(Bu feylesofların Kur’an hakkındaki senalarının bir hülâsası Küçük Tarihçe-i Hayat’ta ve Nur Çeşmesi mecmuasında yazılmıştır.)
Kur’an’ın lisanı, nezahet ve belâgat itibarıyla nazirsizdir. Kur’an bizatihî muhteşem bir mu’cizedir
Kur’an’ın mutaassıp münekkidi ve mütercimi George Sale diyor ki:
Kur’an, Arapçanın en mükemmel ve pek mevsuk bir eseridir. Müslümanların itikadı vechile bir insan kalemi, bu i’cazkâr eseri vücuda getiremez. Kur’an bizatihî daimî bir mu’cizedir hem öyle bir mu’cize ki ölüleri diriltmekten daha yüksektir. Bu mukaddes kitabın ta kendisi, menşeinin semavî olduğunu ispata kâfidir. Muhammed (asm) bu mu’cizeye istinaden, bir peygamber olarak tanınmasını istemiştir. Arabistan’ın çıplak ve kısır çöllerini aydınlatan, şair ve hatiplere meydan okuyan Kur’an, bir âyetine bir nazire istemiş; hiçbir kimse bu tahaddîye karşı gelememişti. Burada yalnız bir misal îrad ederek bütün büyük adamların, Kur’an’ın belâgatına baş eğdiklerini göstermek isterim:
Hazret-i Muhammed’in (asm) zamanında, Arabistan şairlerinin şehriyarı Şair Lebid idi. Lebid, muallakattan birinin nâzımıdır. O zaman putperest olan Lebid; Kur’an’ın belâgatı karşısında lâl kalmış, bu belâgatı en güzel sözlerle ifade etmişti. Kur’an’ın belâgatı karşısında hayran kalan Lebid, Müslümanlığı kabul etmiş, Kur’an’ın ancak bir peygamber lisanından duyulacağını söylemiştir.
Kur’an’ın lisanı beliğ ve hârikulâde seyyaldir. Cenab-ı Hakk’ın şan ve celaletini, azamet sıfatlarını ifade eden âyetlerin ekserisi, müstesna bir güzelliği haizdir. Kur’an’ı bîtarafane tercümeye gayret ettim ise de kārilerim, Kur’an’ın metnini sadakatkârane bir ifadeye muvaffak olamadığımı göreceklerdir. Bu kusuruma rağmen kāriler tercümemde bahis mevzuu ettiğim muhteşem âyetlerin birçoklarını okuyacaklardır.
George Sale
***
Kaynak: RİSALE-İ NUR/İŞARATÜ’L-İ’CAZ