Nurdanhaber – Mehmet BİLEN
Hamd etmek; sözlükte övmek ve yüceltmek anlamlarına gelmektedir. Dini terim olarak anlamı ise; Allah’ta bulunan mükemmel sıfatları izhar etmek yani onlardan övgüyle bahsetmek ve yüceliğini ortaya koymak demektir. Bu bakımdan hamd, ibadetin icmâli yani özetlenmiş bir şekli ve küçük bir nüshası, numunesidir.
Hamd sadece insana mahsus bir kulluk değil tüm mevcudatın lisan-ı hali yani beden dilleri ile yaptığı büyük bir ibadettir. Kuran-ı Kerim’deki şu ayet bu gerçeği dile getirmektedir: “Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar Allah’ı tesbih ederler. Hiçbir şey yoktur ki O’nu hamd ile tesbih etmesin.” (İsrâ, 17/44.) Buna ayete göre canlı-cansız tüm varlıklar Allah’a hamd etmekte yani onu övmektedirler. Mesela gezegenler, direksiz düşmeden durmaları ve mükemmel bir hızla diğer gezegenlere çarpmadan dönmeleri gibi hareketleri ile yaratanını tebriklerle alkışlamaktadır. Ya da bir kuş, üzerindeki harika sanatları ile ve mükemmel uçuş kabiliyeti ile mühendisi ve sanatkârı olan Rabbine hayran bırakmakta ve onu lisan-ı hali ile övmektedir. Demek ki her şey, kendi üzerlerinde bulunan Allah’ın isimlerini göstermekle hamdetmekte yani O’na övgüde bulunmaktadır.
Şükrü de içine alan hamd, şükürden daha geniş bir manaya sahiptir. Aralarında şöyle bir fark vardır ki; şükür, insana ulaşan nimetler için yapılır hamd ise insana ulaşsın-ulaşmasın Allah’ın zatında bulunun kemal derecesindeki isimlerinin kâinattaki tezahürleri/yansımaları adına yapılır. Mesela insana bir nimet ulaştığında ona şükreder, bunun yanında Allah’ın yeryüzündeki tüm canlı mahlûkata nimet veren “Mün’im” ve “Rezzak” isimlerini görünce de ona hamdeder. Zaten insan, bu isimlerin en küçük bir canlıdan en büyüğüne kadar hiç birini unutmayarak, şaşırmayarak ayrı ayrı rızıklarını vakti vaktine yetiştirmesini görüp hayretler içinde kalarak bu hayretini Allah’ı övmekten yani ona hamdetmekten başka hangi yol ile dindirebilecektir.
Kuran-ı Kerim’de hamdin Allah’a mahsus olduğu ve Allah’a hamd etmenin emredildiği, ayrıca gök gürültüsünün, meleklerin ve cennet ehlinin dahi hamd ettikleri bildirilmektedir. (En’âm, 6/1. İsrâ,17/111. Ra’d, 13/13. Zümer, 39/75. Yûnus, 10/10. )
Demek “Elhamdülillah” kelime-i kudsiyesi canlı-cansız, dünya-ahiret fark etmeksizin tüm kulların söylediği mükemmel bir tesbihdir, zikirdir.
Hem peygamberimizin üç meşhur ismi olan;“Muhammed, Mahmud ve Ahmed” isimleri de hamd kelimesinden türemiştir. Peygamberimiz (sav) Allah’a hamd etme konusunda: “Elhamdülillah duasının mizanı doldurduğundan, hamd ile başlanmayan her önemli işin bereketsiz olacağından, Allah’ın bir kulunun yiyip-içmesinden sonra hamdetmesinden hoşlandığından ve cennetteki hamd köşklerinden bahseder. ( Müslim, Tahâret, 1. Ebû Dâvûd, Edeb, 18. Müslim, Zikir, 89. Tirmizî, Cenâiz, 36.)
Öyleyse bizler de “Elhamdülillah” kelime-i sübhaniyesini dilimize perçinleyip kalbimize de söylettirerek nefeslerimizde ve ömür dakikalarımızda hamdin sayısını mümkün olduğunca çoğaltmaya çalışmalıyız vesselam…
Elhamdülillah; Yani ne kadar hamd ve övgü varsa, kimden gelse kime karşı olsa, ezelden ebede kadar O’na hastır ve layıktır ki; O Zat-ı Vâcibu’l Vücud’a Allah denilir.