Vefatının 59. yıl dönümü nedeniyle Bediüzzaman Said Nursi’yi anmak için önemli STK temsilcileri İttihad-ı İslam ve Şûra programında bir araya geldi.
İstanbul Kongre Merkezi’nde, İstanbul İlim ve Kültür Vakfı ve Şekercihan Derneği tarafından organize edilen Bediüzzaman Said Nursi’yi anma programı, İttihad-ı İslam temasıyla gerçekleştirildi. Halka açık olarak gerçekleşen program yoğun ilgi görürken, çeşitli akademisyen ve STK temsilcileri de programa katıldı.
Kuran-ı Kerim tilavetiyle başlayan programa, Dursun Ali Erzincanlı şiirleriyle renk katarken sinevizyon gösterileri esnasında duygu dolu anlar kaydedildi.
SAİD NURSİ’NİN EN ÖNEMLİ GAYELERİNDEN BİRİSİ İTTİHADDIR
Bediüzzaman’ı anma programına konuşmacı olarak katılan Prof. Dr. İshak Özgel, Said Nursi’nin en önemli gayelerinden birisinin de ‘ümmetin arasında uhuvvetin ve ittihadın tesisi’ olduğunu ifade etti.
İngiliz Hükümetinin Projeleriyle de Mücadele Etti
Özgel, İngiliz Meclisi’nde Sömürge Bakanı’nın “Bu Kur’ân, İslâmların elinde bulundukça biz onlara hâkim olamayız. Ne yapıp yapmalıyız, bu Kur’ân’ı onların elinden kaldırmalıyız; yahut Müslümanları Kur’ân’dan soğutmalıyız” sözlerini hatırlatarak; Nursi’nin “Bu sözün Kur’ân’ın ahkam ve prensiplerini düşünce dünyamızdan, ahkamını hayatımızdan, sevgisini kalplerimizden çıkartmak manasına geldiğini idrak etmiştir. Kur’ân’dan soğutulmuş bir ümmetin arasına ihtilaf tohumları ekmenin kolay hale geleceği bilinciyle Kur’ân, Sünnet ve İman İslam kalesini uhuvvet ve ittihad-ı İslam ile tahkime çalışmıştır” dedi.
İttihad-ı İslamı Çok Yönlü Bir Persepektifle Değerlendirmiştir
Bediüzzaman’ın, ittihad-ı İslamı çok yönlü bir persepektifle değerlendirdiğini kaydeden Özgel, “İttihad zahiren sosyolojik bir hadise olarak görülse de ‘Tevhid-i imanî, elbette tevhid-i kulûbü ister. Ve vahdet-i itikad dahi, vahdet-i içtimaiyeyi iktiza eder’ diyerek ittihadın düşünce, inanç ve amel ile sıkı bir ilişki içinde olduğuna dikkat çekmiştir” şeklinde konuştu. Ayrıca Özgel, Nursi’nin ittihad-ı İslâmı zamanın en büyük farz vazifesi olarak gördüğünü söyledi.
Şûra, İttihat ve Uhuvvet İlişkisi Kurmuştur
Özgel, “Nursi, şûra ile ittihat ve uhuvvet arasında da çok anlamlı bir ilişki kurmuştur. Kardeşinin görüşüne ehemmiyet verip ortak akıl ile hareket etmeyi hem düşünce bazında hem de ameli açıdan ittihad olarak görmüştür. Zira meşveret ben merkezli hareket yerine biz merkezli bir düşünce ve davranışın yani ittihadın ilk ve en önemli adımıdır. Ona göre “İslam Ümmetinin saadeti, Ehl-i imanı birbirine bağlayan nuranî rabıtaları bilmek ve meşveret-i şeriyeye hayatiyet vermekle mümkün olacaktır” şeklinde konuştu.
STK TEMSİLCİLERİ PROGRAMA KATILDI
İttihad-ı İslam ve Şûra temalı organizasyona birçok STK temsilcisi de katıldı. Katılan bazı temsilciler katılımcılara hitap etti.
İsmailağa Camiası Erenler Vakfı Başkanı Mahmut Eren, Müslümanların fert planında düşünmemesi gerektiğini kaydederken, Müslüman’ın ümmet merkezli düşünmesi gerektiğine dikkat çekti. Eren, Müslümanları bir insanın uzuvlarına benzeten Eren, uzuvların farklılığına rağmen gayenin aynı ve ilay-i kelimetullah olduğunu ifade etti.
