Nurdanhaber – Yüksel UCA
Şunu hemen ifade edelim ki, şehvetlerinin esiri olanlar, Habib-i Edip Efendimizin (sav.) manevi şahsiyetini bilmeyenler O’nun niçin çok evlilik yaptığının hikmetini de anlayamazlar.
Bütün peygamberler Allah’ın hususi terbiyesinden geçmiş, yaratılışları temiz kılınmış, ismet sıfatına mazhar olmuşlardır. Onların meşru olmayan herhangi bir fiili yapmaları mümkün değildir. Onların her işleri emir tahtında vuku bulmuştur.
Habib-i Kibriya Efendimizin (sav.) her fiilinde ve her sözünde nice hikmetler olduğu gibi, O’nun çok evlilik yapmasında da çok hikmetler vardır. Resul-i Kibriya Efendimiz (sav.) gençliğinden itibaren iffet, edep, hayâ ve ismet timsali olarak yaşamış, her güzel hasletin zirvesine çıkmıştır. İffet ve hayâ timsali olan Resul-i Ekrem Efendimiz (sav.) yirmi beş yaşına kadar evlenmemiş, ilk evliliğini kendisinden on beş yaş büyük ve dul olan Hz. Hatice validemizle yapmıştır. Eğer aksi bir durum olsaydı Fahr-i Âlem Efendimiz (sav.) yirmi beş yaşına kadar bekâr durmaz, kırk yaşında olan dul bir kadınla evlenmez, yirmi beş sene onunla birlikte yaşamazdı. Resul-i Zişan Efendimiz (sav.) çok sevdiği Hz. Hatice validemiz ile 25 yıl huzurlu bir aile hayatı yaşamış, tek hanımla yaşamanın esas olduğunu ortaya koymuş ve ümmetine örnek olmuştur.
Habib-i Kibriya Efendimizin (sav.) çok evlilik yapması Hz. Hatice validemizin vefatından sonra olmuştur. Hz. Peygamberin, Hz. Aişe validemiz ile Hz. Mariya’dan başka evlendiği bütün hanımlar dul idiler. Arapların en şerefli kabilelerine mensup birçok bekâr kız Resulullah Efendimizle evlenmek arzusunda oldukları halde, O’nun dul ve yaşlı hanımları tercih etmesi en büyük bir fedakârlık değil de nedir? Her imkân elinde bulunan Resul-i Ekrem Efendimiz (sav.), -hâşâ yüz bin defa hâşâ- eğer nefsanî arzularının peşinde koşan bir kişi olsaydı, dul kadınlarla evlenir miydi?
Bediüzzaman Hazretleri Mektubat adlı eserinde şöyle buyurur; “Evet, on beş yaşından kırk yaşına kadar, hararet-i gariziyenin galeyanı hengâmında ve hevesât-ı nefsaniyenin iltihabı zamanında, dost ve düşmanın ittifakıyla kemâl-i iffet ve tamam-ı ismetle Haticetü’l-Kübrâ (r.a.) gibi ihtiyarca bir tek kadınla iktifa ve kanaat eden bir zâtın, kırktan sonra, yani hararet-i gariziye tevakkufu hengâmında ve hevesât-ı nefsâniyenin sükûneti zamanında kesret-i izdivaç ve tezevvücâtı, bizzarure ve bilbedâhe, nefsanî olmadığını ve başka ehemmiyetli hikmetlere müstenit olduğunu, zerre kadar insafı olana ispat eder bir hüccettir.”
Habib-i Edip Efendimizin (sav.) çok evlilik yapmasındaki asıl maksat, evlendiği hanımların kabilesini dost edinmek, zengin olanların servetiyle İslâm’a hizmet etmek ve korunmaya muhtaç olanların da geçimlerini temin etmekti. Zaten bu hanımların birçoğu Allah Resulüne eş olma şerefine nail olmak için kendi istekleri ile onunla evlenmişlerdi.
