kemâlât onun zâtî malı değildir. Ancak hariçten verilen, Rahmân-ı Rahîmin tecellîleridir.” (Mesnevi-i Nuriye)
Necip Fazıl şöyle der: “Allah’ın Resûlü ümmidir. Okuma ve yazma bilmezler. Fakat bu ümmilik, kalbine bütün âlemlerin güneşi verilmiş olan “Gaye, insan ve Ufuk Peygamber” in ayrıca lâmba ışığından müstağni oldukları manasınadır. Ümmîliği de ayrıca peygamberliğinin delili.”
“Rabbim bana edebi güzel bir surette ihsan etmiş, edeplendirmiş.” buyuran Fahr-i Âlem Efendimizden (sav.) abes hiçbir söz ve hikmetsiz bir fiil sudur etmemiştir. Çünkü “O, hevadan (arzularına göre) konuşmaz. O(nun konuşması kendisine) vahyedilenden başkası değildir.” (Necm Suresi, 53-3-4)
Cenab-ı Hakk’ın terbiye ettiği “Ve muhakkak ki sen, pek büyük bir ahlak üzeresin.” (Kalem Suresi, 68/4) iltifatına mazhar olan Allah Resulü (sav.), istikamet, şefkat, merhamet, irşat, şecaat, metanet, sabır, cesaret, iffet, hilim ve cömertlik gibi bütün ulvi hasletlerde zirve noktada olacaktı, oldu da. Marifette, hikmette, ilimde, fazilette ve bütün güzel hasletlerde emsalsizdi, bir misli ve benzeri yoktu.
Hz. Peygamber (sav.) gençliğinden beri edep, hayâ, iffet, nezahet ve ismet timsali olarak yaşamıştı. O’nun bu ahvali bütün Arap kabilelerini kendisine meftun etmişti.
Anne ve baba hakkı ağır olduğu için, Resulullah Efendimiz (sav.) onlardan yetim ve öksüz olarak büyütülmüş, eğitimi bizatihi Rabbi tarafından verilmiştir. “O, seni bir yetim iken barındırmadı mı? Seni, yol bilmez iken (doğru) yola koymadı mı?” (Duha Suresi 94/6-7)
Kur’an’ın ilk ayeti; “Oku O yaratan Rabbinin adıyla” idi. (Alak Suresi 96/1) Resulullah Efendimiz, “Ben okuma bilmem” diye buyurdu. Sonra Allah’ın bildirmesiyle bütün âlemleri satır satır okudu. O’nun okuması satırdan değil, sadırdan idi.
Resul-i Ekrem Efendimiz (sav.) Cenab-ı Hakk’ın varlığına ve birliğine delil olan kâinat kitabını en mükemmel bir şekilde okudu ve insanlara da okuttu. Onlara Vahid ve Ehad olan Zat-ı Zülcelal’i tanıttırdı. Rabbinin emir ve yasaklarını tebliğ etti. Yaratılış gayesini, imanın esaslarını ve hikmetin inceliklerini ders verdi.
Akıl ve marifette emsalsiz olan Fahr-i Âlem Efendimiz (sav.) yeryüzünü kemaliyle okuduktan sonra, Miraç mücizesi ile Sidretü’l-Münteha’ya ve Kabı Kavseyn’e yükseldi. Cenneti, cehennemi ve nice gayb âlemlerini müşahede etti.
Ayetlerde de açıkça ifade edildiği gibi, arıya, sineğe, kuşa ilham eden ilmi sonsuz ve kudreti nihayetsiz olan Yüce Allah, en sevgili habibini gayb âlemlerinde gezdirdi, nive gaybi sırları bildirdi. O bildirirse peygamberler de gaybı bilirler. Nitekim Cin Suresi’nin 26. ve 27. ayetinde mealen şöyle buyrulur: “O bütün gaybı bilir, fakat gaybına kimseyi apaçık vakıf kılmaz. Ancak seçtiği resuller başka. (Onlara bildirir.) Fakat O, Resulün önünde ve arkasında gözetleyiciler (melekler) yürütür ki resullerin, Rablerinin vahiylerini tebliğ ettiklerini bilsin. Allah onların her halini kuşatmış ve her şeyi inceden inceye sayıp dökmüştür.”
Resul-i Ekrem (sav.) her hususta bütün insanlık için en mükemmel bir rehber, eşsiz bir mürşit, en güzel bir model ve numune-i imtisaldir. Çünkü O’nun ahlakı Kur’an’dır, O Kuran’ın nurlu ve canlı bir levhasıdır.
“Andolsun ki, Resulullah’da sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için güzel bir örnek vardır.” (Ahzap Suresi, 33/21)
“Rahmetin en parlak bir misâli ve mümessili ve o rahmetin en beliğ bir lisanı ve dellalı” olan Fahr-i Kâinat Efendimiz (sav.), iki âlemin güneşi, ilim ve hikmetin mazharı, celali ve cemali isimlerin aynasıdır.
“Bir burhân-ı Hak, bir sirâc-ı hakikat, bir şems-i hidayet, bir vesile-i saadet” olan Resûl-i Ekrem Efendimiz (sav.) mahlûkatın en şereflisi, en mükemmeli, en sevgilisi, en hayırlısı, insanların rehberi, âşıkların maşuku, sadıkların dostu, acizlerin hamisi, ruhların sultanı ve başların tacıdır.
“Mahbub-u kulûb, muallim-i ukùl, mürebbî-i nüfûs, sultan-ı ervâh” olan Kâinatın Fahr-i Ebedisi nurlar saçan bir kandil, susturulmayan bülbül, peygamberin reisi, evliyaların seyyidi, rıza beldesinin kapıcısı, saadet-i ebediyenin anahtarıdır.
“Üstad-ı Mutlak, Muktedâ-yı Küll, Rehber-i Ekmel, Şems-i Hidayet”olan Habib-i Zîşan Efendimiz (sav.), en büyük mürebbi, varlığın en ekmeli ve en ecmelidir.
Rabbim; gönüllerimizi Resulullah Efendimizin (sav.) muhabbeti ile doldursun! Bizi O’nun sevgisiyle yaşatsın! O’nun sevgisiyle diriltsin! O’nun sevgisiyle haşretsin! Bizi O’nun şefaatine nail eylesin! İnşallah
Yüksel UCA