Nurdanhaber – Prof. Dr. Fatih SATIL
Son yıllarda yağışlarda görülen bazı düzensizlikler, belirsizlikler ve aşırılıklarla birlikte altyapı yetersizliğinin sel felaketlerine neden olduğu haberlerini çok sık duymaktayız. Elbette bu tür sel ve taşkınlara yol açan birçok neden var. Ancak ben bir botanikçi olarak bu duruma bitkiler penceresinden bakmak istiyorum.
Bilindiği gibi bitki örtüsünün dünyamız iklimi üzerinde oldukça önemli bir etkisi vardır. Bitkiler kökleriyle toprakları tutup korumakla birlikte, sürekli olarak topraktan aldıkları suyu terleme yoluyla yapraklarından atmosfere vererek o bölgenin su dengesinin korunmasında önemli bir rol oynarlar. Örneğin orta büyüklükte bir ağaç günde yaklaşık 500 lt, bir hektar orman ise 30 ton suyu terleme yolu ile atmosfere vermektedir.
Eğer bitkiler olmasaydı, yerküremizdeki bu hassas su dengesi büyük ölçüde zarara uğrayacaktı. İklim üzerinde; kavurucu sıcaklar, şiddetli fırtınalar, düzensiz yağışlar gibi anormal değişiklikler meydana gelecekti ki son günlerde hem dünyada hem de ülkemizde görülen iklim değişimleri ve sel felaketleri bunun en büyük delilidir.
Peki, bitkilerle seller arasında ne gibi bir ilişki olabilir ki? Gelin bunu Elmalı Barajı havzasında yapılan bir bilimsel çalışmayla izah edelim. Yağan yağmurun toprak tarafından emilmesinde bitki örtüsünün etkisinin araştırıldığı bu çalışmanın sonuçlarına göre; ormanlık bir sahada yağan yağmurun %82’si toprak tarafından emilirken, %18’i yüzeysel akışla derelere göllere akmaktadır. Çayırlık bir alanda ise suyun %64’ü emilirken, %36’sı yüzey akışıyla kaybolmaktadır. Bitki örtüsünün olmadığı çıplak bir alanda ise suyun sadece %44’ü toprak tarafından emilebilmekte, %56’sı yüzeysel akışla kaybedilmektedir. Görüldüğü gibi bitki örtüsünün yoğun olduğu alanlarda yağan yağmurun büyük bir çoğunluğu toprak tarafından emilebilmektedir. Çünkü ormanlık sahada yağan yağmur taneleri ağacın yaprak ve dallarına çarparak hızı kesilecek, su damlaları ağaç gövdesinden süzülerek yavaş yavaş toprağa inecektir. Böylece hızı kesilen su toprak tarafından kolaylıkla emilebilecektir. Sonuçta, hem bitkiler su ihtiyacını gidermiş olacak, hem de emilen bu sular yer altı su kaynaklarını besleyerek o bölgenin su dengesinin korunmasına ve bölge ikliminin yumuşamasına neden olacaktır. Ancak bitki örtüsünün olmadığı alanlarda durum böyle olmayacaktır. Yağmur toprağa inerken su tanelerinin hızını kesen herhangi bir engel olmadığı için hızla toprağa düşecek ve topraktan parçacıkları kopararak yüzey akışıyla birlikte hızla akacaktır.
Başta İstanbul olmak üzere birçok şehrimizde görülen sel felaketlerinin altında iklim değişiminin yanında bitki örtüsünün yok edilip onun yerini alan betonlaşmış alanlar yatmaktadır. Bugün birçok yerde kentin nefes almasını sağlayan yeşil alanlar imara açılmış, yerlerine binalar, kuleler ve alışveriş merkezleri yükselmiştir. Şehir sokakları asfaltlanmış su kanalları betonlaşmıştır Şehir alanı içerisinde su geçirmeyen zeminlerin (asfalt ve beton gibi) genişlemesi en önemli sorunlarımızdan birisidir. Bununla birlikte uygun altyapı planlaması ve yapımı da olmayınca, küresel iklim değişikliği nedeniyle aşırı şekilde yağan yağmur suları bitki örtüsünün olmadığı sahalarda bu beton ve asfalt yüzeylerden yer altına sızamadan olduğu gibi yüzey akışlarıyla akarak sellere dönüşmektedir.
