Nurdanhaber – Mehmet BİLEN
Hayatın meydana gelip devam edebilmesi için birçok şartın oluşmasına ihtiyaç vardır ki; hepsini anlatmak istesek, tüm varlıkları teker teker saymak gerekir. Bu nedenle daha önemli olanlarından bahsetmek yerinde olacaktır. Mesela bu şartlardan hayatın olmazsa olmazı, su kaynağımız bulutları ve yağmurları ele alalım.
Öncelikle, yeryüzünü yıkayıp temizleyen, insanlara ve diğer canlılara hayat suyu indiren bulutların oluşumuna bir göz atalım. Şöyle ki; okyanus ve denizlerdeki sular güneş ışınlarının etkisiyle ısınarak buhar olup gökyüzüne yükselir. Yükselen bu su buharı gökyüzünde belli bir seviyede durur ve toplanır, bembeyaz bulutları oluşturur. Bu bulutlar rüzgârların yardımıyla suya muhtaç olan canlıların bulunduğu karalara taşınır. Daha sonra yine rüzgârların yardımıyla yükseklerde bulunan soğuk bir hava kütlesiyle karşılaştırılır, gaz halindeki buhar yoğunlaşarak tekrar su haline döner ve damlalar halinde yeryüzünüzdeki muhtaçlara ulaşır.
Görüldüğü gibi akılsız, cansız, birbirlerinden haberleri dahi olmayan deniz, güneş, bulut ve rüzgâr gibi varlıklar, insanların ve diğer canlıların olmazsa olmaz su ihtiyacını karşılamak için birbirlerine yardım edercesine omuz omuza verip böyle mükemmel bir sistemi kurmaları elbette imkânsızdır. Yani bu mükemmel düzen ve yardımlaşma nasıl olur da tesadüfe verilebilir ya da bu varlıklara tabiat ismini takıp, kendilerinden bir araya gelerek böyle önemli bir olayı gerçekleştirdikleri söylenebilir. Hem şu cansız, akılsız varlıklar mı ki; canlıların hayat kaynağı olan su ihtiyacını biliyorlar ve onlara merhamet edip yağmuru gönderiyorlar. Asla ve kat’a!
Deniz, güneş, rüzgâr ve bulutlar böyle mükemmel bir sistemin sadece cansız birer parçalarıdır. Bu parçaları belli bir ölçü ve düzen içerisinde bir araya getirip birbirine kenetleyen sonsuz ilim, kudret ve merhamet sahibini görmemek, tanımamak, imkânsızdır. Evet, suya belli bir sıcaklıktan sonra hal değiştirip buhar olma özelliğini veren ve onu yerçekiminden kurtarıp yükselten sonra da o geniş gökyüzünde dağılmasına engel olup ozon tabakasının parçaladığı göktaşlarının havadaki tozları etrafında o su buharlarını toplayan ve yine dağıtmasına izin vermeden onu rüzgârlara taşıtan sonra da tonlarca ağırlıktaki o bulutları tekrar rüzgârlarla yükselten ve belli bir soğuklukta buhardan suya dönüştüren; hem bardaktan boşanır gibi veya şelaleden dökülür gibi değil de damla damla yerdeki canlılara zarar vermeden indiren bir kudret, ilim ve merhamet sahibini nasıl inkâr edebiliriz. Bunlar bize Rabbimizin varlığını apaçık göstermiyor mu?
Bu meseleyi bir örnekle anlamaya çalışalım: Şöyle bir manzara hayal edelim ki; siz köşe başında bulunan bir dilenciye, bir elin para uzattığını görüyorsunuz, fakat para vereni görmüyorsunuz. Elbette anlarsınız ki o el sadece bir araçtır ve asıl parayı veren, akıllı, merhametli ve o dilenciyi görüp halinden anlayabilen biri olmalıdır. Çünkü parayı o muhtaca vermek için bu özelliklere sahip olmak gerekir. Yani gözüyle görmek ve aklıyla ihtiyacı olduğunu fark etmek ve merhametiyle şefkat edip vermek lazımdır. Hâlbuki o elde bu özellikler yoktur. Demek bu para, o ele sözü geçen ve bu özelliklere sahip biri tarafından verilmiştir. Aynen öyle de; bir dilenci gibi muhtaç olan insanlara, hayvanlara ve bitkilere bulut eli ile yağmuru damla damla gönderen de tüm canlıları bilen, ihtiyaçlarını gören ve merhamet edip onlara suyu indiren Rabbimizdir.
İşte tüm bunlar şu gerçeği ifade ediyor: Başını kaldır! Kendini tanıttırmak isteyen merhametli ve kudretli bir Rabbin harika işlerine bak! Sen başıboş olmadığın gibi bu işler ve eserler de başıboş değiller. Onların dizginleri, kudreti sonsuz olan Allah’ın elindedir. –Âmennâ-