Nurdanhaber – Ömer ÖZCAN
Karabüklü merhum Mustafa Osman Ağabey, 27 sene önce bugün, 4 Haziran 1991 tarihinde vefat etmişti. Rahmet dualarımızla anıyoruz.
Mustafa Osman Ağabey, 1328 (1911) yılında Safranbolu’da doğmuştur. Resmiyette soyadı “Usman”dır. Mustafa Osman olarak Risale-i Nur’un lâhika mektuplarında adı çokça geçmektedir. Bu mektuplardan da anlaşılacağı gibi kendi bölgesinde çok büyük hizmetlere vesile olmuştur. Mustafa Sungur, Hıfzı Bayram gibi ağabeylere Nur Risalelerini ilk okuyanlardandır.
Mustafa Osman, Bediüzzaman Hazretlerine çok defa ziyaretlerde bulunmuştur. 4 Haziran 1991 yılında Safranbolu’da vefat eden ağabeyimizin mezarı Safranbolu kabristanındadır; Hüsnü Bayram ağabeyin babası Berber Hıfzı Bayramoğlu ile Hacı Emin Tekinalp ağabeylerimizin kabirlerine çok yakındır.
Mustafa Osman ağabey aslında Safranboluludur. Sadece Emirdağ Lâhikasında yirmiden fazla mektupta ismi geçmektedir. 14. Şua’da da Afyon Müdafaası bulunan bu mübarek Ağabey, 1328 (1911) yılında Safranbolu’da doğmuştur. Annesinin adı Hayriye olup, babası Hafız Osman’dır, âlim bir zattır. Mustafa Osman, Safranbolu’nun çarşı merkezindeki ‘Akçasu Mahallesi İdadi Mektebini’ bitirmiş, daha sonra da bir kunduracının yanına çıraklığa verilmiştir. Askerliğini Afyon’da yapmış olup, dönüşünde inşaat hırdavacılığı üzerine ticarete başlamıştır.
Mustafa Osman Ağabey, 1 Mart 1948 senesinde Risale-i Nur okuduğu için zulmen tevkif edilmiş, 5 Mart 1948’de Afyon Cezaevine konulmuştur. O sırada Hz. Üstad da aynı hapishanededir. Daha sonra 6 Aralık 1948 yılında tahliye edilmiştir. 1976 senesinde ticareti bırakmış olup, 4 Haziran 1991 yılında Safranbolu’da vefat etmiştir.
Kendisi Bediüzzaman Hazretlerini çok defa ziyaretlerde bulunmuştur. Bu ziyaretlerinden birinde, Üstad Hazretleri ayağa kalkmış: “Mustafa Osman! Bu zamanda beşikteki çocuk dahi enaniyetini terk etmiyor, bir memlekette bir tek talebem dahi olsa yeter!” demiştir.
Karabük’te, fikren kendisine muhalif olanlar tarafından bile, güven ve hürmet duyulan Mustafa Osman; şahsiyetiyle örnek bir insan olarak gösterilirdi. Yanına gelen herkese maddi ve manevi her türlü yardımı yapar; dostlarını hem ikaz, hem de onları irşat ederdi. Kur’an ve İslam ile alakalı her müspet harekete sahip çıkar; çeşitli cemaatlerce görüşlerine başvurulurdu.
Gösteriş ve riyadan nefret derecesinde çekinir, kendisine fazlaca hürmet gösterilmesinden çok sıkılırdı. Elini öptürmez, ısrar edenlere de kızardı. Kendi işini kendi görmeye çalışır, başkasına kesinlikle yük olmazdı. Çevresindekilere de: “Yar olacaksınız, bar olmayacaksınız!” diye nasihatler ederdi. “Ben kimsenin hacılığına, hocalığına, nurculuğuna, pirciliğine bakmam, muamelesinin düzgünlüğüne bakarım” derdi. Allah rahmet etsin, şefaatlerine nail eylesin.
