Nurdanhaber –
SELÂHADDÎN-İ EYYÛBÎ HAKKINDA SÖYLENENLER
Papalık Dokümanlarında Selâhaddîn Eyyubî:
Kudüs’ün Müslümanlar tarafından fethedilmesi özellikle Latin dünyasında büyük yankılar uyandırmış ve Roma Katolik Kilisesi ruhani lideri Yüce Pontif unvanlı Papalık, üçüncü Haçlı seferi hazırlıkları için “Selâhaddîn Ondalığı” adıyla özel bir vergi bile çıkartmıştı. Aynı zamanda aşağıda göreceğiniz şekilde gönüllü asker toplayabilmek için birçok iftira etmekten çekinmemişti.
Yine Papa VIII. Gregory, 29 Ekim 1187 tarihinde Audia Tremendi adlı özel papalık fermanıyla (bull) yapılacak olan Üçüncü Haçlı Seferi’ne teolojik bir zemin kazandırmak istemişti. Başındaki kelimelerden dolayı bu adı alan fermanda Papa VIII. Gregory, Hattin Savaşındaki mağlubiyeti ve akabinde Selâhaddîn’in Kudüs’ü fethetmesini, Tanrı’nın acı bir tokatı olarak gördü. O, fermanda kutsal topraklarda Selâhaddîn’in meydana getirdiği “acı, felaket, yıkım ve korkunç yargılamaların” ilahi bir tokat olduğunu dolayısıyla Selâhaddîn Eyyubî idaresinin Tanrı’nın Hristiyanlara karşı bir gazabı olduğunu iddia etti. Papa, Audita Tremendi adlı ferman, bilhassa 4 Temmuz 1187 tarihli Hattin yenilgisine ve bunun neticesinde Kudüs Latin Krallığının Selâhaddîn tarafından yıkılmasına odaklanmıştır. Bu fermanında Papa Gregory VIII, dünya üzerindeki Latin devletlerinin işlediği ahlaksızlıklar günahlar yüzünden bu büyük kaybın, ilahi tokat olarak nakşedildiğini açıklar. Bu yüzden papa, Kutsal Topraklara yapışan bu “pagan kirin” temizlenmesi için Latin Hıristiyan dünyasındaki Hıristiyan halkın tıpkı Eski Ahit külliyatından Makabilerin yolunu takip ederek acilen işledikleri günahlarından tövbe etmeleri gerektiğini bunun için de “genel endüljans” adlı tövbe mekanizmasını çalıştırmalarını tavsiye eder ve Kudüs’ü yeniden fethi için Haçlı seferine çıkacak olanların mallarına yönelik Kilise koruması garantisini verir. Zira Papa, insanları Kutsal Haç’a davet etmek için haçlı seferine çıkmanın tövbenin bir başka ifade biçimi olduğunu açıklar.
Sonuçta Papa, bu fermanında Eski Ahit metinlerinde geçen tarihi olaylara atıflar yaparak Selâhaddîn ve idaresini metaforik açıdan betimler. Ona göre Selâhaddîn ve ordusu canavarca hazlar alan kasaplardır. Özellikle Selâhaddîn, papanın gözünde artık bir Babil Kralı Buhtunnasr (Nabukadnezzar) gibi Kudüs’e saldırıp tapınağı tahrip etmiştir ve bir anlamda Selâhaddîn, Mezmurlar 78. Bab’ta anlatılan Kudüs’te ortaya çıkacak olan dünyevi felaketlerin habercisidir. Kısaca söylersek Papaya göre Selâhaddîn “gaddar bir kral” onun ordusu ise “Hıristiyan kanına susayan” barbarlardır. Latin dünyasını IV. Haçlı Seferi’ne hazırlayan ve 1198 yılında papalık makamına oturan Papa III. Innocent ise Haçlı Seferleri dönemindeki en heyecanlı ve en enerjik papa olarak karşımızdadır. O, Selâhaddîn’in ölümünden hemen sonra Katolik dünyasının ruhani reisi olmasına rağmen Kutsal topraklardaki olayları betimlemek için kaleme aldığı pek çok papalık vesikasında barbar terimini Selâhaddîn ve onun krallığı için kullanmaktan çekinmez. Özellikle Saracen adını verdiği Müslümanlara kaleme aldığı Hortatur ad sacrum bellum Contra Saracenus pro recuperatione terrae sanctae (Kutsal Toprakları Yeniden Ele Geçirmek için Müslümanlara Karşı Kutsal Savaş Risalesi) adlı mektupta kutsal topraklarda yaşayan Hıristiyan toplumu savunmak ve “lanetli pagan ve barbarlar” adını verdiği Müslümanlara karşı mücadele başlatır. Tabi bütün bu çabalar fiyaskoyla sonuçlanır.
