DKM Akademi 11-13 Mayıs tarihleri arasında Diyarbakır’da Büyük Gençlik Festivali çerçevesinde doğu ve güneydoğu anadolulu liseli gençlere panel tertip etti.
Liseli gençlerin panelde yaptıkları sunumların BİRİNCİSİNİ bu gün sizlere takdim ediyoruz. Bundan sonraki günlerde her gün bir panelist liseli gencin sunumunu sizlerle paylaşacağız.
nurdanhaber.com
KAVRAMLAR IŞIĞINDA GENÇLİK DÖNEMİ
1-Gençlik Kavramı ve Hususiyetleri
Kâinatın yaratılış sebebi ve en önemli neticesi, kabiliyet ve yetenek olarak en zengini, yaratılış itibarıyla mahlûkatın en üstünü insandır. İnsanın yaratılan mahlûkat arasında ayrı bir yeri vardır. Varlık âlemine getirilmek nimetine nail olan insan, taş ve toprak olmamış hayat verilmiş. Bitki veya hayvan olarak kalmamış, insan olmak nimetine erişmiş. Ve İslamiyet nimetiyle bütün mevcudatın ibadetlerini Cenab-ı Hakk’a takdim etmek vazife ve nimetine kavuşmuştur.
Bu ehemmiyetli ve önemli görevi üstlenen insanın hayat yolculuğu başlar. İnsan bu süreç içerisinde çeşitli menzil ve duraklara uğrar. Ruhlar âleminden, anne karnından gelir, çocukluktan gençliğe ve ihtiyarlığa, ihtiyarlıktan kabre ve oradan haşre uğrar.[1] Her durağın ayrı bir ehemmiyeti vardır. İnsan dünya hanına gönderilmiş; vakti az, vazifesi mühim bir yolcudur[2]. Burada kendisi için tayin olunan süre boyunca kalır ve vazifesi sona erince yoluna devam eder.
İnsan dünyada kaldığı süre içerisinde belirli dönemlerden geçer. Bu süre zarfında, doğumundan kabre kadar kendisine verilen sermayeyi yaratılış gayesine uygun bir şekilde kullanmaya çalışır. İnsan hayatı bir gün ile anlatılacak ve özetlenecek olursa, insanın ana rahmine düştüğü dönem tan yerinin ağarmasına ve ihtiyarlık, ikindi vaktine yani günün son kısmına karşılık gelir. Çocukluk, temel eğitim ve becerilerin kazanıldığı insan hayatının çekirdeği denebilecek bir dönemdir. Çocuklukta yapılan hareketlerden dolayı mesuliyet bulunmamaktadır. Kabirden önceki son durak olan ihtiyarlık da, imtihanın sonlanmasına yakın ve hissiyatın yatıştığı bir dönem olmasından dolayı bir derece tehlikelerden uzaktır.
Gençlik ise öğle vaktine, yani günün en hararetli ve hareketli dönemine benzer ve onu hatırlatır. Gençlik, insanın her yönüyle gelişmeye başladığı, his, heves ve duyguların ön planda olduğu ve imtihanın en şiddetli olduğu bir duraktır.
Dünya nüfusunun üçte birini oluşturan gençlik üzerinde, herkes tarafından kabul edilen bir tanım ve yaş sınırı yoktur. Genel olarak gençlik dönemi 15-40 yaş aralığı kabul edilir. Gençlik kısaca tazelik, dirilik, ömrün en verimli ve hareketli dönemi olarak ifade edilebilir. İnsanların bu dünyaya gönderilmesinin gaye ve hikmetinin anlaşıldığı, aklın kemale doğru yol aldığı bir dönemdir.
İnsana verilen ömür sermayesinin en önemli ve kıymetli dönemi gençlik yıllarıdır. Çünkü hayatın en dinamik dönemidir. İnsanın fiziksel kuvveti yerindedir ve dünyaya iştihası fazladır. Eli çok yerlere uzanır ve çok işler yapma potansiyeline sahiptir.
Gençlik insana verilen büyük bir nimettir. Risale-i Nur, özellikle gençliğin bu nimet cihetine dikkat çekmiş, Allah yolunda kullanıldığında ahirette ebedî bir gençliği kazandıracağını müjdelemiştir. Çok güzel ve şirin olan gençlik nimeti, ibadet ve şükür ile Allah yolunda kullanılırsa hem ziyadeleşir hem bakileşir hem de lezzetlenir. Bu nimeti doğru kullanan bir genç hem kendisine hem ailesine hem akrabasına hem de memleketine faydalı bir genç olur.
