Mehmed Babacan 1901 yılında Isparta’da doğdu. Terzilik yaptığı için, “Terzi” lakabıyla anılmaktadır.
“O ulvî halleri anlatamam”
“Üstad Bediüzzaman’ı ilk defa 1934 senesinde Isparta hapishanesinin penceresinde görmüştüm. Hapishanenin penceresinden bana selâm vermişti. Daha sonra Eskişehir hapishanesine giderken de mübarek şahsiyetini yakından görmüştüm. O zaman ellerini kelepçeleyerek kamyonlara bindirilmişlerdi. Topladıkları 120 Nur Talebesini dokuzu kamyonla Eskişehir’e sevketmişlerdi.
“O günlerde Binbaşı Âsım Bey muhakeme olurken, âniden düşüp ölmüştü. Hacı Mülazım isimli bir zat vardı. Cenazesiyle o zat ilgilenmişti. Isparta Ulu cami cenaze namazını kıldık. Cenazesinde beş-altı kişiydik. Cenaze namazından sonra Binbaşı Âsım Bey’i Isparta’daki Alaeddin mezarlığına defnettik.
“Jandarma karakolunun üst katından Üstadı alıp mahkemeye götürüyorlardı. O zaman ellerini öpmek istemiştim, ama maalesef öpemedim, sadece yakından görebilmek saadetine erdim. Maalesef bu büyük şahsiyetin mahiyetini tam anlayamadık.
“Üstad Bediüzzaman’la bir kaç kere seyahatlerimiz de olmuştu. l950’lerden sonra Eskişehir Yıldız Oteli’nden alarak Isparta’ya getirmiştim. Daha sonra l952 başlarında İstanbul’da açılan Gençlik Rehberi mahkemesi için İstanbul’a giderken ben de Üstada refakat etmiştim. Kendilerini Sirkeci’deki Akşehir Palas Oteli’ne indirmiştim. Kendileri otele inince, “Sen, biraz git de İstanbul’u gez’ demişti.
“Eskişehir Yıldız Otelinden alıp Isparta’ya getirmek için Urgancı Hilmi ile birlikte gitmiştik. Yıldız Otelinde akşamdan sonra gördüğümde bambaşka bir ibadet halindeydi. O ulvî halleri anlatabilmem mümkün değil, akşamdan sonra odasına girdiğimde bana rahatsız ettiğim için çok kızmıştı.
***
“Üstad Hazretlerini İsmet Gülcügil’in arabasıyla İstanbul’a götürmüştüm. Üstad ismini sorduğunda şoförümüz ‘İsmet’ deyince, Üstad ‘Bırak şu pis herifi, senin ismin Mâsum olsun bundan sonra’ demişti. Ayrıca yolda İsmet Gülcügil’in arabayı durdurarak sigara içmesine de kızdı. ‘Gel sigarayı burada iç, beklemeyelim, gençken ben de sigara içtim.’ demişti. Yine Üstad Hazretleriyle bir gün Findos köyüne gitmiştik. Üstad namazdan sonra bana ‘Fatiha ile namaz tamamdır’ dedi.
“Otobüs tutarak beraberce Isparta-Gölcük’e gitmiştik. Yolda otobüs bozulup da durunca Üstad Aşçı Ali’nin motosikletine binerek yola devam etmişti. Üstad Gölcük’ü çok severdi. Oradaki İlâhî güzelliğe hayrandı. Oranın güzelliğini saatlerce seyredip, tefekkür ederdi. Bir defasında: ‘Bu mübarek göle günde altı damla Cennetten iniyor. Bu damlalar bu mübarek şehir Isparta’yı ihya ediyor.’ demişti.
“Üstad Bediüzzaman’ın Urfa’daki kabrini parçalayıp da mübarek naaşını Isparta’ya getirip gömdükleri 27 Mayıs ihtilalinden sonraki günlerde, bizleri hep toplayıp 99 gün nezaret altında tutmuşlardı.
“Üstada Isparta’da ev kiraladım”
“1950 senelerinden sonra Isparta’da Fitnat Hanım’ın kocası ölünce evinin bir kısmını Üstad için kiralamıştık. Üstadı Nur Talebelerinden Nuri Benli’nin otelinden bir fayton tutarak Fitnat Hanımdan kiraladığımız eve getirdik. Üstad, Fitnat Hanımın ismine hayret etti. Bu nasıl bir isim diye hayretini belirtti. Fitnat Hanım da, Üstad için bana ‘Mehmed Efendi bu zat kimdir?’ diye sorunca ben de kendisine şu cevabı vermiştim.
“Bu zat Bediüzzaman’dır. Hazret-i Peygamberin merkadini getirip senin evine koydular. Bu zat onun torunudur.”
(Necmettin Şahiner’in yazdığı ‘Son Şahitler’ kitabının, ikinci cildinden derlenmiştir…)