Nurdan Haber

Ra’d ve berkteki tenvin neye işarettir?

Ra’d ve berkteki tenvin neye işarettir?
01 Aralık 2018 - 0:20

İŞARATÜ’L-İ’CAZ

Sure-i Bakara 17-18-19-20. Ayetler

مَثَلُهُمْ كَمَثَلِ الَّذِى اسْتَوْقَدَ نَارًا فَلَمَّٓا اَضَٓاءَتْ مَا حَوْلَهُ ذَهَبَ اللّٰهُ بِنُورِهِمْ وَ تَرَكَهُمْ فٖى ظُلُمَاتٍ لَا يُبْصِرُونَ ۞ صُمٌّ بُكْمٌ عُمْىٌ فَهُمْ لَا يَرْجِعُونَ ۞ اَوْ كَصَيِّبٍ مِنَ السَّمَٓاءِ فٖيهِ ظُلُمَاتٌ وَ رَعْدٌ وَ بَرْقٌ يَجْعَلُونَ اَصَابِعَهُمْ فٖٓى اٰذَانِهِمْ مِنَ الصَّوَاعِقِ حَذَرَ الْمَوْتِ وَاللّٰهُ مُحٖيطٌ بِالْكَافِرٖينَ ۞ يَكَادُ الْبَرْقُ يَخْطَفُ اَبْصَارَهُمْ كُلَّمَٓا اَضَٓاءَ لَهُمْ مَشَوْا فٖيهِ وَاِذَٓا اَظْلَمَ عَلَيْهِمْ قَامُوا وَلَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ لَذَهَبَ بِسَمْعِهِمْ وَاَبْصَارِهِمْ اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ قَدٖيرٌ

Sonra müsebbebatın esbabla zahirde bağlı olduğuna binaen, havada münteşir olan buhar-ı maîden bulutlar izn-i İlahî ile teşekkül ederler. Bu bulutların hikmet-i Rabbaniyle bir kısmı menfî elektriği hâmildir. Bir kısmı da müsbet elektriğe hâmiledir. Bu kısımlar birbirine yaklaşıp, aralarında tesadüm olduğunda irade-i Hâlık’la berk tevellüd eder. Bir kısmı hücum, bir kısmı da firar ettikleri zaman aralarında havasız kalan yerleri doldurmak için emr-i Rabbaniyle tabakat-ı havaiye hareket ve heyecana geldiğinde ra’d sadâsı, yani gök gürültüsü meydana gelir. Fakat bu hallerin cereyanı bir nizam, bir kanun altında olur ki o nizamı, o kanunu temsil eden ra’d ve berk melekleridir.

Sual: Ra’d ve berkin “zulümat” kelimesine atıflarından anlaşılır ki bunların zarfı yağmurdur. Halbuki zarfları buluttur, yağmur değildir?

Cevap: Dehşetinden bayılmış olan sâmi’ce, o yağmurun her şeyi ihata etmiş olduğu zannedildiğine göre, ra’d ve berk de yağmurun içine aldığı şeylere dâhildirler.

Sual: Zulümatın aksine ra’d ve berkin müfred sîgasıyla zikirleri neye işarettir?

Cevap: Yolcuların en çok nazar-ı hayretlerini celbeden, semavatın bağırmasıyla mevcudatı âni olarak ışıklandırmaktır. Bunlar ise mana-yı masdarîdir. Mana-yı masdarî müfred olur ve ifrad ile ifade edilir. Ve keza ra’d olsun, berk olsun, semavî âyetlerden efradı çok birer nevdirler. Burada onlardan maksat nevleridir, efradları değildir. Onun için ifrad ile zikredilmişlerdir.

Sual: Ra’d ve berkteki tenvin neye işarettir?

Cevap: Ya mahzuf bir sıfata ivazdır. Takdir-i kelâm (رَعْدٌ قَاصِفٌ) (بَرْقٌ خَاطِفٌ) dur. Yahut ra’d ve berkin nekre ve meçhuliyetlerini ifade içindir. Çünkü yolcular gözlerini yummuş, kulaklarını tıkamış olduklarından onları görmüş ve işitmiş değillerdir ki onları bilsinler.

يَجْعَلُونَ اَصَابِعَهُمْ فٖى اٰذَانِهِمْ مِنَ الصَّوَاعِقِ حَذَرَ الْمَوْتِ Bu cümle müste’nifedir. Yani mâkabliyle bağlı değildir. Ancak mukadder bir suale cevaptır. Şöyle ki:

Vaktâ ki sâmi’ şu ikinci kıssa-i temsiliyeyi işitti. Tabiî, musibetin keyfiyetini anlamak için şiddetli bir meyli uyandı. Vaktâ ki Kur’an-ı Kerim’in tasvirinden malûmat aldı. Musibetzede olan yolcuların da hallerini ve o musibete karşı ne yaptıklarını anlamak istedi. Kur’an-ı Kerim يَجْعَلُونَ اَصَابِعَهُمْ فٖى اٰذَانِهِمْ … الخ demekle onları kurtaracak bir melce kalmadığına –ve necat bulmak hülyasıyla denizde ellerini otlara uzatan, boğulanlar gibi– semavî top ve mancınıklardan kurtulmak için kulaklarını tıkamaktan maada bir çareleri kalmadığına işaret etmiştir.

Sual: Makamın iktizası hilafına يُدْخِلُونَ nin yerine يَجْعَلُونَ nin kullanılması neye binaendir?

Cevap: Yolcuların necatlarını intac edecek hakiki sebepleri arayıp bulmaktan meyus olduktan sonra kulak tıkılması gibi ca’lî ve zannî şeylere müracaat etmek mecburiyetinde kaldıklarına işarettir.

Sual: Geçen vak’aları zaman-ı hâle ihzar için kullanılan muzari sîgasıyla يَجْعَلُونَ nin zikri neye işarettir?

Cevap: Hayretleri artıran şu makamın sâmi’a verdiği dehşetten dolayı, yolcuların hâdisesini velev hayalî olsun görmek arzusunda bulunan sâmi’in arzusunu tatmin için (sîga-i muzari ile) geçen o vak’a zaman-ı hâle getirilerek sâmi’in hayaline tasvir edilmiştir. Ve keza muzari sîgası ikide bir kesilip tazelenmekle beraber istimrar ve devamı iktiza eder. Ve bunun istimrarından bulutun gürültüsünün de devamına îma vardır.

اَصَابِعَهُمْ kulaklara sokulabilen ancak parmak uçları iken burada parmak manasına olan اَصَابِعَ in kullanılması, onların hayret ve dehşetlerinden dolayı derece-i şaşkınlıklarına işarettir.

فٖى اٰذَانِهِمْ Ra’dın sadâsından uğradıkları öyle bir şiddet-i havfa işarettir ki eğer ra’d, kulaklarının penceresinden içeriye girecek olursa derhal ruhları ağızlarının kapısından dışarıya kaçacaktır.

Ve keza bu kayıtta çok güzel ve latîf bir îma vardır ki vaktâ ki onlar edilen nasihatleri, nida-yı hakkı, kulaklarını açıp içerisine almadılar. Semavat cihetinden kulaklar cephesi ra’d ve berkin top ve mancınıklarına tutuldu. Onlar o zaman hayır için tıkadıkları kulaklarını, şimdi de şer ve azap için tıkamaya mecbur oldular.

Kaynak: Risale-i Nur

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )