Qazi Muhammedin Yargılanması ve Mahkeme Tutanakları;
General Barzani’nin tüm ısrarlarına rağmen Mahabad’ı terketmeyen Qazî Muhammed ve hükümet üyeleri tutuklanarak yargılanırlar. Dört gün süren mahkemede Qazî Muhammed dört saatlik uzun bir konuşma yapar ancak mahkeme görevlileri bu konuşmayı birkaç satırla tutanaklara geçirirler.
Tutanaktan bazı bölümler:
” Mahkemede Qazî Muhammed İran devletininin siyasetine ve işleyiş biçimine saldırdı ve ‘ Ben Tahran devletine ve başkanına karşıyım! Sesimi yükseltiyorum; Biz değil siz suçlusunuz! Ülkemizi istila edip bize saldıranlarsınız.’ dedi.”
” Sizlerin tutuklanıp yargılanması gerekirken, gelip kendi evimizde, öz yurdumuzda beni tutuklayıp hapsediyorsunuz. Bu olanlar işgalci tüm devletlerin yaptıklarının aynısıdır. Devlet halkın kendi temsilcilerini seçip meclise göndermesini engelliyordu. Eğer devlet Kürtleri hain görüyorsa bu yöreyi bırakın da kendi işlerini kendileri görsün.”
Rus devlet arşivlerindeki bazı tarihi belgelerde ise şöyle yazılıyor;
” Qazî Muhammed tüm yargılanma süresince korkusuz, cesaretli ve başı dik konuştu. Pişmanlık duymadı. Ve hiç baş eğmedi. Askeri mahkemenin tüm savlarını reddetti ve İran devletinin anayasayı ayaklar altına aldığından Kürtler silahlandı ve mücadele verdi dedi. Yabancı bir devletin kışkırtmaları sonucunda ayaklanmaya giriştikleri iddialarına kızgınlıkla yanıt verdi. Siz gerçekleri anlamıyorsunuz. Kürdistan’da demokrasiyi gerçekleştirme çabalarına ben başladım. Yabancı bir güç beni buna zorlamadı. Bu konudaki çalışmalarda halkımdan güç ve cesaret aldım. Bana istediğinizi yapabilirsiniz ama halkımı rahat bırakın, baskı yapmayın.”
İran Devleti, ‘Komünist SSCB Müslüman topraklarını işgal edip Müslüman İranlıları katlederken onlarla işbirliği kuran vatan hainleri’ karalamasıyla Kürt liderlerinin Kürt halkı nezdindeki itibarlarını zedelemeye çalıştı
Amerikalı diplomat William Eaglaton’un ‘ Mahabad Kürt Cumhuriyeti 1946’ adlı kitabında; ” Sovyet vesayetinin altına girdiği yolundaki iddialara gelince Qazî Muhammed sonuna kadar katıksız bir Kürt milliyetçisi kaldı ve kimsenin komutasını kabul etmedi. Sayıları parmakla sayılacak kadar az bir grup dışında bütün arkadaşları da böyleydi.” diye yazar.
Askeri mahkemede bulunmasına izin verilen ırkçı İranlı yazar ve gazeteci H.Süleyman sonradan mahkeme notlarını ve gözlemlerini kitaplaştırır. Qazî Muhammed’in savunması ve mahkemedeki cesur ve mantıklı tavrını kitabında itiraf eder: ” Mahkeme başladığında Qazîleri gördüm. Seyfi Qazî ve Sadri Qazî bu koşullarda bile Qazi Muhammed’e çok saygılıydılar. Qazî’den sonra sanki ondan izin alıyorlardı oturmak için. Tutuklu bulundukları yerde yediklerinde, konuştuklarında ve namaz kıldıklarında bile bu tavırları vardı. Üçü de yurtseverlik ve milliyetçilikleriyle övünç duyuyorlardı. Özellikle Kürtlük konusuna ilgi duyup mutlu oluyorlardı.”
” Onların ihanetinden söz edildiğinde Qazî Muhammed, kendine özgü bir sakinlikle ancak kin dolu bir tavırla karşı çıkar ve ‘Burası benim yurdumdur! Kürdistan toprağı babalarımın ve dedelerimindir. Ben bundan nasıl vazgeçebilirim!’der.”
Askeri mahkemenin Qazî Muhammed’i savunması için atadığı subay Serwan Şerif anlatıyor.
” Mahkemede yazılı bir belgesi olmadan dört saat konuştu. Mantık ve bilgisiyle herkesi kendisine hayran bıraktı. Qazî öylesine dürüst ve fedakârca konuştuki mahkeme üyelerinin hiçbiri sözlerine engel olamadı ve kesmedi. Tümünün ilgisini topladı. İran yasalarını hepsinden iyi biliyordu. İran’ın dış politikasını en güzel şekilde yorumluyordu. Aslında mahkeme Qazî’ yi yargılamadı. Qazî mahkemeyi yargıladı. Qazî doğrudan doğruya ve korkusuz bir şekilde sürdürürdü konuşmasını; ‘ Bu mahkeme yapay ve sahtedir. Ulusal ve halkçı bir mahkeme değildir çünkü halk kendi çocuklarını yargılamıyor. Mahkeme başkanı ve mahkemeniz, iyi biliyoruz ki, işgalci bir devletin arzusunu yerine getiriyorsunuz. Biz ise yaptıklarımızdan asla pişman değiliz. Millet ve vatan hiyanetini kesinlikle kabul etmiyoruz’ ”
Mahkeme heyeti Qazî Muhammed’e birçok küstah suçlamalar yöneltir. Bunlardan biri Mele Mustafa Barzani’nin Mahabad’a gelişi suçlamasıdır. Qazî Muhammed büyük bir iftiharla bu suçlamayı kabul eder; “Mele Mustafa Barzani, Kürdistan’a gelen bir yabancı değildi ve değildir. Hiç kimse onu getirmemiştir. Kürdistan her Kürd’ün evidir, şartlar öyle gerektirmiş ve o da evinin bir bölümünden diğer bir bölümüne geçmiştir.”
Mahkeme başkanı Qazî Muhammed’e karşı sert üslup kullanır ve hakaret etmeye başlar. Kızgınlığından Qazî Muhammed’e karşı ‘Kürtler köpek sıfatındandır’ der. Bunu üzerine Qazî Muhammed ayağa kalkarak, şu cevabı verir:
“Köpek, şerefsiz, utanmaz ve namussuz sizsiniz ki halka ve yasalara karşı hiçbir sınır tanımıyorsunuz. Namussuz! Sonuç olarak sen, senden önceki namussuzun verdiği kararı infaz edebilirsin. Ondan fazla elinden hiçbir şey gelmez. Ben suçsuz olduğuma inanıyorum ve çoktan beri bu yolda ölmeye hazırım. Milletimin özgürlüğü için ölüyorum ve şerefli ölümden de onur duyuyorum. Bunu kendim için Allah’ın bir rahmeti olarak görüyorum.”
Sonra hâkim, Savaş Bakanı Seyfi Qazî’ye yönelik bazı tehditler etmeye başlayınca, o şöyle haykırır:
“Artık biz yaşamdan da maldan da vazgeçmişiz. Eğer sen beni bir iğne ucu kadar cesaretlenip rencide etmek istersen (elini yumruk yapıp Albay’a göstererek) bu yumrukla dişlerini ve başını kırarım, sonuç olarak bizim de beklediğimiz ölümün ötesinde bir şey yok.”
Allaha emanet olun, gelecek makalemiz Qazi Muhammed’in İdamı ve sonuç, hakkında olacak, İnşaallah.