Nurdanhaber – Prof. Dr. Sıtkı GÖKSU
Gündelik hayatta insan meşkalelerin çokluğu ve sıkıntısından bazen bunalıyor. Bir ferahlamak istiyor. Veya meramını, arzusunu, söylemek istediğini anlatmak istiyor tam anlatamıyor. İşte tam bu sırada fıkralar Hızır gibi imdada yetişiyor. Fıkralarla hem meramınızı, arzumuzu çok iyi anlatıyorsunuz, hem de karşınızdaki muhatabınızı nazikçe kırmadan uyarıyorsunuz.
1– Dediklerin doğruysa
Adamın biri, köyden panayıra satmak için bir inek götürmüş, tellala vermiş… Tellal ineğin yularından tutmuş, başlamış dolanmaya, hem dolanıyor, hem bağırıyor: – Bu inek soyludur, bu inek boyludur, cinstir, altmış okka süt verir, altı aylık gebedir!… Köylü tellalın yanına yanaşmış, kulağına eğilmiş: – Bana bak! Dediklerin doğruysa, ben bu ineği satmaktan vazgeçtim…
2– Havlayan köpek ısırmaz
Adamın biri arkadaşını ziyarete gelmişti. Bahçe kapısını açacakken, ilerde havlayan bir köpek görünce durakladı. Bunun üzerine yoldan geçen biri ona: – Korkmayın, dedi. “Havlayan köpek ısırmaz.” – İyi ama ya köpek bu atasözünü bilmiyorsa!
3– Uzunca liste
Adamın birini kuduz köpek ısırmış. Ama adam çok ihmalci biri olduğu için, bugün iğne olurum, yarın iğne olurum derken iş işten geçmiş. Doktora başvurup da gerçeği anlayınca hemen bir kağıt kalem isteyip uzun uzun bir şeyler yazmaya başlamış. Doktor uzun süre beklemiş, bir ara dayanamamış sormuş: – Vasiyetnameniz bu kadar uzun mu? – Vasiyetname falan hazırlamıyorum doktor bey… Ben ısıracağım kişilerin listesini yapıyorum…
4– Azrail
İki kafadar uçaklar hakkında konuşuyorlardı. Biri şöyle ahkam kesti: – Bugün en emin vasıta uçaktır. Korkacak hiç bir şey yok. Eğer zamanın gelmişse ve Azrail seni ararsa, yerde de olsan, gökte de olsan bulur… Öteki cevap verdi: – İyi ama ya Azrail canını almak için bir pilot arıyorsa, ben ne halt edeyim…
5– Yağmurda da giyilebilir.
Kadın, kılı kırk yararcasına inceledikten, çekişe çekişe pazarlık ettikten sonra kaplan kürkü mantoyu almaya karar verdi. Yine de, parayı öderken sormadan edemedi: – Yağmurda da giyilebilir, değil mi? Satıcı ilginç bir teminat verdi:
– Aman hanımefendi, şimdiye kadar yağmur altında hiçbir kaplanın şemsiye ile dolaştığı görülmemiştir!
Fıkralarla ilgili bahsimizi bir fıkra ve ondan alınacak ders ile bitirelim.
6– Lambayı üflemek
Bediüzzaman bir talebesine gönderdiği mektubunda şöyle diyor: Benim kendi hattımla, yazımla mektup istiyorsun. Bu şuna benzer. Bir dudaksız adama, “Lâmbayı üfle, söndür” demişler. Demiş, “En zahmetli işi bana gösteriyorsunuz, yapmayacağım.” Benim mektup yazmam da bunun gibi. Benim bütün karbeşlerimin yazıları çok güzeldir.
Belli ki, Cenab-ı Hak bana hüsn-ü hat, güzel yazı yazabilmek kabiliyetini vermemiş. Hem bir satır yazmak, bana büyük bir iş gibi usanç veriyor. Eskiden beri diyordum:
“Yâ Rabbi! Ben o kadar muhtaç iken ve nazmı, yazı yazmayı severken, bu iki nimet bana verilmedi” diye, şikayet değil, tefekkür ediyordum.
Sonra bana kesin ortaya çıktı ki, şiir ve hat-yazı bana verilmemek de büyük bir ihsan imiş.
Hem o yazıya ihtiyacımı, sizin gibi kalem kahramanlarının yardımları sağlıyor. Hat bilseydim, hatta güvenip, meseler ruhta karar kılarak kalıcı kılınmayacaktı. Eskiden hangi ilme başladım, hattım, yazım olmadığı için ruhuma yazardım. Fevkalade bir meleke (Tekrarlama sonucu kazanılan alışkanlık) ihsan edildi, lutfedildi. (Barla Lahikası)