Ayrıca “İttihat ve birliğin mayası, kardeşliktir. Fikren, aklen, ruhen Kuran’ı Kerim’den beslenenler kardeştiler” diyen Eren, Müslümanlar arasındaki rabıtalarında şuur kaybına uğradığını ifade etti ve yeniden ihya, inşa imkanının Müslümanların elinde olduğunu hatırlattı.
Yahudilerin ‘bir arada olmadıkça yaşama hakkı olmadığına inandıklarını’ kaydeden Eren, bu nedenle birbirlerine karşı düşmanlıklarını dahi milimize ettiklerini söyledi. Müslümanların da ‘Batı’nın süslü ve mağrur batılını’ İslam Birliğiyle boşa çıkarıp, marifet nuruyla tenvir etmek gerekir” şeklinde konuştu.
Gerçek Alimler Arasında Niza ve Cidal Olmaz
Aziz Mahmûd Hüdâyi Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Adem Ergül sözlerine Said Nursi hazretlerinin hakka’l yakin bir imanı taddığını söyleyerek başladı. Ergül sözlerine onun ismi anılınca; Kur’an-ı Kerim deryasından yüce bir nasibe erişini, kainat kitabını hikmet penceresinden satır satır okuyuşunu, ilim ve irfana dair muhteşem tespitlerini ve hak yolunda tam bir adanmışlık içinde ömürlük cihadını hatırlıyoruz şeklinde devam etti.
Ergül, “Gerçek âlimler ile hakiki ârifler arasında hiçbir zaman niza ve ceng-ü cidal olmamıştır. Böylesi durumlar, kendini âlim zanneden câhiller ile ham ve kaba softalar arasında cereyan etmiştir. Âlimlerimize ve âriflerimize saygı ve muhabbet, ümmet birliğinin ve kardeşliğinin en güçlü âmillerinden biridir. Bu yönüyle Said Nursi ve emsali büyüklerimize millet ve ümmet olarak muhabbet ve saygı göstermek, hem imanımızdan kaynaklanan bir vefâ tezâhürü ve hem de yüce bir kadirşinaslıktır” dedi.
Said Nursi Reçeteler Sunan Bir Müceddittir
Semerkand Vakfı Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Dr. Mustafa Bahadıroğlu, Said Nursi’nin tıpkı Mevlâna Halid-i Bağdadî hazretleri gibi ilim ve irfanda zülcenaheyn zirve bir şahsiyet olarak asrı yeniden okuyan ve ıslahı için Kur’an ve sünnet eczanesinden en şifayab reçeteleri sunan bir müceddit olduğunu söyledi.
Said Nursi’nin meşrebi ve hayat serancamesi sufîlerden pek farklı ve uzakta olmaığı kaydeden Bahadıroğlu, Nursi’nin sufiyye taifesinin büyüklerine her daim muhabbetini izhar ettiğini kaydetti. Bu nedenle, ‘zaman tarikat zamanı değil belki imanı kurtarma zamanıdır’ sözüyle Nursi’nin tarikatı inkâr etmesinin veya ‘bundan sonra tarikata ihtiyaç kalmamıştır’ anlamını kastetmesinin mümkün olmadığına dikkat çekti. Bağadıroğlu Bediüzzaman’ın birleştirici özelliğine vurgu yaptı.
Resulullah Bir Kardeşlik Toplumu İnşa Etmiştir
Program konuklarından Gazeteci Yazar Ahmet Taşgetiren ise “Mü’minler ancak kardeştir” mealinde ki ayeti hatırlatarak, “Resulullah aleyhissalatü vesselam hayatlarında muhabbetin, merhametin harmanladığı bir kardeşlik toplumu inşa etmiştir” ifadelerini kullandı. Adaveti (düşmanlık) şeytanın kalbleri vuran silah olduğunu söyleyen Taşgetiren, “Bediüzzaman Said Nursi hazretleri, Uhuvvet Risalesi ile İslam toplumlarına da musallat olan bu belaya karşı kalbleri koruma babında çok önemli değerlendirmeler yapmıştır” dedi.
BEDİÜZZAMAN’IN TALEBESİ MEHMED FIRINCI DA KATILDI
Bediüzzaman Said Nursi’nin talebelerinden Mehmed Fırıncı, katıldığı anma programından duyduğu memnuniyeti dile getirerek çalışmaları tebrik etti. Bediüzzaman’ın şûra ve meşveret hakikatlerine verdiği öneme değinen Fırıncı, Nursi’nin “vicdanın ziyası, ulum-u diniyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecelli eder” sözlerini hatırlatarak fen ve din ilimlerinin birlikte anlaşılmasının önemini İttihad-ı İslam ve Şûra açısından önemli bulduğunu kaydetti.