Nurdanhaber – Prof. Dr. Sıtkı GÖKSU
İktisat hem fert olarak hem toplum olarak uymamız gereken kurallar topluluğudur. İktisat her alanda şarttır. Kâinat iktisat üzerine kurulmuştur. Kur’an da iktisatı emreder israfı yasaklar.
Semavî olan Kur’ân’ın anayasası, “Yiyin, için, fakat israf etmeyin.” A’râf Sûresi, 7:31. “İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır.” Necm Sûresi, 53:39. Esas fermanı ile “beşerin hayatının saadetininin hayatlanması, iktisat ve çalşmaya gayrettedir. Onunla beşerin zengin-fakir tabakası birbiriyle barışabilir” diye Kur’an tefsirleri izah etmektedir.
İktisat ve kanaat, hikmet-i İlâhiyeye tevfik-i harekettir; dili kapıcı hükmünde tutup, ona göre bahşiş verir. İçeri ihtilalcileri sokmaz.
Hikmet yüklü levhada da iktisat ve kanaatten söz edilmektedir.
Dost istersen Allah yeter. Evet, O dost ise herşey dosttur.
Yârân istersen Kur’ân yeter. Evet, ondaki enbiya ve melâike ile hayalen görüşür ve vukuatlarını seyredip ünsiyet eder.
Mal istersen kanaat yeter. Evet, kanaat eden iktisat eder; iktisat eden bereket bulur.
Düşman istersen nefis yeter. Evet, kendini beğenen belâyı bulur, zahmete düşer; kendini beğenmeyen safâyı bulur, rahmete gider.
Nasihat istersen ölüm yeter. Evet, ölümü düşünen, hubb-u dünyadan kurtulur ve âhiretine ciddî çalışır.
İktisat, “istiğna”nın tefsir ve izahından başka birşey değildir. Zaten iktisat sarayına girebilmek için, evvelâ istiğna denilen kapıdan girmek lâzımdır.
Bu sebeple iktisatla istiğna, lâzımla lüzumlu görülmüş gibidir.
İstiğna hususunda peygamberleri kendimize örnek kabul etmeliyiz.
Bizim iktisat konusunda tavrımız büyük ve insaflı Fransız şairi Lâ Martin’in dediği gibi: “Yemek için yaşamıyor, belki yaşamak için yiyor.” Prensibine uygun olmalıdır.
Yüksek iktisatçılığı böyle yemek içmek gibi basit şeylerle mukayese etmemeliyiz. Yüksek iktisatçılığı mânevî sahalarda tatbik etmek ve maddî olmayan ölçülerle ölçmek lâzım gelir.
Meselâ, bu yüksek iktisatçılık kudretini sırf yemek, içmek, giymek gibi basit şeylerle değil; bilâkis fikir, zihin, istidat, kabiliyet, vakit, zaman, nefis ve nefes gibi mânevî ve mücerred kıymetlerin israf ve heder edilmemesiyle ölçmelidir.
Ebu Ali ibni Sina, yalnız tıp noktasında,: “Yiyin, için, fakat israf etmeyin.” A’râf Sûresi, 7:31. âyetini şöyle tefsir etmiş. Demiş:
Tıp ilmini iki satırla topluyorum.
Sözün güzelliği kısalığındadır.
Yediğin vakit az ye.
Yedikten sonra dört beş saat kadar daha yeme.
Şifa hazımdadır. Yani, kolayca hazmedeceğin miktarı ye.
Nefse ve mideye en ağır ve yorucu hal, yemek yemek üstüne yemektir.
Yani, vücuda en zararlı, dört beş saat ara vermeden yemek yemektir. Veyahut lezzet almak için çeşit çeşit yemekleri birbiri üstüne mideye doldurmaktır.