Nurdanhaber – Mahir Duman
“Ceviz kabuğunu kırıp özüne inemeyen, cevizin hepsini kabuk zanneder.”
İmam Gazali
Bakmayın kalabalıklar içinde yaşadığımıza. Her birimiz tek başına, yalnız ve ıssız bir âlem. İç dünyamızda bin bir çeşit savaşlar yaşanıyor. Bazen dünyalara sığmıyor, kimi zaman da minnacık bir damlada kayboluyoruz.
Mevcut olan ilimleri okumakla meşgulüz. Uzayın en uzak köşelerinden, yerin derinliklerinden, oralardaki sırlı olaylardan haberimiz var. Denizlerden söz açılsa dakikalarca konuşabiliyor, göklerden bahsedilse kimselere söz hakkı vermiyoruz.
Ancak kendimize döndüğümüzde cehaletimiz ortaya çıkıyor. Biz neciyiz, nereden geldik, nereye gidiyoruz? Gibi sorular karşısında dilsiz kesiliyoruz.
Oysa dünya ve âhiret saadetimiz; kendimizi tanımamızda, kendimizi okuyabilmemizdedir.
Yavrularımızın bu gerçeği bilmesi çok önemlidir.
Şu Kızılderili hikâyesine bakar mısınız?
“Yaşlı reis, kulübesinin önünde oturuyordu. Bahçede biri ak, diğeri kara iki köpek boğuşup duruyordu. Dedesinin yanında oturan torunun dikkatini çekmişti bu mücadele. Ufaklık, kendinden beklenmeyecek bir soru sordu ihtiyara:
– Bunlardan birisi evimizi korumak için yeterli olduğu halde, neden iki köpek? Üstelik niçin ille de biri beyaz, diğeri siyah?
Reis, gülümsedi:
– Onlar, dedi. Benim için iki simgedir evlat.
– Ne demek bu? diye sordu çocuk.
– İçimizde sürekli mücadele eden iyilik ve kötülüğün simgesi… Köpekleri seyrettikçe ben hep bunu düşünürüm. Onun için yanımda tutarım onları…
Akıllı torun:
– Bir yerde mücadele varsa, kazanan taraf da olmalı. Peki, sence hangisi kazanır bu savaşı?
Güngörmüş ihtiyar, bilgece gülümsedi:
– Ben hangisini iyi beslersem o kazanır yavrum.”
Yemi fazla gelen at azarmış. İçimizdeki “kötülük” duygusuna fazla yüz vermemeliyiz. Yoksa ev de harap olur, ev sahibi de…