Muhabbet ve dostluk, hislerdeki ve hâllerdeki müştereklikten kaynaklanır. Müştereklik ne kadar çoksa, muhabbet de o nisbette artar.
Cenâb-ı Hak, cemâlî sıfatlarını kendilerinde müşâhede ettiği kullarını daha çok sever ve onları, husûsî yakınlık ve dostluğuna mazhar kılar.
HZ. YAKUP (A.S.) NEDEN EN ÇOK HZ. YUSUF’U (A.S.) SEVDİ?
Yâkup’un (a.s.) on iki evlâdı içinde Hazret-i Yûsuf’a gönlünün daha çok meyletmesi, onda kendi duygu, düşünce, istîdat ve husûsiyetlerini daha fazla görmüş olmasındandı. Yâni dostluk, sevenin sevilende kendi husûsiyetlerini görmesinden kaynaklanır.
PEYGAMBERİMİZİN AİLESİ
Tıpkı bunun gibi Allah Resûlü Efendimiz’in hâl ve vasıflarının en üst seviyede müşâhede edildiği mübârek zevât da, O’nun en yakınları olan muhterem âilesi, yâni “Ehl-i Beyt”idir.
Zîrâ Ehl-i Beyt, nebevî güzellikleri, yâni Hazret-i Peygamber’in yüzündeki nûr-i melâhati, sözlerindeki fesâhati, hareketlerindeki letâfeti, beyânındaki fevkalâde belâğati, müstesnâ bir yakınlık mazhariyetiyle müşâhede eden güzîde şahsiyetlerdir. Onlar, hâliyle hâllendikleri, ahlâkıyla ahlâklandıkları, terbiyesi altında yetiştikleri Resûlullah’ın en sevdikleri idi.
Bu yüzden o azîz şahsiyetler, Efendimiz’in sevgisine lâyık olabilmek, O’nun muhabbetinden hiçbir zaman mahrum kalmamak uğruna, ömürleri boyunca nice ağır bedelleri seve seve ödediler. O’nun geçtiği çile ve ıztırap çemberinin bir benzerinden onlar da geçtiler. Zîrâ insan en büyük bedeli, muhabbet duyduğu şeyler uğruna öder. Bu fânî âlemde ödenen en ağır bedel de, ilâhî muhabbetin bedelidir.
İşte ilâhî muhabbetinin bedelini, büyük bir îman vecdiyle ve zevkle ödeyebilen İslâm kahramanları içinde Ehl-i Beyt, müstesnâ bir zirve teşkil eder.