Mustafa Osman’ın yangın mektubu
Mustafa Osman ismi, sadece Emirdağ Lahikasında yirmiden ziyade yerde geçmektedir. Mesela:
“..Pek çok alâkadar olduğum Kastamonu ve içindeki ehemmiyetli kardeşlerim, Isparta şakirtleriyle vasıta-i irtibat, Mustafa Osman, hakîkaten az bir zamanda çok ehemmiyetli bir iş görmesinden, birinci saftaki haslar içine girmeye hak kazanmış. Demek ihlâsı tamdır ki, az bir zamanda çok zaman işini gördü. Cenab-ı Hak, onun emsalini o havalide çoğaltsın ve selâmet versin…”
Bir de Şualar’da Afyon müdafaası vardır.
Emirdağ Lahikasında, nev-i beşer yangınından bahsedip yazdığı güzel bir mektubu vardır.
Üstad Hazretleri, Emirdağ Lâhikasında, Çalışkanlar’ın dükkânlarına kadar gelip, orada biten şiddetli ve dehşetli bir yangından bahsetmektedir. (Sayfa:107) Bu haber Mustafa Osman’a ulaşınca, bu dehşetli maddi yangın vesilesiyle; nev-i beşer yangınından bahsedip, güzel bir mektup yazmıştır. Bu güzel mektup hakkında, Üstad Hazretleri şöyle demektedir:
“Elhak, az bir zamanda Risale-i Nur’a pek çok fâidesi dokunan ve on seneden beri Risale-i Nur’a çalışmış gibi haslar dairesinde bulunan Mustafa Osman’ın Emirdağ’ındaki kardeşlerine, yangın münasebetiyle geçmiş olsun makamında nev-i beşer yangınını bahsedip, güzel bir mektup yazmış. Onun mektubunun bir kısmını hem “Lâhika”da, hem “Sikke-i Gaybiye”de kaydediyoruz.” (Emirdağ L.130)
Mustafa Osman’ın Emirdağ yangını ile ilgili yazdığı mektubundan bazı paragraflar:
“… Kızıl Rusya’dan çıkarak, kızıl ateşler ve kızıl kıvılcımlar saçan ve birer birer dünya şehrinin mahallelerini saran ve ovaları yakıp kavuran, bâzı yerlerde de nifak ve şikak ateşleri saçarak, “Kardeşine: Kardeşini öldür” diye bağıran ve nihayette âlem-i hrıstiyâniyeti yakıp, kavurup, harman gibi savurduktan sonra, âlem-i İslam mahallesini saran ve evimizin saçaklarına kıvılcımları sıçrayan ve çok büyük ve çok dehşetli bir bela olan, komünizm ve bu azîm yanıgında itfaiye vazifesini üzerine alan Risale-i Nur’a ve Risale-i Nur’un günün en büyük mutfîsî, ve en büyük tahassüngâhı ve en büyük melce’i ve penası ve onun şahs-ı mânevîsinin dualarının, Bârigâh-ı Ehâdiyette kabül olduğuna, sarih bir işaret var…
“.. Bizlere de, ey nurcular! Allah’ın sizlere ihsan ettiği ezelî lûtfuna karşı secdeden başlarınızı kaldırmayınız. Gecenin soğuğuna aldırmayınız. Sizleri lûtfunu hiçbir hususta esirgemeyen Rabb-ı Rahîm’e, gecenin bu mübarek saatlerinde kalkarak, vazife-i şükrü edâ ediniz. Ve bâzılarının düştüğü, istikbâli düşünmek derdiyle aklı, maaşı sarsan hâdiseler karşısında titremeyiniz, korkmayınız; Nur’un kudsî kerâmeti ve imdadını müşahede ediniz.
“Ey Nurcular, sizin hakîki vazifeniz dünyaya bakmak değildir. Farz-ı muhal olarak dünyaya da bakılsa, bakınız ve görünüz ve zuhuru muhtemel dehşetli yangınlar sebebiyle ve o yüzden karşılaşmanız ihtimâli bulunan tehlikeler dolayısıyla kat’iyyen sarsılmayınız, fütûr getirmeyiniz, çalışınız, çalışınız, çalışınız ve kat’iyyen inanınız ki, Nur’un şefaati, Nur’un duası, Nur’un himmeti sizleri kurtaracaktır.” (E. L.133)
Kardeşiniz Mustafa Osman