Peki, Karadeniz’de bol bitki örtüsü var. Neden burada seller oluyor? Son günlerde Karadeniz’deki bazı illerimizde yaşanan felaketlerde bir başka boyut daha dikkatimiz çekmektedir. Bu bölgelerdeki yüksek dağlara kısa sürede yağan milyonlarca litre yağmur suyu bir şekilde denize ulaşmak isterken önüne çıkan her şeyi de yıkıp sürüklemektedir. Doğal ortamda dere yataklarının büyüklüğü aşırı derecede bir taşkına neden olmaz. Ancak yanlış imar uygulamaları ve arazi kullanımları sonucunda dere yataklarının daraltılması, kanal içerisine alınması ve akış kesitinin gecekondu ve diğer kullanım amaçları için küçültülerek yer yer tamamen yok edilmesi, bu sorununun ana nedenini oluşturmaktadır. İnsan müdahalesi sonucunda yatakları daraltılan ve kanal içerisine alınan dereler daha fazla taşkına neden olmaktadır. Bu nedenle, akarsu yatakları doğal halinde bırakılmalı kanal içerisine alınmamalı, akış kesiti daraltılmamalı ve bu yatakların temizliğine de dikkat edilmelidir.
Günümüzde şehirlerin kuruluş yerlerine baktığımızda; ya akarsuların yanında ya da verimli toprakların bulunduğu taşkın riski taşıyan ovaların üzerinde kurulduğunu görmekteyiz. Oysaki taşkınların en fazla görüldüğü ve en fazla zarar verdiği alanlar alüvyal alanlar veya akarsu yatağı kenarlarıdır. Dolayısıyla sel olayından etkilenmemek için bu alana yerleşmelerin kurulmaması gerekmektedir. Nitekim Karadeniz bölgesinde veya diğer bölgelerimizde görülen taşkın olaylarındaki maddi ve manevi kayıpların en önemli sebeplerinden biri de doğal taşkın alanlarına yerleşmelerin kurulmuş olmasıdır.
Bir akarsuda her yıl sel olayının görülme olasılığı bilimsel verilere göre % 1 civarındadır, bu durumda 100 yıl içerisinde önemli bir sel olayının olma olasılığı % 100’dür. Yani 100 yıl içerisinde en az bir sel olayının yaşanması ihtimali çok yüksektir. Son dönemlerde taşkınların sayısında ve etkisinde artış olduğunu düşünürsek bu sürenin daha da kısa olabileceğini söyleyebiliriz. Ne yaparsak yapalım beklenmedik doğa olaylarının sebep olduğu yıkıcı etkileri tamamen ortadan kaldıramayız. Fakat göz göre göre de felakete kapı açamayız. Bu nedenle, alt yapı çalışmaları ile ilgili projeler planlarken; günlük düşünmemeli, bölgenin toprak yapısı, topografyası, günümüz iklim koşulları, yapılaşma sitilleri, geçmiş vukuatlar vb. dikkate alınmalıdır. Mevcut yeşil alanları arttırıp, beton ve asfalt alanlar yapılırken suya geçirgen doğal malzemeler kullanmalıyız. Ecdadımızın zamanında yeşil alanları koruma gayretlerinden ve yolları doğal döşeme taşları ile kaplamış olmasından hala ders çıkaramamak ne kadar acı…
Biz yaşanan bu felaketlerden ders almaz aynı hatalı uygulamalara devam edecek olursak Allah korusun, Yüce Kitabımızdaki şu uyarıya muhatap oluruz: “İnsanların kendi işledikleri sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını (dünyada) onlara tattıracaktır (Rum:41)”
Bu vesile ile felaketten etkilenen vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyor, yetkililere kolaylıklar, devletimize muvaffakiyetler diliyorum.