Resul-i Ekrem Efendimiz (sav.), Hz. Ebubekir Efendimizin kızı Hz. Aişe ve Hz. Ömer’in kızı Hz. Hafsa ile evlenmekle evlenmek suretiyle, onları kendisine kayınpeder olma lütfüne kavuşturmuş, kızlarını da bütün müminlerin annesi olma şerefine nail etmiştir.
İslâm’ın ilk yıllarında birçok savaş vuku bulmuş, birçok sahabe şehit olmuş, hanımları dul, çocukları da yetim kalmıştı. Onları himaye etmek ve geçimlerini temin etmek elzemdi. Bu bakımdan, İslâm dininin dörde kadar evliliğe izin vermesi büyük bir rahmet olmuştur. Bazı sahabeler üç veya dört kadınla evlenerek hem Müslüman nüfusun azalma tehlikesinin önüne geçmişler hem dul ve kimsesiz kalan kadınları himaye etmişler hem de onların iffetlerini korumuşlardır. Resul-i Kibriya Efendimiz de evlendiği dul ve kimsesiz hanımları himayesine almış, onların iffet ve haysiyetlerini muhafaza etmiştir.
Resul-i Kibriya Efendimizin (sav.) aile hayatı ancak ezvac-ı tahirat vasıtasıyla bilinirdi. Bu bakımdan, ümmehatül müminin (müminlerin anneleri) olan hanımlar o ulvi vazifeyi omuzlarına almış, bazıları birçok hadis rivayet etmiş, Resul-i Kibriya Efendimizden almış oldukları ilim ve feyzi etrafa duyurmuş ve kadınların irşadına vesile olmuşlardır. Böylesine ulvi ve mühim meseleleri idrak edip, muhafaza etmek için ayrı ayrı kabiliyette olan hanımlara ihtiyaç vardı. Resul-i Ekrem Efendimizin (sav.) aile hayatına ait hallerinin ve sözlerinin muhafaza edilip diğer mümine kadınlara talim edilmesi en büyük bir vazife idi.
Sadelik, Habib-i Edip Efendimizin (sav.) en önemli hususiyetlerinden biri idi. O (sav.) her zaman büyük bir tevazu içinde yaşadı. Çoğu zaman evinde yemek pişmezdi. Ailece birkaç hurma ile idare eder ve çoğu zaman aç kalırlardı. Hâlbuki bütün servet ve imkânlarını O’nun yolunda feda edecek nice âlicenap sahabeler vardı ama O (sav.), Kureyşlilerin teklif ettikleri servetlere hiç ehemmiyet vermedi. Hanımlarının ganimetlerden bazı ziynet eşyalarını pay almak ve refah içinde yaşamak istemeleri üzerine şu ayet nazil oldu: “Ey peygamber! Hanımlarına şöyle söyle: “Eğer dünya hayatını ve ziynetini istiyorsanız, haydi gelin, sizi donatayım ve güzellikle bırakıp salıvereyim.” (Ahzap Suresi, 33/28)
Evet, dünyanın fani ve geçici ziynetleri Habib-i Kibriya Efendimizin hanesinde yer almadı. O şerefli ve asil hanımlar da dünya ziynetlerini değil, Allah Resulünü tercih ettiler.
Şunu da ifade edelim ki, İslâm birden fazla evliliği ağır şartlara bağlamış, tek evliliğin daha hayırlı olduğunu ifade etmiştir. Nitekim bir ayette mealen şöyle buyrulur: “Eğer öksüz kızlarla evlendiğinizde onlara karşı adaletli davranamamaktan korkarsanız, hoşunuza giden diğer kadınlardan iki, üç ve dörde kadar evlenebilirsiniz. Eğer adaleti gözetmemekten korkarsanız, o zaman bir tane ile veya elinizin altındakiyle (sahip olduğunuz cariye ile) yetinin. Doğruluktan ayrılmamak için bu daha elverişlidir.” (Nisa Suresi, 5/3)
Bu ayetten de anlaşıldığı gibi, İslâm’ın hedefi tek evliliktir. İslam, hanımlar arasında adaleti sağlamak ve onların geçimini güzel bir şekilde temin etmek şartıyla birden fazla evlenmeye izin vermiştir. Ancak bu ağır şartları yerine getirmek de her kişinin kârı değildir. Bunları yerine getiremeyen kişinin huzur ve saadeti kalmaz, adaleti temin edemediğinden dolayı da günaha girer. Bu bakımdan huzur ve saadet tek evliliktedir.
