İŞARATÜ’L-İ’CAZ
Sure-i Bakara 29. Ayet
هُوَ الَّذٖى خَلَقَ لَكُمْ مَا فِى الْاَرْضِ جَمٖيعًا ثُمَّ اسْتَوٰٓى اِلَى السَّمَٓاءِ فَسَوّٰيهُنَّ
سَبْعَ سَمٰوَاتٍ وَهُوَ بِكُلِّ شَىْءٍ عَلٖيمٌ
Bu âyetin sâbık âyetle cihet-i irtibatı:
Evvelki âyette küfür ile küfran, delail-i enfüsiye ile inkâr edilmiştir. Bu âyette, delail-i âfakıyeye işaret edilmiştir. Ve keza evvelki âyette vücud ve hayat nimetlerine işaret edilmiş, bu âyette beka nimetine işaret edilmiştir. Ve keza evvelki âyette, Sâni’in vücuduna delil olmakla haşre bir mukaddime olduğuna işaret edilmiş; bu âyette ise âhiretin tahkikiyle şüphelerin izalesine işaret edilmiştir.
Evet, sanki onlar diyorlar ki: “İnsana bu kadar kıymet ve ehemmiyet verilmesi nereden ve neye binaendir? Ve Allah’ın yanında mevkii nedir ki onun için kıyameti koparıyor?”
Onlara cevaben Kuran-ı Kerîm, bu âyetin işaretiyle diyor ki: “İnsanın pek yüksek bir kıymeti olmasaydı semavat ve arz onun istifadesine mutî ve musahhar olmazdı. Ve keza insan ehemmiyetsiz olsaydı mahlukat onun için halk edilmezdi. Eğer insan ehemmiyetsiz ve kıymetsiz olsa idi o vakit insan mahlukat için halk olunacaktı. Ve keza insanın Hâlık’ı yanında mevkii pek büyük olduğu içindir ki âlem-i dünyayı kendisi için değil, beşer için; beşeri de ibadeti için halk etmiştir.”
Hülâsa: İnsan mümtaz ve müstesnadır, hayvanlar gibi değildir. Onun için insan وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ cevherine bir sadef olmuştur.
Bu âyetteki cümlelerin nüktelerine geçiyoruz:
Ey arkadaş! Birinci cümlede جَمٖيعًا, ikinci cümlede ثُمَّ, üçüncü cümlede سَبْعَ kelimeleri için bir tahkikat lâzımdır. O tahkikatı, altı noktada izah edeceğiz:
Birinci Nokta: Aşağıda beyan edildiği gibi hayatın öyle bir hâsiyeti vardır ki hayat cüzü küll, cüz’îyi küllî, ferdi nevi, mukayyedi mutlak, bir şahsı bir âlem gibi kılar. Binaenaleyh tek bir insan “Dünya benim evimdir. Dünyadaki enva benim kavmimdir ve benim aşiretimdir ve bütün eşya ile muarefem ve münasebetim vardır.” diyebilir.
İkinci Nokta: Bilirsin ki âlemde sabit bir nizam vardır, muhkem bir irtibat vardır ve daimî düsturlar, esaslı kanunlar vardır. Bu itibarla âlem, bir saat veya muntazam bir makine gibidir. Her bir çarkın, her bir vidanın, her bir çivinin; makinenin nizam ve intizamında bir hissesi ve makinenin netice ve faydalarında bir tesiri olduğu gibi ehl-i hayat için ve bilhassa beşer için de bir faydası var.
Üçüncü Nokta: Aşağıda işiteceğin gibi istifadede müzahamet ve münakaşa yoktur. Nasıl ki Zeyd diyebilir ki: “Şems benim lambamdır, dünya benim evimdir.” Amr da öyle diyebilir ve aralarında münakaşa da olmaz. Evet Zeyd mesela, dünyada tek farz edilirse istifadesi nasılsa bütün insanlar içinde iken istifadesi yine öyledir, ne fazla olur ne noksan. Yalnız gareyne ait olan kısım müstesnadır. Zira yiyecek, içecek vesaire şeylerde münakaşa olur.
Dördüncü Nokta: Âlem için tek bir yüz, bir cihet değil, pek çok umumî ve muhtelif vecihler vardır. Ve faydaları temin eden, kesretle umumî ve mütedâhil yani birbiri içinde cihetler vardır. Ve istifade yollarının da envaen türlü türlü tarîkleri vardır. Mesela, senin güzel bir bahçen vardır. O bahçe, bir cihetten senin istifadene tahsis edildiği gibi diğer bir cihetten de halkı faydalandırır. Mesela o bahçenin hüsnüne, güzelliğine her bakan bir zevk alır, bir inşirah peyda eder; bunda bir mani yoktur. Kezalik insanın beş zahirî, beş bâtınî olmak üzere on tane hâssesi ve duygusu vardır. İnsan bu duygularıyla ve keza cismiyle, ruhuyla, kalbiyle dünyanın her bir cüzünden istifade edebilir; mani yoktur.
Beşinci Nokta: Bu âyetle diğer bazı âyetlerden anlaşılıyor ki bu büyük dünya, insan için yaratılmıştır. Ve yaratılışında, insanın istifadesi ille-i gaiye olarak nazara alınmıştır. Halbuki arzdan pek büyük olan Zühal’in mesela, beşeri faydalandıran, yalnız ziyneti ve zayıf bir ziyasıdır. Bu cüz’î fayda için ne suretle beşer ona ille-i gaiye olur?
Cevap: Bir faydayı takip eden adam, bütün fikrini, hayalini o faydaya hasreder ve ondan maada bir şeye bakmaz ve her şeye kendi hesabına bakar, kimseyi nazara almaz, hattâ kendisini ille-i gaiye zanneder. Binaenaleyh bu gibi adama karşı makam-ı imtinanda söylenilen o gibi kelâmlarda mübalağa yoktur. Evet, binlerce hikmetler için yaratılan Zühal’in her bir hikmetinde binlerce cihetler ve her bir cihetinde binlerce istifade edenler bulunduğu halde “Hilkatinde o adamın istifadesi, ille-i gaiyeden bir cüz olarak düşünülmüştür.” denilirse ne manii var? Çünkü ille-i gaiye, daima basit bir şeyden ibaret değildir.
Altıncı Nokta: İmam-ı Ali’nin وَتَزْعُمُ اَنَّكَ جِرْمٌ صَغٖيرٌ § وَفٖيكَ انْطَوَى الْعَالَمُ الْاَكْبَرُ emrettiği gibi insan küçük bir cisim ise de büyük âlemi içine alacak kadar büyüktür. Öyle ise cüz’î istifadesi küllî olur, öyle ise abesiyet yoktur.
Kaynak: Risale-i Nur