Nurdan Haber

S.Gündüzalp İlkokul Öğretmenlerini yazdı

S.Gündüzalp İlkokul Öğretmenlerini yazdı
14 Eylül 2018 - 8:00

12 EYLÜL 2017 TARİHİNDE GEÇİRDİĞİ KALP KRİZİ SONUCU VEFAT EDEN SELİM GÜNDÜZALP YENİSAKARYA GAZETESİ’NDE 14 EYLÜL 2017 DE YAYINLANAN SON YAZISINDA İLKOKUL ÖĞRETMENLERİNİ YAZDI. BEŞİNCİ SINIF ÖĞRETMENİNİ BİR SONRAKİ YAZIYA BIRAKMIŞTI…

İŞTE O YAZI:

İlkokuldan itibaren öğrencilik yıllarımı düşündüm.
Ne kadar da çok öğretmen gelmiş geçmiş hayatımdan.
Her birini hayırla yâd ediyorum.
Hayatta olanlarına sıhhat ve afiyetler diliyorum.
Vefat etmişlere de rahmet duası olsun.
Nice hakları vardır üstümüzde.
Vefakârlık edip onları yâd edelim bugün.
Bu yazı biraz olsun bu hakkın edası içindir.
Aile ocağından sonra ilkokul birinci sınıfta hayata gözümü açtığım ilk öğretmenim aynı zamanda Kurtuluş İlkokulu Müdürü Tahsin Beydi.
Kalın çerçeveli siyah güneş gözlükleri ve açık renkli takım elbisesi ve dahi gülümseyen yüzü, halâ gözlerimin önündedir. Güven veren biriydi.
Temiz giyinişi ilgimi çekerdi, sevinirdim.
Oldum olası güzel giyinen öğretmenleri ve insanları hep sevmişimdir.
Onlara saygı duymuşumdur.
Bu köklü duygu, belki o yıllardan kalmadır.
Değer verildiğini hissediyor insan.
Ciddiyet giriyor işin içine.
Yapılan işin oyun değil ciddi bir iş olduğunu anlıyorsunuz.
Kılık kıyafetin işe etkisi önemli.
Türkçeyi kelimeleri yutmadan tane tane konuştuğunu ve ona imrendiğimi hatırlıyorum.
Bir öğretmenin kendi dilini güzel konuşması gerçekten çok önemli.
Çocuklar ağzınızın içine bakıyorlar adeta.
Üzerimdeki ilk tesir bu sanırım; daha yazmayı öğrenmeden güzel konuşmaya özenmek.

Sonra ikinci sınıfta bir fotoğraf ustası ve meraklısı Lâtif Bey geldi derslerimize.
Koltuğunun altında gazetesi ile hatırlıyorum onu.
Belli okuyan biriydi.
O da Tahsin bey gibi uzun boylu idi.
Dizden hafifçe kırarak attığı sağlam adımlarla çok estetik yürürdü.
Bu yürüyüşün de üzerimde tesiri olmuştur.
Bezginlik yok, hareketlilik var.
Bu da insanın üzerinde müspet bir tesir uyandırıyor.
Sanat yönü, ses tonu, dalgın ve babacan hâli ile bir başkaydı. Sığınılacak liman gibi bir adamdı.
Dalgın halini hep sevdim.
Dalgın adamlardan zarar gelmez diye bilirim.
Yüzünde hep samimi bir ifade vardı.
İçi dışı birdi.
Düşünceli bir insandı.
Kim bilir neler düşünürdü?
Müsamahası da oldukça fazlaydı.
Buradan da öğretmelerimize bir ders çıkarmak mümkün.
Sınıfta çok da otoriter olmaya gerek yok aslında.
Sizin haliniz onu yansıtmıyorsa, bağırmayla, çağırmayla olmuyor bu işler.
Öğretmen öğrencisi ile beraber öğrenendir.
Yeri gelir istemeyerek de olsa yanlış yapar ama özür dilemekten de kaçınmaz.
Öğretmen de bir insandır sonuçta.
Lâtif bey kâmil bir insandı.
Dersine saygı duyan öğretmenin dersine, öğrenci de saygı ve ilgi duyar.
Bu çok açık bir gerçek.
Öğrenci örnek arar.
Ürkek bakışlarla sezinlemeye çalışır çevresini.
Öğrenci dediğin dalda serçe gibidir.
Yüreği titrektir.
Küçük bir hareketten hemen etkilenir.
Öksürükten bile nem kapar.
Ve o kaptığı ile bir ömür boyu gider.

