Nurdanhaber – Prof. Dr. Sıtkı GÖKSU
Dün yani 24 Haziran 2018 Pazar günü cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri yapıldı. Vatanımıza milletimize hayırlı olsun. Umarım sonuçlar memleketimizin, milletimizin istikbali için ufuk açıcı olur. Burada belirtmek istediğim bir husus da ilk defa cumhurbaşkanını cumhurun-halkın yani bizim ilk elden seçtiğimiz bir seçim olmasıdır.
Evet, seçimler devam ediyor;
batılın karşısında hakkı,
yanlışın karşısında doğruyu,
kötünün karşısında iyiyi,
firavunlar, nemrutlar, şeddatlar karşısında peygamberleri, asfiyaları, evliyaları,
cehennemin karşısında cenneti,
dinsizlik karşısında dindarlığı,
nefis ve şeytanın arzuları karşısında, Kur’an’ı ve hadisleri,
karanlık karşısında aydınlığı seçmek mecburiyetindeyiz. Yoksa dünya ve ahiretimiz mahvolur.
Evet, inkâr edilmez ki, kainatta, dinsizlikle dindarlık, Adem (AS) zamanından beri cereyan edip geliyor ve kıyamete kadar gidecektir.
Bu meselemizin künhüne-aslına vakıf olan herkes, dindarlara olan her çeşit hücumunun, doğrudan doğruya dinsizlik hesabına dindarlığa bir taarruz olduğunu anlar.
Felsefecilerin çoğunun Batıda ve Avrupa’da ortaya çıkması ve peygamberlerin çoğunluğunun Doğuda ve Asya’da çıkmaları sonsuz kaderin bir işaretidir ki, Asya’da hâkim, galip, din cereyanıdır. Elbette, Asya’nın ileri kumandanı olan Cumhuriyet hükûmetleri de, Asya’nın bu yaratılış özelliğinden ve madeninden istifade edecek. Umarız ki tüm hükumetler tarafsızlık prensibini, değil dinsizlik tarafına, mutlaka dindarlık tarafına meyledeceklerdir, eğileceklerdir.
Şu kâinata dikkat edilse, görünüyor ki: İçinde iki esas-kök var ki, her tarafa uzanmış, kök atmış. Bunlar nelerdir?
Hayır-şer, güzel-çirkin, menfaat-zarar, kemal-noksan, ışık-karanlık, hidayet-sapıklık, nur-ateş, iman-küfür, itaat-isyan, korku-muhabbet gibi eserleriyle, meyveleriyle şu kâinatta zıtlar birbiriyle çarpışıyor.
Her insanın kendi iç âleminde de yaşıyor olduğu bu mücadele, çağlar boyu devam edip gelmektedir. Bu mücadelede, her iki taraftan birinin üstün geldiği zamanlar vardır. Mesela Peygamberimize peygamberliğin vahyolunmasında önceki Cahiliye dönemi kötülüğün ve küfrün-inkarın üstün geldiği zamandır. Peygamberimizin yaşadığı peygamberliğin vahyedildiğinden sonraki vefatına kadar olan dönem yani Asr-ı Saadet hayrın ve imanın üstün gelme zamanıdır.
Modern zamanlarda da imanın küfürle, hayrın şer ile mücadelesinin devam ettiği de bir gerçektir. “Zıtlar mücadelesi” devam etmektedir.
Sonuç olarak; kainatta, dinsizlikle dindarlık, Adem (AS) zamanından beri cereyan edip geliyor ve kıyamete kadar gidecektir. Bu meselemizin özünü bilen herkes safını tayin edip istikameti muhafaza etmelidir. Çünkü Fatiha Suresinde ve tüm namazlarımızda, dualarımızda biz tek şey isteriz: “İhdinas siratel müstakim.” “Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanlarınkine, sapıklarınkine değil. Amin.”