SELÂHADDÎN EYYÛBÎ’Yİ LİDERLİĞE GÖTÜREN MOTİVASYON:
- MOTİVASYON KAVRAMI VE SELÂHADDÎN EYYÛBÎ
Lider konumunda bulunanlar, izleyenlerinin performansları ve çalışma isteklerinin kendi tutum ve davranışlarına bağlı olduğunun bilincindedirler. Liderler grup üyelerini alacakları kararlara katılımlarını sağlayarak ya da fikirlerini dinleyerek, onların kendilerini değerli hissetmelerini sağlarlar. Kendine değer verilen insanlar ise iş ya da görevleri liderlerinin istediği gibi hatta ondan da iyi bir şekilde yapmaya çalışırlar… İnsanların değer yargılarına, inançlarına, ahlaki değer yarılarına, geleneklerine ve göreneklerine ters düşmeyen ifadelerin kullanılması motivasyon süreci için temel kriterlerdir… lider konumunda bulunanlar, takipçilerinin davranışlarını yorumlayıp, yorum sonuçlarına göre motivasyon teknikleri geliştirme becerisine sahip olmaları gerekmektedir… Liderlik, grup, kurum ya da toplumun üyelerini istenen yöne doğru harekete geçirme sürecidir. Bu sürecin üyeleri harekete geçirme ve onları heyecanlandırma boyutuna da motivasyon denir. Dolayısıyla izleyenleri motive etmek liderin temel fonksiyonlarının başında gelmektedir[1]. Motivasyon harekete geçirici, hareketi devam ettirici ve olumlu yöne yöneltme gibi üç temel özelliğe sahip bir güçtür.
Selahaddin Eyyubi, tıpkı bir trenin lokomotifi gibi, kendisi iyi motive olmuş bir liderdir. Trenin vagonlarını istediği hedefe götürmesi gibi, o da takipçilerini ittihad-ı İslam ve Kudüs’ün fethi hedeflerine götürebilmiştir. Bu nedenle aşağıda gelecek paragraflarda daha çok onun kendi motivasyonundan bahsetmektedir. Kendi motivasyonunda en önemli yer tutan “ittihad-ı İslam” düşüncesi ayrı bir başlık olarak incelenmiştir.
Selahaddin Eyyubi Haçlıların Kudüs’ü ele geçirdikleri esnada yaptığı bu vahşetleri biliyor ve tıpkı Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul Rüyası ile büyüdüğü gibi oda Kudüs rüyası ile her dem iştigal oluyordu. Bahaüddin b. Şeddad, Selâhaddin’deki bu derin hicranı şu muhteşem sözlerle şâhikalaştırmıştı[2]: O, Kudüs hakkında o kadar gamlı idi ki, onun bu gam ve kederini dağlar kaldıramazdı. O, çocuğunu kaybetmiş bir ana gibi şaşırmış kalmıştı. Atını bir yerden bir yere koşturup Müslümanları, Kudüs’ü kurtarmak için cihada davet ediyordu. Daima hüzünle gözyaşı döküyor, göz pınarları hiç kurumuyordu. Hele Akka’ya baktığı zaman, kendine bir türlü hâkim olamıyor, halkına yapılan zulüm ve işkenceleri hatırlamak istemiyordu. Boğazına bir türlü yemek girmiyordu. O şöyle diyordu: “Kudüs ve Mescid-i Aksa, Haçlıların işgalinde olduğu müddetçe, ben nasıl olur da gülebilirim, sevinebilirim, istediğim gibi rahat yemek yiyebilirim ve hele gözüme uyku girebilir? !”
Şaheser Bir Minber: Bu minber ‘Selâhaddin Eyyubî’ minberi adıyla da bilinir. Nureddin Zengî, Medine’yi fethettikten sonra 1168 yılında Mescid-i Aksa’ya konulması için bir minber yaptırdı. Minber 12.000 parçadan kündekârî tekniğiyle bir araya getirildi. Üzerinde Kur’an ayetlerinin ve tarihî kitabelerin yer aldığı minber bir sanat şaheseri olarak yapıldı. 20 yıl Halep’te bekleyen minber Selâhaddin Eyyubî’nin Kudüs’ü fethinin ardından 1187 yılında Halep’ten getirilerek Mescid-i Aksa’ya orta mihrabın sağ tarafına yerleştirildi. Bu çok değerli minber, 21 Ağustos 1969 Perşembe günü sabahı İsrailli yahudilerce ateşe verildi. Minber büyük hasar gördü. Ürdün hükûmeti minberin bir benzerini yaptırarak aynı yere koydurttu. Anlatılır ki; yangının olduğu gece işgalci İsrail’in ilk, dünyanın da üçüncü kadın başbakanı olan Golda Meir şunları söylüyordu: “O gece sabaha kadar korkudan uyuyamadım. Zannediyordum ki, Müslümanlar dört bir taraftan İsrail’e girecekler. Lakin sabah oldu ve korkulan olmadı. İşte o zaman anladım ki; biz dilediğimizi yapabiliriz, zira Müslüman ümmeti uyuyan bir ümmettir”[3].
