Nurdanhaber – Prof. Dr. Sıtkı Göksu
Başarmak eskilerin tabiri ile muvaffakiyet ile ilgili bazı tespitleri siz kıymetli okuyucularımla paylaşayım.
Bir işte (Hangi iş olursa olsun) muvaffakiyet-başarı isteyen adam, Allah’ın âdetlerine (Kanunlarına) karşı temizlik ve razı olmayı muhafaza etsin. Ve fıtratın-yaratılışın kanunlarını tanısın. Ve sosyal yapı bağlarına münasebet kursun. Aksi takdirde, yaratılış, uyumsuzlukla cevap verecektir.
İnsan, şu kâinat içinde pek nazik ve narin bir çocuğa benzer: Zayıflığında büyük bir kuvvet ve acizliğinde büyük bir kudret vardır. Çünkü o zayıflığın kuvvetiyle ve acizliğin kudretiyledir ki, şu varlıklar ona boyun eğmiştir.
İnsan zayıflığını anlayıp, sözle, davranışla, tavırla dua etmelidir. Ve acizliğini bilip yardım dilemelidir. O boyun eğdirmenin şükrünü yerine getirmekle beraber, isteğine, arzusuna öyle muvaffak olur ve maksatları, istekleri ona öyle istenilen hale konulmuş olur. Kendi zatının kudreti ile onun yüzde birine muvaffak olamaz.
Yalnız, bazı vakit hal ve davranış dili duasıyla meydana gelen bir isteğini, yanlış olarak kendi iktidarından, gücünden sanır. Meselâ, tavuğun yavrusunun zayıflığındaki kuvvet, tavuğu köpeğe, arslana saldırtır. Yeni dünyaya gelen arslanın yavrusu, o canavar ve aç arslanı kendine buyun eğdirip, onu aç bırakıp kendi tok oluyor. İşte dikkat edilecek nokta, zayıflıktaki bir kuvvet ve seyretmeye değer bir rahmet cilvesi…
Nasıl ki, nazlı bir çocuk, ağlamasıyla, ya istemesiyle, ya hüzünlü, üzüntülü haliyle isteklerine öyle muvaffak olur ve öyle güçlü, kuvvetliler ona boyun eğerler ki, o isteklerden binden birisine bin defa kuvvetçiğiyle yetişemez.
Demek zayıflık ve acizlik, onun hakkında şefkat ve korumayı harekete getirdiği için, küçücük parmağıyla kahramanları kendine boyun eğdirir.
Şimdi, böyle bir çocuk, o şefkati inkâr etmek ve o korumayı suçlamak suretiyle, ahmakça bir gururla, “Ben kuvvetimle bunları boyun eğdiriyorum” dese, elbette bir tokat yiyecektir.
İşte, insan dahi, her şeyi yaratan Allah’ın rahmetini inkâr ve hikmetini suçlayacak bir tarzda, nimete karşı nankörlük şeklinde, Karun gibi “Bilgim sayesinde bu bana verildi.” (Kasas Sûresi, 28:78; Zümer Sûresi, 39:49.) yani “Ben kendi ilmimle, kendi iktidarımla kazandım” dese, elbette azap tokadını hak eder.
Bir gözsüz akrep ve bir ayaksız yılan gibi haşerelere, zararlı hayvanlara mağlûp olan insana, bir kurttan (ipek böceğinden) ipeği giydiren ve bir böcekten (bal arısından) balı yediren, zayıflığının meyvesi olan Allah’ın boyun eğdirmesidir. Yoksa güç ve kudretinin sonucu değildir.
Ey İnsanlar! Mademki iş böyledir; gurur ve kendini beğenmeyi bırakalım. İlahlığın yüce katında, acizlik ve zayıflığımızı, muhtaçlık ve yoksulluğumuzu yardım dileme ve yalvarma dili ile ve kulluk ve ibadetle ve duayla ilân edelim.
Ve Kur’an’da geçen şu duayı diyelim: “Hasbünalllahü venimelvekil” ” Allah bize yeter; O ne güzel vekildir.” Âl-i İmrân Sûresi, 3:173.
Sonuç olarak Cenab-ı Hak bizleri her hayırlı işimizde muvaffak, başarılı etsin. Gevşeklik, usanç, ümitsizlik vermesin. Şevkinizi, gayretimizi artırsın. Amin.