Küdüslü Hrıstiyanların gözünden Selâhaddîn Eyyubî;
Kudüs’teki Latin Krallığının bir nevi başbakanlığı görevini yürütmüş olan Başpiskopos Tyre’li William, Frankların konsillerinde yüksek mertebeye ulaşmış biri olarak William, Arapça, Latince, Yunanca ve Fransızca bilen siyasi bir otorite olarak özellikle Selâhaddîn’in döneminde 1184 yılına değin önemli siyasal olaylarda aktif rol almıştır. William’ın, Latince yazmış olduğu Historia Rerum in Partibus Transmarinis Gestarum / Denizler Ötesinde Olan İşlerin Tarihi) adlı kitabı en hayati devirler için göze çarpan bir kaynaktır.
Ona göre Selâhaddîn adil bir kral, nazik, ihtiyatlı, kendi ırkına ait geleneğe aşırı bağlı dindar biridir. Büyük bir öngörüyle kaçınılmaz zaferin belirtilerini fark eden William Haçlıların tarihi hakkında bilgi vermesini aniden 1184 yılında keser. William’ın bıraktığı yerden devam eden ise onun çağdaşlarından ve Kudüs Haçlı Krallığında asilzade olan İbelin’li Balian ailesine mensup Ernoul’dur. Ernoul’un Kudüs Krallığı’nı anlattığı bir tarih kitabı mevcuttur. Bu kitap 1871 yılında L. De Mas Latrie tarafından Paris’te basıldı.
Ernoul özellikle William’ın eserini esas alarak geliştirdiği bu eserinde Kudüs’ün, mağlup haçlıların elinden çıkmasını trajik bir tarzda anlatmasına rağmen oldukça olumlu bir Selâhaddîn imajı çizer. Ernoul; Selâhaddîn’in Kudüs’ü fethetmesinden sonra şehir halkına karşı mağlup şövalyelerin eşlerine veya kızlarına yönelik sergilediği alicenaplığın eşsiz olduğunu açıkça vurgular ve onların Tanrıya yalvararak böyle şefkatli ve şerefli bir idareci kendilerine bahşettiği için şükrettiklerini açık bir şekilde yazar. Ernoul’a göre Selâhaddîn, benzer ali cenap davranışı 1192 yılında Richard ile yaptığı ateşkes sonrası oradaki Haçlı lordlara karşı da göstermiş ve takdir toplamıştır.
Sonuçta teolojik önyargıları bir kenara koyarsak özellikle Selâhaddîn Eyyubî’nin Kudüs’ü fethine ve sonrasında oluşan idaresine şahitlik eden Haçlıların gözünde Selâhaddîn-i Eyyubî’nin imajı şaşırtıcı bir şekilde oldukça olumludur.
Selâhaddîn’nin devlet anlayışı ve şahsiyeti
Selâhaddîn geniş bir alanı kapsayan bir siyasî birlik kuran büyük bir devlet adamıdır.
Bu siyasî birlik Eyyûbîler’in ardından Memlükler’le devam etmiş, 1517’de Yavuz Sultan Selim’in Kahire’yi ele geçirmesiyle son bulmuştur. Selâhaddîn kuvvetli bir ordu, iyi çalışan bir devlet teşkilâtı kurmuş, Fâtımî hilâfetine son vererek İslam alemindeki parçalanmaya son vermiştir. Onun ikinci büyük başarısı Kudüs’ü ve Haçlılar’ın elinde olan birçok yeri kurtarmasıdır. Kudüs’ü geri alması İslâm dünyasının en ünlü kahramanları arasında yer almasını sağlamıştır.
İmar faaliyetleriyle yakından ilgilenen Selâhaddîn’in devrinde Filistin, Mısır, Hicaz ve Yemen’de çok sayıda medrese, zâviye, cami, köprü, kale, hamam inşa edilmiştir.