Selâhaddîn-i Eyyûbî henüz Dımaşk’ta sıradan bir emir iken, şair Arkale’ye Mısır ile ilgili fikirlerini ve endişelerini anlatmış, Haçlılar’a karşı ortak hareketin önünde engel olarak Fâtımî saltanatını görmüş ve bu saltanat yıkılmadan Haçlılar’ı bu topraklardan atmanın mümkün olmayacağını söylemişti. Hatta bir gün Fâtımî hilafetini bizzat kendi elleriyle yıkıp Mısır’ı alacağını vadetmişti.Bu konuda o kadar iddialıydı ki eğer Mısır’ı alıp Fâtımî hilafetini yıkarsa şâire 1.000 dinar bahiş vereceğini söz vermişti. Bu sözden yıllar sonra Mısır’ı ele geçirdiğinde şair bu sözü hatırlatır ve ona bu kıssayı hatırlatan bir şiir yazar[4].
Bir lider için en büyük motivasyon kaynağı ideallerine bağlılıktır. Selâhaddîn-i Eyyûbî yaşadığı zorluklara rağmen ideallerini gerçekleştirmekten vazgeçmezdi. İbn Şeddat onun ideallerine bağlılığını şu sözlerle anlatıyor: “Akka merasındaydı. Çok hastaydı. Vücudunda belden dizlere kadar olan bölgede çok sayıda çıban çıkmıştı. Çıbanlar sebebiyle oturamıyor, çadırında iken yanı üzerine uzanıyordu. Yemeğini bile başkasına veriyordu. Çadırı düşmana yakın bir yerde kurmuştu. Askere düzen verdi. Onca çıbana rağmen o sabahın köründe öğle namazına, öğle namazından ikindiye, ikindiden akşama kadar at sırtından inmiyordu. Hayret ettim. Bana ‘Ata bindiğimde çıbanların verdiği sıkıntı gidiyor, inince tekrar geliyor’ dedi[5].
Düşmanın çokluğundan bahsederek geri dönmek isteyen kumandanlarını harbe şöyle teşvik etmiştir: “Madem ölümden korkuyoruz, niçin evlerimizde oturup da çocuklarımızla keyfimize bakmadık, askerliğe girdik… Bizim borcumuz, düşmanın azlığını, çokluğunu kıyaslamak değil, ona karşı durmaktır” diyerek, neticede az bir kuvvetle inayet-i İlahiye ile Haçlıları perişan etmiştir[6].
[1] Salih Güney, Liderlik, 245-246.
[2]Mehmet Ali Kapar, “Şarkın Sevgili Sultanı Selahaddin-i Eyyubi” Özlenen Rehber Dergisi 109, son güncelleme tarihi 25 Mart, 2019, http://www.ozlenenrehber.com.tr/tr/dergi/109/sarkin-sevgili-sultani-selahaddin-i-eyyubi-1724.html/.
[3] TDV İslam Ansiklopedisi, Bahattin Kök, cilt: 33; (Ankara: TDV Yayınları, 209), 262 “Mahmud Nureddin Zengin ” maddesi.
[4] Hülya Çakıroğlu, “Müferricü’l-Kurûb’a Göre Eyyûbî Sultanlarının Örnek Davranışları”, 38. Uluslararası Asya ve Kuzey Afrika Çalışmaları Kongresi, Tarih ve Medeniyetler Tarihi, Cilt:2, (Ankara: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yayınları, 2012), 868; Cemal Toksoy ve Fatma Toksoy, Şarkın En Sevgili Sultanı Selâhaddin Eyyubi. 3. Baskı, (İstanbul: Şule Yayınları,2016), 103.
[5] Abdulkadir Turan. Cihadın Âdil Kılıcı Selâhaddin Eyyûbî, (Ankara: Erdem Yayınları, 2018), 143-14; Osman Gürbüz. Selâddîn Eyyûbî Hayatı ve Şahsiyeti. (İstanbu: Rağbet Yayınları,2012), 229.
[6] Hekimoğlu İsmail vd. Dinî, İlmî, Felsefi Yeni Ansiklobedi, Cilt:3, (İstanbul: Timaş Yayınları, 1991), 1527. “Selâhaddîn-i Eyyûbî” maddesi.