Washington merkezli PEW araştırma merkezinin öngörülerine göre 2050’de bazı Avrupa ülkelerindeki Müslüman nüfus üç kat artabilir. PEW’a göre yüksek göç oranı devam ederse Almanya’nın yüzde 6 olan Müslüman nüfusu 2050’de yüzde 20’yi bulacak.
Dünyada 2015 yılı itibari ile Müslüman nüfusun 1,8 milyar olduğu tahmin ediliyor. Bu dünya nüfusunun yüzde 23’üne tekabül ediyor. Yapılan son araştırmalara göre İslam şu anda Hristiyanlıktan sonra dünyadaki en büyük din konumunda.
25 milyon 800 bin Müslüman
Avrupa’da 30 ülkede tahminen 25 milyon 800 bin Müslüman yaşıyor.
2016 itibariyle Müslümanlar Avrupa nüfusunun yaklaşık yüzde 5’ini oluşturuyor. Bu sayı 2010’da 19 milyon 500 bin olarak hesaplanmıştı.
2014’te başlayan göç dalgasıyla çoğu Suriye, Irak ve Afganistan’dan Avrupa’ya her yıl yarım milyon insan sığındı.
Araştırma şirketi PEW, bu verilere dayanarak 2050 yılı için öngörülerde bulundu. Araştırma merkezi PEW üç senaryoya göre tahmin yürüttü. İlki sıfır göç olasılığına dayanıyor;
Fransa yüzde 12,7
Önümüzdeki 35 yıl hiç göç yaşanmazsa Avrupa’nın Müslüman nüfusu yüzde 4.9’dan 7.4’e çıkacak.
Kıbrıs dışarıda tutulduğunda en kalabalık Müslüman nüfusa yüzde 12,7 oranıyla Fransa ev sahipliği yapacak.
İsveç yüzde 20,5
İkinci senaryo sığınmacı akınının durması ancak diğer sebeplerden göçün devam etmesine dayanıyor.
En olası görünen senaryoya göre Batı Avrupa ülkelerinde Müslüman nüfusunda büyük bir sıçrama yaşanması bekleniyor.
Buna göre İsveç’te Müslüman nüfusun genele oranı yüzde 20.5’i, İngiltere’de yüzde 16.7’yi, Finlandiya’da yüzde 11.4 bulacak.
Üçüncü senaryoya göre İsveç yüzde 30,6
Üçüncü senaryo, yoğun göçün 2050’ye kadar sürmesi ihtimaline dayanıyor. Bu senaryoya göre 35 yıl sonra Müslümanların nüfusa oranı İsveç’te yüzde 30.6’yı, Finlandiya’da yüzde 15’i,Norveç’te yüzde 17’yi bulacak. Almanya’da da Müslümanların oranı yüzde 20’ye çıkacak.
Doğu Avrupa’da ise Macaristan ve Yunanistan dışında kayda değer bir yükseliş gözlenmeyecek.
Doğum önemli bir etken
Avrupa’nın Müslüman nüfusu sadece göçle artmıyor. Müslümanların doğum oranı da diğer dinlerin mensuplarına göre yüksek. Müslümanlar ayrıca Avrupa’nın genç nüfusunu oluşturuyor.
Müslümanların Avrupa’daki sayısının 44 milyonu, ABD’de ise 5 milyonu aştığına dikkat çeken Küresel Müslüman Diaspora Raporu’na göre 2030 yılında Avrupa nüfusunun yüzde 8’i, Amerika nüfusunun ise yüzde 2.1’i Müslümanlardan oluşacak.
Avrupa’daki Müslümanların yüzde 31’i iş bulamıyor
İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezi (SESRIC)’nin araştırmaları ise, Gayrimüslim ülkelerdeki Müslüman diasporasının karşılaştığı en ciddi sorunları, deneyimleri ve algıları analiz ediyor: Irkçılık, İslamofobi, ayrımcılık.
Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansı (FRA) tarafından yayınlanan bir diğer araştırma, Avrupa’daki Müslümanların yüzde 76’sının yaşadıkları ülkelere güçlü bir şekilde bağlı oldukları ancak Avrupa’daki Müslümanların yüzde 31’lik bir kesiminin iş başvurularında ayrımcılığa uğradıklarını ortaya koyuyor.
Aynı araştırmada Avrupa’daki Müslümanların sadece yüzde 12’sinin yaşadıkları ayrımcılığı ilgili makamlara bildirdiklerini tespit edildi. Dolayısıyla, Avrupa’da Müslümanların karşı karşıya kaldıkları ayrımcılığın boyutu, İslamofobi ve Avrupa’da Müslümanlara karşı işlenen nefret suçlarını inceleyen herhangi bir raporda yer alan rakamlardan çok daha fazla.
Buna göre, artan Müslüman nüfus artık sadece Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Asya-Pasifik bölgelerine özgü değil. Küresel Müslüman Diaspora raporuna göre, dünyadaki Müslüman nüfusun beşte birinden fazlası bugün Avrupa, Kuzey Amerika ve Avustralya’da yaşıyor. Müslümanların sayısının Avrupa’da 44 milyonu, ABD’de ise 5 milyonu aştığını gösteren rapor, Müslümanların bugün dünyadaki en büyük diasporalardan biri olduğunu ortaya koyuyor.
Raporda elde edilen bulgular, gayrimüslim ülkelerde yaşayan Müslüman toplulukların temel sorunlarının ırkçılık, İslamofobi, devlet ve toplum tarafından uygulanan ayrımcılık olduğu görüşünü doğruluyor. Örneğin rapor için yürütülen çalışmalarda Londra’daki katılımcıların yüzde 56,1’i ırkçılık ve İslamofobinin İngiltere’de yaşamanın en büyük dezavantajı olduğunu söylüyor. Bu katılımcıların yüzde 72,7’si ise İngiltere’de yaşamanın başlıca avantajı olarak dini ve kültürel özgürlüğü işaret ediyor. Bu iki oran, devletin, bir yandan Müslüman toplulukların kültürel ve dini haklarını güvence altına aldığını bir yandan da Avrupa’da yükselen İslamofobi ve göçmen karşıtı duyguların etkisi altında kaldığını gözler önüne seriyor.