Nurdanhaber – Mehmet Nuri TURAN
Her Müslümanın, nefis ve hevası ile olan mücahedesidir. Müslüman, kafirlerle maddeten cihâd ettiği gibi; kendi nefsiyle de cihâd eden kimsedir. Nefsine karşı cihâdı kazanamayan, düşmanın karşısına çıkmak için kendisinde güç ve cesaret bulamaz. Peygamber (ASM),Tebük seferinden dönerken ashabına dönerek şöyle buyurmuştur: “Küçük cihâddan, büyük cihâda döndük.” Sahâbe-i Kirâm, “Ey Allâh’ın Resûlü! Büyük cihâd nedir?” diye sorduklarında, Peygamber (ASM); “Nefisle olan cihâddır” buyurmuştur. (Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ 1 / 375)
Bu hadisinde Peygamber (ASM),en kalabalık bir ordu ile katıldığı Tebük seferini “küçük cihâd” olarak vasıflandırırken, nefse karşı verilecek mücâdeleyi ise “büyük cihâd” olarak nitelendirmektedir. Manevi cihâdın bu ikinci bölümünün faziletini beyan eden, “Hakíkí mücâhid, nefsine karşı cihâd açan kimsedir” (Feyzü’l-Kádir 6 / 323 ;No; 9175) ve “Cihâdın en fazîletlisi, kişinin nefis ve hevâsıyla yaptığı cihâdıdır” (Feyzü’l-Kádir 2 / 39 ; No; 1247) hadîs-i şerîfleri de aynı manayı ifade etmektedir.
İmam Rabbânî bu mücahedenin ancak kitap ve sünnete ittiba’ ile olacağını şu ifadesinde izah etmektedir: “Kâinâtın Efendisi (aleyhi minessalevâti etemmühâ ve minetteslîmâti ekmelühâ), kâfirlerle cihâddan geri dönünce; ‘Küçük muhârebeden döndük, büyük cihâda geldik’ buyurdu. Nefs ile savaşmağa, ‘cihâd-ı ekber’dedi.” (Mektûbât-ı Rabbânî 41. Mektûb)
“Bu yolda riyâzet çekmek ve nefs-i emmâre ile cihâd etmek, ahkâm-ı şer’iyyeye uymakla ve sünnet-i seniyyeye yapışmakla olur. Çünkü Peygamber (ASM)lerin gönderilmesi ve kitâbların indirilmesi, hep nefs-i emmârenin isteklerini yok etmek içindir. Çünkü nefs-i emmâre, Allâhu Teâlâ’ya düşmanlık etmektedir.
Nefsin isteklerini yok etmek, ancak İslâmiyyete uymakla olur. Bir kimse İslâmiyyete ne kadar çok uyarsa, nefsin arzuları o kadar azalır. Bunun içindir ki, nefse en zor gelen şey, en ağır gelen yük, İslâmiyyetin emrlerine ve yasaklarına uymakdır. Nefsi ezmek için, İslâmiyyete uymakdan başka yol yoktur. Sünnet-i seniyyeye uymadan çekilen riyâzetlerin ve yapılan mücâhedelerin hiç kıymeti yoktur. Hindistan’daki Cûkiyye ve Brahman denilen dîn adamları ve eski Yunan feylesofları böyle idiler. Çekdikleri riyâzetler, sapıtmalarını arttırdı ve onları zarâra soktu.” (Mektûbât-ı Rabbânî 221. Mektûb)
Gelecek makalemiz Cihadın aşamaları hususunda olacak inşaallah.
Selam ve du’a ile Allah’a emanet olun.