Üçüncü sınıf o baş belası çarpım tablosu ile aram hiç yoktu. Oysa içim şiir, şarkı, türkü ve dahi dua dolu bir çocuktum ama bu yanımı anlayan olmadı.
Herkesin bir kapısı vardır kalbine giden mühim olan o kapıyı bulmasıdır öğretmenin.
Kabiliyet avcısı olmalıdır öğretmenler.
Hazineler keşfedilmek için önünde duruyor.
Kafa dengi arkadaşlar da mühim.
Burada önemli bir görev de aileye düşüyor.
Yalnız bırakmayalım sadece okul öğretmen yeter demeyelim gönülden ilgilenelim yavrularımızla.
Bende hayallerime sığınırdım etrafta istediğim havayı bulamayınca.
Ağaçlar, kuşlar, bulutlar dostumdu.
Akşamüstleri yeterdi bana.
O kızıl akşamüstleri.
Gözlerim göklerdeydi  hep.
Üçüncü sınıf ilkokul birinci sınıf öğretmenim Tahsin Beyin eşi Necla Hanım idi.
Derslerinde nefes almak bile zordu.
Ciddiyeti orada tanıdım ilk.
Oysa ben çatır çatır kokulu pembe silgiyi ısırır, sonra da sağı solu bombalardım.
Bir acı hatıra da bu sınıfta yaşadım.
Necla öğretmene yakalandım bir gün silgi parçaları dolu bir ağızla.
Büyük bir suç işlemiş gibi hissettim kendimi.
Alt tarafı bir silgiyi kemirmek işte.
Ama öğretmenim “öyle dur bakalım” dedi milletin içinde ve üzerime doğru hışımla geldi.
Az buz değil öyle okkalı bir tokat attı ki sormayın.
O tokadın izi halâ yanağımda durur gibi.
Kötü niyetli değildi elbette ama olan oldu işte.
Bir anlık öfkesine mağlup olması bir çuval inciri berbat etti. Bilse yapmazdı elbet ama o yara içimde kaldı.
Esas üzüldüğüm şey; o sıra yeni bir çocuğu olmasıydı.
Acaba onu da döver miydi diye o bebek için endişe ettiğimi hatırlıyorum.
Kendimi geçtim yani onun çocuğunu düşünüyorum.
Ona karşı da böyle haşin mi acaba diye?
Her ne ise…
Öğretmen dediğin sabırdan, tahammülden, sevgiden, şefkatten yana nasibi bol olacak dostlar.
Yoksa işi zor.
Yıllar geçse de, ilk yılların izi ve hatırası kalıyor hafızada silinmiyor.
Kanatıyor hatıralar hatırladıkça kalbimizi.
Düzeltme imkânı da yok bir daha.
Hayat geriye doğru değil, ileriye doğru yaşanıyor.
Bilelim de gayrı, geriye dönüp baktığımızda hayıflanacak şeyler değil hatırlanacak parlak izler kalsın.

Gelelim ilkokul dörde…
Burada biraz durmak istiyorum dostlar.
Çünkü gelişim ve değişimin duygu, fikir, fizik olarak tam başladığı bir dönem.
Çok şükür böyle bir virajda karşımıza Fikret Hanımı çıkardı Rabbim.
Kendisine ne kadar teşekkür etsem azdır.
Dersler onun bizzat yaşadığı ya da annesinden anlattığı hatıralar ile ilginç hale gelirdi, su gibi akar giderdi.
Ders bitsin istemezdik.
Fikret öğretmenin hepimizi  çok ama çok sevdiğini bilirdik. Ayırım yapmadan ve hayatımıza hep bir şeyler katma gayreti o kadar fazlaydı ki, hepimizi kalbimizden yakalamıştı Fikret öğretmen.
İnsan okuldan değil öğretmenden çıkar derler ya, ne kadar doğru bir sözdür.
Size emanet edilen yavruların yarınlardaki hayatına ışık tutacak bilgileri onlara sizler katacaksınız.
Unutmayın bunları hâl ve davranışlarınızla beraber yapacaksınız.
Ne olur unutmayın minik gözler size çevrilmiş.
Canlı kameralar önündesiniz lütfen dikkat edin.
Çiçeklerimizi soldurmayın, kuşlarımızı ürkütmeyin.
Bilginin kendisi kadar önemli bir diğer şeyde sevginiz ve inancınız.
O tertemiz zihinlerde Yaradanı bildirecek ve onu sevdirecek güzel sözler ile onların kalbini kazanınız.
Güven aşılayınız ki, kalpleri güçlü olsun.
Bilgi ile birlikte inancın ne kadar değerli olduğunu sizden duysunlar.
Öğretmenlik mesleği bir bakıma peygamberlik mesleği.
Sevgili peygamberimizin müjdesine mazhar olmanızı dileriz.
Hz. Ali’nin;”Bana bir harf öğretenin kölesi olurum” sözü, rehberiniz olsun.
Çiçekte, böcekte, yıldızda, güneşte bir harf.
Her harf kendisini bir harf kadar gösterir ama kendisini yazanı ve yaratanını sayfalar dolusu anlatır.
Kâinat kitabında her şey bir harf mesabesinde.
Harfi anlatırken, o harfi yazanı yani yaradanını da anlatabilirsek bu sözün sırrına da mazhar oluruz inşaallah. Aklımız bilgiye nasıl aç ise, kalbimizde manevi bilgiye muhtaç.
Tek kanatlı kuş uçamaz.
Bu duygu ve düşüncelerle yeni eğitim ve öğretim yılının şimdiden hayırlı, uğurlu, bereketli olmasını temenni ediyorum.
Öğretmen ve öğrencilerimize de başarılar diliyorum.
..
Gelelim beşinci sınıfa…
Onu da haftaya anlatsak nasıl olur?

 

Yazının tamamı için tıklayınız…

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )