Bayram Yüksel, hapishanedeki meşhur Kasap Tahir’i anlatıyor.:
Kasap Tahir Afyonlu bir katil. Karısına yan bakan birinin boynunu kasap bıçağı ile kopardığı için bu sıfatla anılan biri. Çifte tabanca ile gezen muhatabının gık demeden boynunu vurmuş. Bu zat Afyon’u haraca kesmiş, herkesin korkup titrediği belâlı bir insan… Göz kırpmadan işlediği bu dehşetli cinayetten dolayı idama mahkûm edilmiş. Kararı temyiz eden Kasap Tahir, elinde, ayağında, boynunda idam mahkumlarına takılan prangalarla dolaşan etrafını bu yüzden korkutan, ürperten biri.
İmana, İslâm’a, nura muhtaç her kimsesiz gibi Kasap Tahir de Üstad’ı ziyaret edip elini öper ve duasını ister. İçinde bulunduğu bu kötü durumdan kurtulup, gerçek insanlığın sevgi dolu dünyasına tekrar dönmek, kalan ömrünü orada tamamlamak ister. Hz. Üstad kendisine: “Sen namaza başla, sana dua edeceğim. İnşâallah kurtulacaksın.” müjdesini verir.
Bu delici ve keskin nazar Kasap Tahir’in namaza başlamasına yeter. Nur derslerini de ara sıra dinleyen bu korkunç insan artık, yumuşama sürecine girmiştir. Halinde dikkat çekici, hissedilir olumlu değişmeler olur. Nur talebelerine hürmet ve hizmet eden Kasap Tahir o sıkıntılı hapishane hayatında nur talebelerine o günün şartlarında değerli olan yardımlar yapar. Kasap Tahir’deki bu ani ve şaşırtıcı değişikliğe herkes hayret eder. Neden olmasın? Bediüzzaman orada manen vazife başındadır. O, mahpuslar için bir şanstır ve nimettir. Nasibi olan hissesini alacaktır. Onların istifadesi için Bediüzzaman’ı oraya gönderen İlâhî takdir, adaletini, merhametini böylece kör gözlere de göstermektedir.
Bu bir terbiyevî hadisedir. Zorla hiçbir sistemin ıslah edemediği, te’lif barıştıramadığı, birbirine yabanî bakan, kinlerin, hırsların, bütün menfî hislerin ayağa kalktığı bu hapishanede, bu günahkâr insanları Bediüzzaman, nur potasında eritiyor, onlara yeni bir şekil, yeni bir ruh, yeni bir hayat veriyordu.
Temyiz mahkemesi Kasap Tahir’in cezasını 30 yıla indirir. 1950 yılında çıkan genel afla cezaevinden çıkar. Hz. Üstad’ın kerametkârâne ihbarı da böylece gerçekleşir.
Necmettin Şahiner’in ‘Son Şahitler’ adlı kitabından derlenmiştir