Eğer Allah yolunda kullanılmazsa o gençlik belalı, elemli ve kâbuslu olur gider. Pişmanlıklara ve geri dönülmez hatalara sebep olur. Kişi bu nimetin gideceğini, yerini sıkıntılara ve azaplara bırakacağını düşünür ve bu dünyada da aradığı zevki bulamaz. Bulsa da bela bulur. Hem kendisine hem akrabasına hem de memleketine zararlı bir serseri olur.[3]
İşte bunun için bizler burada misafir ve fani olduğumuzu bilmeli ve unutmamalıyız. Varacağımız ahiret menzilinde hayat-ı ebediyemizi kurtaracak hakikatleri bu yolculukta yanımıza almayı ihmal etmemeliyiz. Bu doğrultuda “Bu dünya ahiretin tarlasıdır.[4]”hadis-i şerifini kendimize düstur edinmeliyiz. Ve bu doğrultuda imanî hakikatleri yaşamaya çalışmalıyız.
Gençliğin önemini hatırlamak için şöyle kısa bir formülü tekrarlayabiliriz: Çocuklukta gelişme ve inkişaf vardır, imtihan yani mesuliyet yoktur. İhtiyarlıkta ise mesuliyet vardır ancak gelişim ise pek yoktur. Gençlikte ise hem imtihan vardır, hem de inkişaf ve gelişme had safhadadır. Böyle olunca insanın cihazat ve hissiyatının geliştiği bu dönem, bunları kullanmak isteyen gençlerin dünya yolculuğunda sınanması gerçeği ile birlikte çok fazla önem kazanır.
2-Gençlik Döneminde Galip Duygular
Gençlik dönemi hata yapmaya en müsait dönemdir. Çünkü gençlik damarı akıldan ziyade his ve hevesi daha çok dinler, his ve heves ise kördür, ileride neler olacağını ve sonuçlarını göremez. Bu dönemde hemen gelecek küçücük bir lezzeti, ileride gelecek çok büyük ve değerli lezzetlere tercih edebilir.[5]
His ve heveslerin akıl ile birlikte yerinde ve doğru kullanılması bu dönemde büyük bir önem taşımaktadır. Gençlikte galip olan bu duyguları nasıl doğru ve yerinde kullanılacağını Risale-i Nur bizlere veciz bir şekilde açıklamıştır. Biz de Risale-i Nur’dan aldığımız ders ile bunları anlatmaya çalışacağız.
His, heves ve aklın dengeli bir şekilde kullanılması için ifrat, tefrit ve hadd-i vasat kavramlarının bilinmesi gerekiyor. İfrat, normalin çok üstünde olmak yani aşırıya kaçmak anlamına gelmektedir. Tefrit kavramı, ifratın zıddı olarak, normalin çok altında kalmak manasında kullanılmaktadır. İfrat ve tefritin ortası ise, ne uç ne de dip olan, yani orta yol manasında olan hadd-i vasat mertebesidir. Anlaşılacağı üzere, aşıp taşmadan yolun ortasından dosdoğru gitmek demektir. Bu üç kavramı somutlaştırmak adına, şöyle bir örnek verilebilir:
Bir insanın; çok fazla miktarda yemek yemesi ifrat, sağlığına zarar gelecek şekilde az yemesi tefrit ve bu ikisinin ortasında olarak, yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayacak kadar yemesi ise yemek konusunda hadd-i vasat mertebesidir.
Doğru yol demek olan istikamet, insanda yerleştirilmiş kuvveleri vasat mertebede kullanmak ve tutmak ile olur. İnsan ihtiyaçlarını giderirken kendisine verilmiş kuvveler yeterli düzeyde kullanılmalı ve bunu yaparken harama el uzatılmamalıdır. Gençlik damarı akıldan ziyade hissiyatı dinler. Bundan dolayı gençlikte hatalı ve hatarlı yollara düşme ihtimali daha yüksektir. Bu yüzden daha çok dikkat etmemiz ve Risale-i Nur’un elmas hakikatlerine sımsıkı sarılmamız gerekir. Evet, Risale-i Nur, günahların içindeki çirkinliği bizlere göstermiş ve dünyanın haram lezzetlerinin zehirli bir bal gibi olduğunu, anlık bir lezzet verse bile büyük acı ve elemlere götürdüğünü ispat etmiştir.
Risale-i Nur, günah işleyen birisine o günah sonunda her iki dünyada zarar edeceğini ispatlayarak gençlerin günahlardan uzak durması gerektiğini göstermiş ve ispat etmiştir. Bunu biz gençlere ölümü hatırlatmak, günah içindeki elemi göstermek, dünyaya gönderilmemizin gaye ve hikmetini hatırlatmak gibi yollarla anlatmıştır.
Bizdeki gençliğin katiyen gideceğine belirten Üstad Hazretleri, hayatın lezzetini ve zevkini isteyenlere hayatını iman ile hayatlandırmasını, feraiz ile zinetlendirmesini ve günahlardan çekinmek ile muhafaza etmesi gerektiğini belirtmiştir.
[1]Bediüzzaman Said Nursî, Mesnevi-i Nuriye, s.189
[2] Otuzuncu Lem’a
[3] On üçüncü Sözün İkinci Makamı s.149
[4] Hadis-i Şerif Keşfül Hafa c.1, s.412
[5]Şuâlar 756
Muhammed Emin SOLMAZ
FARABİ ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