Bunların en önemlileri Kahire surları ile kalesi, Nil nehri üzerine yaptırdığı köprüler, Bahrü Yûsuf denilen kanallar, Akkâ ve Kudüs’ün tahkimi, Amr b. Âs Camii, Kubbetü’s-sahre ve Mescid-i Aksâ’nın tamiri, Kahire’deki Saîdüssuadâ (Salâhiyye) Hankahı ve Salâhî Hastahanesi’dir. Bu dönemde İslâm dünyasının her tarafından Eyyûbîler ülkesine akın eden âlimler ve talebeler çok sayıda ilmî eser kaleme almıştır.
Onun faaliyetleri kendisinden sonra gelen devlet adamlarına örnek teşkil etmiş, Suriye ve Mısır İslâm dünyasının önemli ilim merkezleri haline gelmiştir. Hicaz bölgesine, özellikle Mekke ve Medine’ye önem veren Selâhaddîn “hâdimü’l-Haremeyn” unvanını kullanan ilk hükümdar olmuştur.
Her konuda Nûreddin Mahmud Zengî’nin takipçisi, onun başlattığı eserlerin tamamlayıcısı olmuş, yeni bir devlet kurduğunu bile iddia etmemiştir. Müslümanlar onun şahsında ideal bir sultan, Haçlılar gerçek bir İslâm kahramanı görmüştür.
Doğulu ve Batılı tarihçilerin, yazarların eserlerinde kendisinden övgüyle söz edilmiştir. Sultanlığı döneminde aynı kişilerle çalışmış, onlara değer vermiştir. Bunların başında veziri Kadî el-Fâzıl, kâtibi İmâdüddin el-İsfahânî gelir. Emîrlerinden hiçbiriyle bir ihtilâfa düşmemiş, danışmanlarının görüşlerine daima önem vermiştir. Danışmanlarından Üsâme b. Münkız onu Hulefâ-yi Râşidîn devrini yeniden canlandıran bir kişi olarak anar.
Tarihçilerin anlattığına göre Selâhaddîn zamanını ya ilim ya cihad veya devlet işleriyle geçirirdi. Kur’an’ı ezberlemiş ve iyi bir eğitim görmüştü. Arapça, Türkçe, Farsça ve Kürdçe biliyordu. Amelde Şâfiî, itikadda Eş‘arî idi. Müneccimlere inanmazdı. Bahâeddin İbn Şeddâd tarih bilgisinin kuvvetli, kültürünün geniş olduğunu, meclisinde bulunanların başkasından duymadıkları şeyleri ondan duyduklarını söyler (en-Nevâdirü’s-sul¹âniyye, s. 34). Selâhaddîn verdiği sözü ne pahasına olursa olsun tutar, affetmeyi severdi. İbn Cübeyr onun, “Af konusunda hata etmek haklı olarak cezalandırmaktan daha çok hoşuma gider” dediğini nakleder. Eman verdiği kişileri kesinlikle cezalandırmamış, Haçlılar onun bu yönünü çok takdir etmiştir. Adaleti İbn Şeddâd ve İbn Cübeyr tarafından özellikle vurgulanmıştır.
Aşırı derecede cömert olduğu, öldüğünde özel hazinesinden sadece 1 Mısır dinarıyla 36 veya 47 Nâsırî dirhemi çıktığı kaydedilir. İmâdüddin el-İsfahânî, Selâhaddîn’in savaşa girdiği zaman kendi atını askerlere verip başkasından at istediğini, herkesin onun atına bindiğini ve onun iyiliğini beklediğini, III. Haçlı Seferi sırasında askerlere 12.000 at dağıttığını söyler (el-Fet’l-šussî, s. 656). İbn Şeddâd ise herkes hakkında iyi sözler söylenmesini istediğini ve ahde vefa gösterdiğini belirtir.
Çocukları
Eyyûbîlerin tarihçisi İbn Kesir‘in eserinde verilen bilgilere Selâhaddîn Eyyubî’nin 17 oğlu ve bir kızı olmuştur.
Eyyubîler ve Selâddin Eyyubî üzerine daha tafsilatlı bilgi edinmek isteyenler Prof. Dr. Ramazan Şeşen’in Selâhaddîn Eyyubî Ve Devri, İRCİCA Yay. Salahaddin’den Baybars’a Eyyubîler-Memlükler adlı eserlerlerine müracaat edebilirler, güzel kapsamlı eserlerdir.
Selam, Hürmet ve Duâlarımla. Allaha emanet olun.