Prof. Dr. Hayrettin KARAMAN
1934’te Çorum’da doğdu. Marmara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi öğretim üyesidir.
“Akıl ile kalbi birlikte ele almıştır”
“Takriben 1957 yılında Konya İmam Hatıp Lisesinde öğrenci iken merhumu görmek, onunla konuşmak istedim. Bu isteğe tekaddüm eden ve sebep olan hâdiseler arasında, aradan bu kadar yıl geçtikten sonra şunları kaydedebilirim.
“1950’lerde, memleketim olan Çorum’da, aile dostumuz bir manifaturacı, İstanbul’a gidip döndükçe taze haberler getirir, görüştüğü ulemâdan bahsederdi. Bir defasında İstanbul vaizlerinden Urfalı Mahmud Kâmil Efendi’nin, Bediüzzaman merhum için, ‘O yeryüzünde bir tanedir’ dediğini nakletmişti. Ve bu söz, bende derin bir tesir bırakmıştı.
“Tahsil için Konya’ya gidince önce Eşref Edip’in yazdığı biyografiyi, sonra da merhumun bazı eserlerini okudum. Bir yandan okuyor, bir yandan çevremi dinliyordum. Lehte, aleyhte mübalâğalı sözler, değerlendirmeler vardı. Bu sebeple önce okudum, sonra bir de göreyim dedim.
“O zamanlar Isparta’da bulunuyordu. Rüştü Çakın isimli bir Isparat’lı bir tacirin dükkanına gittim, haber gönderildi, kabul edeceği bildirildi. Geniş bir avlu içinde iki kat gibi hatırladığım bir evin ikinci katında görüştük. Kendisi rahatsız idi, yatağında hafif doğrulmuş vaziyette bulunuyordu. Yandan sarkan uzun beyaz saçları ve beyaz bıyığı vardı, sakalı yoktu (yüzünü böyle hatırlıyorum). Yanında bulunan talebeleri yüzüne fazla bakmamamı, bundan hoşlanmadığını söylediler; halbuki ben bakmak, görmek istiyordum. Kaçamak olarak baktım. Şu anda hatırlayabildiğim kadarıyla, ‘Benim uzun zamandan beri kendisini görmek istediğimi, nihayet bunun nasib olduğunu, beni seher dualarında ismen zikrederek dualarına kattıkları arasında anacağını’ ifade etti ve dua etti. Yanımdakilerin ikazı ile kalktım, dışarı çıkınca tebrik ettiler, vedalaştık ve ayrıldım.
“Merhum hakkında kısa bir değerlendirme yapmama izin verilirse şunları söylemek isterim:
“Âlim, zeki ve cesur bir zat. Akıl ve kalbi, birlikte ele alarak, tatmin etme, her ikisine birden hitap ederek iman ve itminan sağlama yolunu tutmuş, bu usulde önemli ve faydalı eserler vücuda getirmiştir. Zamanında öyle gerektiği için ‘önce iman’ meselesini ele almış ve imanı kurtarma yolunda cehd ve cihad vermiştir. Kur’ân-ı Kerim’in şakirdliğinde müstakil bir çığır sahibidir. Zemmedilemez. Medihte mübalağa etmek de doğru değildir. Bilen bildiği kadar söylemelidir. Bugün onun açtığı çığırda, iman ve irfan yolunda hizmet veren binlerce tâbii, onun emelini devam ettirmekte, defterini doldurmaktadırlar. Allah ona rahmet, iman ve Kur’an’a hizmet yolunda tâbilerine muvaffakiyet lütfeylesin…”
(Necmettin Şahiner’in Son Şahitler adlı eserinin, dördüncü cildinden derlenmiştir…)