Üstadımız Bediüzzaman Hazretlerinin hayattaki son varisi, vekili, evlad-ı manevisi ve hizmetkarı Hüsnü Bayramoğlu Ağabeyin iştirakleriyle son senelerde devam edegelen aylık uhuvvet okuması bu Pazar yine İstanbul Esenyurt’ta yapıldı.
Hariç Memleketlerden, Avustralya’dan, Güney Amerika’dan, Avrupa ve Orta Asya’dan İstanbul’un ve Anadolu’nun dört bir tarafından gelen Nur talebeleri bir uhuvvet ve muhabbet neşvesiyle birbirlerini kucaklarken, Nurlardan okunan derslerle şahsi ve içtimai istikamet düsturları nazarlara arzedildi.
Hüsnü Bayramoğlu Ağabeyin kısa bir hoşgeldiniz konuşmasının akabinde,
“ Neden senin Kur’an’dan yazdığın Sözlerde bir kuvvet, bir te’sir var ki, müfessirlerin ve ariflerin sözlerinde nadiren bulunur. Bazen bir satırda, bir sahife kadar kuvvet var; bir sahifede, bir kitap kadar tesir bulunuyor?..”
Elcevap: –Güzel bir cevaptır– Şeref, i’caz-ı Kur’an’a ait olduğundan ve bana ait olmadığından, bila-perva derim: Ekseriyet itibariyle öyledir. Çünkü:
Yazılan Sözler tasavvur değil tasdiktir; teslim değil, imandır; marifet değil, şehadettir, şuhuddur; taklid değil tahkikdir; iltizam değil, iz’andır; tasavvuf değil hakikattır; dava değil, dava içinde bürhandır Mektubat/406”
Bundan sonra baştan sona kadar Uhuvvet Risalesi okundu. Uhuvvet Risalesinin ahirinde bulunan mektuplarda okunarak ilk derse ara verildi. Bu dersten sonra Hüsnü Ağabey kendisi 13. Şua’dan Üstadın, talebelerine gönderdiği gayet kıymettar, nurlu mektuplardan okudu. Risale-i Nur’un parlak mücahedatını gösteren bu samimi mektuplardan bilhassa tesanüde, birlik ve beraberliğe dair çok mühim mektupları okudu. Mesela;
“Sizin sebat ve metanetiniz, masonların ve münafıkların bütün planlarını akim bırakıyor.Şualar/306
Evvel ahir tavsiyemiz: Tesanüdünüzü muhafaza; enaniyet, benlik, rekabetten tahaffuz ve itidal-i dem ve ihtiyattır. Şualar/316
Daha sonra Hüsrev Ağabeyimizin iki mektubu okundu. Bu tesanüd mektuplarından sonra Aziz Üstadımızın son dersi okundu. Bundan evvel Hüsnü Ağabey bu son mektubun nasıl yazıldığını cemaatin arzusu üzerine anlattı.
“Üstadımız, Zübeyir Ağabey ve ben beraberce Ankara’ya gittik. Ankara’da Üstadımızın tavzif ettiği Mustafa Sungur Ağabey de geldi. Üstadımız bize sizlere ders vereceğim, Diyarbakır’dan Mehmed Kayalar, Ankara’da Said Özdemir ikisini de çağırın. Fakat aynı anda gelsinler.
Onlar gelince Üstadımız şifahi olarak bu dersi verdi. Sonra ikisi ayrıldılar. Üstadımız üçümüze bu dersi kaleme alın dedi. Biz üçümüz (Zübeyir, Sungur, Hüsnü) yerde Üstadımızdan dinlediklerimizi yazıyor, Üstadımız da zaman zaman orayı şöyle yazın, burayı şöyle tashih edin diye üstümüzden talimat veriyordu.
Bu şekilde mektup yazıldı. Ve bu vasiyet gibi ders Üstadımızın yazdırmış olduğu son mektup ve ders olmuş oldu. Vefatından iki ay kadar önceydi. Fevkalade ehemmiyetli bu dersi dinleyelim, okuyalım, ta hem şahsi hem içtimai hayatta istikamette olalım” diye ifade ettiler.