Mizaçları ve fıtratları farklı hanımları aynı çatı altında tutması, gönüllerini hoş etmesi, aralarında muhabbeti tesis etmesi, kıskançlığa meydan vermemek için de nöbet usulünü adil bir şekilde uygulaması ancak en yüce bir ahlak sahibi olan Resul-i Ekrem Efendimize has bir durumdur.
Habib-i Edip Efendimizin Mübarek Hanımları
Hz. Sevde Validemiz
Resul-i Ekrem Efendimiz (sav.) Hz. Hatice validemizin vefatından dolayı çok üzülmüş, üç yılı hüzün yılları olarak belirtmiştir. Üç yıl sonra Hz Sevde validemizle evlenmiştir.
Hz Sevde validemizin ilk kocası olan Serkan Bin Amr ile beraber İslâmiyet’i kabul ettiğinden dolayı çeşitli eziyetlere maruz kalmış ve Habeşistan’a hicret etmişlerdi. Hicret dönüşü kocası vefat edince Hz. Sevde kimsesiz ve çaresiz kaldı. Onun Müslümanlığın azılı düşmanı olan akrabalarının yanına sığması da mümkün değildi. Bu durumu çok iyi bilen şefkat ve merhamet timsali Habib-i Edip Efendimiz (sav.) dul ve kimsesiz kalan Hz. Sevde’yi nikâhı altına aldı. Elli beş yaşında olan Sevde validemiz hem Hz Peygamberin yetim kalan çocuklarına annelik yapma şerefine nail oldu hem de kavminin İslâm dinini kabul etmelerine vesile oldu.
Hz. Aişe Validemiz
Hz. Aişe validemiz çok zeki ve kabiliyetli bir idi. Bunun içindir ki, Hz. Ebubekir Efendimiz kızının İslâm’a ve Kur’an’a hizmet etmesini arzu etmiş ve Habib-i Edip Efendimize Hz. Aişe validemizle evlenme teklifini kendisi yapmıştır.
Resul-i Zişan Efendimize layık bir refika olan Hz. Aişe validemiz, fesahatiyle, hadiseleri kavramadaki ve vahye muhatap olmadaki zekâsıyla müstesna bir fakih, mükemmel bir müfessir ve büyük bir hadisçi olmuş, Resul-i Ekrem Efendimizden (sav.) birçok dini meseleleri talim ederek tebliğ etmiştir
Bu evlilik Habib-i Kibriya Efendimiz ile Hz. Ebubekir Efendimizin aralarındaki dostluğu daha da artırmıştır.
Hz. Hafsa Validemiz
Resul-i Ekrem Efendimizin (sav.) dördüncü hanımı olan Hz. Ömer’in kızı Hz. Hafsa validemiz, kocası Huneyn Gazvesinde şehit olunca dul kalmıştı. Hz. Ömer sahabelerden bazılarına onu nikâhlamalarını teklif etmiş ancak olumlu bir cevap alamamıştı. Zira o zaman dul kalan kadınları nikâhı altına alacak ve onların maişetini temin edecek insan çok azdı.
Hz. Ömer, durumu Resul-i Ekrem Efendimize arz etti. Allah Resulü, ashap arasındaki kırgınlığı ortadan kaldırmak, Hz. Ömer’in üzüntüsünü gidermek ve kendisini memnun etmek düşüncesiyle Hz. Hafsa validemizle evlendi.
Hafsa validemiz okuma yazma bilen nadir hanımlardandı. Kendisi sert mizaçlı idi. Hz. Ömer zaman zaman onu uyarır, Hz. Peygamberi incitmemesini ve Hz. Aişe ile iyi geçinmesini tembih ederdi.
Not: Resul-i Ekrem Efendimizin diğer hanımlarını inşallah bir sonraki yazımızda ele alacağız.