Fitne ve fesat, fıtratı bozmaktır yani Allah’ın koyduğu kanunlara muhalefettir, onları değiştirmektir.
Hz. Âdem zamanında başlamış olan fitne ve fesat kıyamete dek sürecektir.
Fesat çıkarmanın yolu muslih (ıslah edici) görünmekten geçer. Zira müfsitler (fesatçılar) ancak ıslah perdesi altında ifsat edebilirler.
Fesat çıkaranlar kendilerini muslih gösterdikleri gibi asıl muslih olanları da müfsit gösterirler. Nitekim peygamberler irşat ve ıslah vazifesine başladıkları zaman fesat çıkarmakla itham edilmişlerdir. Zira onların kavimleri, alışageldikleri yerleşmiş bir düzenin bozulmasını istememiş, bunu fesat telakki etmişlerdir.
Fitne ya devlet ve rejim eliyle olur ya halkı saran bir cereyan tarzında görülür.
* Devlet ve rejim fitnesi dünyanın muhtelif yerlerinde birçok zaman olmuştur ve olmaktadır. Ancak devletin çeşitli sebeplerle yaptığı maddi zulümler mevzumuzun dışındadır. Bizim bahsimiz, itikat noktasında insanları ifsat etme planları ve uygulamalarıdır. Zira asıl ifsat budur. Maddeten zulme maruz kalanların yalnız dünya hayatı tehlikeye girer. Manen zulme maruz kalanlar ise ahiret hayatını kaybeder. Komünist Sovyetler ve Çin ile Kemalist Türkiye’de zuhur eden ve insanların dinine, itikadına musallat olan ceberut rejimler bu gerçek fitnenin en dehşetlileri olmuştur.
* Halk içinde itikat sapmaları suretinde zuhur eden fitneler de yeryüzünde eksik olmamıştır. İslam âleminde Hariciye, Rafiziye, Mutezile, Cebriye ve Kaderiye bunların başında gelir.
Hadiste gelmiş ki “Âdem’den kıyamete kadar Deccal’dan büyük hadise/fitne yoktur.”. (Müslim, Fiten: 126)
Yedi bin yıllık insanlık tarihine dikkatle bakarsak fitnelerin en organize ve en yaygını olarak Fethullah fitnesini görürüz. Şöyle ki:
1. Fethullah fitnesi tarihin en organize fitnesidir. Şimdiye dek bu ölçüde planlanıp uygulamaya konan başka bir cereyan olmamıştır.
Bu organizenin ana maddeleri şunlardır:
* İnsanların ümit duygusunu sömürerek onları dünyevi ve uhrevi vaatlerle aldatmak.
Hadis: “Deccal insanlara cennet vadedecek ve onları cehennemle korkutacak. Aslında vadettiği cennet, cehennem; korkuttuğu cehennem de cennet olacaktır.” (Müslim: 2936)
* İnsanları bire bir takibe alıp zaaflarını tespit etmek ve o zaaflarını kullanarak/doyurarak kendisine bağlamak.
Hadis: “Deccal’ın askerleri bütün ruhlarıyla ona casusluk yapacak.” (Müslim: 2942)
* Rakiplerinin özel hayatına girip suistimallerine/mahremiyetlerine vâkıf olarak bunları şantaj vesilesi yapmak suretiyle o kimseleri ya etkisiz duruma getirmek yahut kendisine hizmet ettirmek.
Hadis: “Deccal kendisine uyanları zengin edecek, uymayanları batıracak.” (İbn Mace, Sünen: 4077)
* Finansal kaynak olarak her imkânı sonuna kadar kullanmak.
* Ve en mühimmi de en zeki ve istidatlı çocukları seçerek o yaştan itibaren kendisine mutlak itaatkâr eleman olarak yetiştirmek. Bunun için “eğitim” ve “sosyal faaliyet” sahalarını en can alıcı yerinden yakalayarak bu sahalara rakipsiz bir üstünlükle hâkim olmak.
2. Fethullah fitnesi aynı zamanda tarihin en yaygın fitnesidir. Şimdiye dek kırk yıl gibi kısa bir sürede sebepler âleminde her vasıtayı kullanarak dünyanın her yanına ulaşıp kılcal damarlara kadar giren başka bir cereyanı tarih göstermiyor.
Hadis: “Deccal ve askerleri yeryüzüne yayılacak, bizzat kendilerinin yahut tesirlerinin gitmediği ülke, belde, şehir kalmayacak.” (Beyhaki, Sünenü’l-Kübra: 6588)
Bu hareket hangi inanca sahip olursa olsun dünyada her kesime kendisini kabul ettirmiştir. Bunu başarmak için “takiyecilik” hareket düsturu olarak benimsenmiş ve inanılmaz bir maharetle uygulanmıştır.
Hadis: “Deccal’ın askerleri kendilerini bir şeylerin arkasında gizleyen tipler olacak.” (Ebu Davud: 4328)
***
Deccal’ın en büyük vasfı aldatmasıdır. İmam-ı Ali “Onların Deccal’ı Süfyan’dır. İslamlar içinde çıkacak, aldatmakla iş görecek.” diyor. Müslümanları aldatmak ne demektir? Müslüman görünüp desteklerini almak demektir.
Hadis: “Müslümanlar, Deccal’ı mümin ve doğru sözlü zannedecek ve ona tabi olacaklar.” (Müslim: 4321)
Nitekim Fethullah’ın üst tabaka değilse de alt tabaka tabileri onun sözlerini İslam’a uygun buldukları için ona bağlanmışlardır. Hatta onu istikametli bir cemaat lideri bilmiş ve onlara katılanlarda bir ıslah-ı hâl görerek kendi çocuklarını da seve seve onun komitesine katmışlardır.
Burada bir itiraz söz konusu olabilir: Bu çocuklar onlara katılıp ıslah-ı hâl ettilerse ne güzel! Neden buna karşı çıkalım?!
Evvela, Cenabıhak hak bir vesile ile hidayet verdiği gibi batıl bir vesile ile de hidayet veriyor. Vesile olanın niyeti halis ise sevabını alır fakat değilse alamaz.
Saniyen, bu çocuklarda kısa vadede bir ıslah-ı hâl görünse de uzun vadede onlar bu komitenin potansiyel elemanı olmuşlardı. Gerektiği zaman onların hesabına türlü işlerde kullanılacaklardı. Nitekim 15 Temmuz’da en zirve noktada kullanıldılar. Ancak o zamana gelinceye kadar da birçok sahada “hizmet” adı altında türlü işlerde farkında olmadan bol bol kullanıldılar. O ifsat komitesinin hesabına geçen her hareket “hizmet” değil, “ihanet”tir yahut “ihanete hizmet”tir.
Salisen, onların tezgâhından geçen birçok kişi bugün hâlâ onlara taraftardır. Süfyan ve komitesine taraftar olmanın fıkıhtaki yerini fakihlere sorarsanız korkunç bir cevap alırsınız! Bu, son derece dikkat edilmesi gereken çok hassas bir meseledir!
Şimdi “Bu çocuklar onlara katılıp ıslah-ı hâl ettilerse ne güzel!” mi dememiz lazım yoksa dizlerimizi mi dövmemiz lazım? Herkes aklıselimle karar vermeli.
Tarihte birçok Deccal geldi geçti. Ancak “Âdem’den kıyamete kadar Deccal’dan büyük hadise/fitne yoktur.” hadisinde sözü edilen Deccal -Allahua’lem- işte budur! Zira o Deccallardan hiçbiri bu derece sinsi ve yaygın bir fitne çıkarmayı başaramadı.