Bu son derste Üstadımız
– [ ] Benlik, enaniyet, hodfuruşluğu terk etmek lüzumu gibi esasatı ders veriyor.
“…benim Nur ahiret kardeşlerim, “Ehvenüşşer” deyip bazı biçare yanlışçıların hatalarına hücum etmesinler. Daima müsbet hareket etsinler. Menfi hareket vazifemiz değil…Çünkü dahilde hareket menfice olmaz. Madem siyasetçilerin bir kısmı Risale-i Nur’a zarar vermiyor, az müsaadekardır; “Ehvenüşşer” olarak bakınız. Daha “a’zamüşşer”den kurtulmak için; onlara zararınız dokunmasın, onlara faideniz dokunsun. ..Emirdağ Lahikası 2/253
“1957 seçimlerinde aynen şimdi ehl-i dalaletin, ehl-i nifakın, dahili ve harici hain komitelerin Reis-i Cumhurumuz Tayyib Erdoğan Bey aleyhine ittifak içerisinde oldukları gibi Üstadımızın tabiriyle İslam Kahramanı olan Menderes’in aleyhine ittifak etmişlerdi. Vatan, millet ve memleket aleyhinde tehlikeyi gören Üstadımız hayat-ı içtimaiye ve vatanımıza dehşetli bir tehlike teşkil eden Halk partisinin iktidara gelmemesi için, Demokrat Parti’yi, Kur’an ve vatan ve İslamiyet namına muhafazaya çalışıyorum.” (Emirdağ 2/211)
Diyerek seçim sandığını buraya getirin dedi, seçim sandığının getirilemeyeceği söylenince Üstadımız ile birlikte rey kullanılacak yere gittik. Aziz Üstadımız sandık başkanına bana Demokratların pusulasını ver evladım dediler. Ve alenen, açıktan Demokrat parti pusulasına parmak bastılar.
“Aziz, Sıddık Kardeşlerim!Evvela: Mevlid-i Şerifinizi ruh u canımızla tebrik ediyoruz. Ve muvaffakıyetinizi ve Nurların fevkalade te’sirli intişarlarını sizlere müjde ediyoruz. Ve Nurcuları tebrik ediyoruz.(Emirdağ Lahikası-2, 75)
“Şimdi Allah’a şükrediyoruz ki, siyasi partiler içinde bir parti, bir parça bunu hissetti ki; o eserlerin neşrine mani’ olmadı; hakaik-i imaniyenin dünyada bir cennet-i maneviyeyi ehl-i imana kazandırdığını isbat eden Risale-i Nur’a mümanaat etmedi, neşrine müsaadekar davrandı; naşirlerine de tazyikattan vazgeçti.Kardeşlerim! Hastalığım pek şiddetli, belki pek yakında öleceğim veyahut bütün bütün konuşmaktan -bazan men’olduğum gibi- men’ edileceğim. Onun için benim Nur ahiret kardeşlerim, ehven-üş şerr deyip bazı biçare yanlışçıların hatalarına hücum etmesinler.
Daima müsbet hareket etsinler. Menfi hareket vazifemiz değil. Çünki dahilde hareket menfice olmaz. Madem siyasetçilerin bir kısmı Risale-i Nur’a zarar vermiyor, az müsaadekardır; ehven-üş şerr olarak bakınız. Daha a’zam-üş şerden kurtulmak için; onlara zararınız dokunmasın, onlara faideniz dokunsun.” buyurmuşlardır.
Aziz Kardeşlerimiz, bir kısım insanların gelişen hadisat içerisinde memleketimizin maruz kaldığı saldırıları görememeleri veyahut görmezlikten gelmelerini sadece safderunluk ve gaflet değil -Cenab-ı Hak muhafaza etsin- hem memleketimize büyük bir zarar hem zındıkaya bir nevi yardım olacağını ihtar etmeyi bir vazife addediyorum.