Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, istirahatli bir çalışanın masa ve çekmecesinin işverence aranamayacağına hükmetti.
Bir banka çalışanı kişi, İzmir 1. İş Mahkemesi’ne müracaat ederek işveren yetkililerinin kendisine yönelik mobbing uygulandığını öne sürüp maddi ve manevi tazminat talebinde bulundu. İstirahatli olduğu dönemde masa ve çekmecesinin işveren yetkililerince aranmasının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğunu söyleyen davacı bankacı, gördüğü psikolojik baskı sebebiyle Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden aldığı raporu da mahkemeye sundu. Tarafları dinleyen İzmir 1. İş Mahkemesi, davacının çalışma ortamında iş yeri yetkilileri tarafından psikolojik baskıya maruz bırakıldığına hükmetti. Yargılama sürecinde alınan doktor raporuyla bu baskıların devam ettiği süreçte acı ve elem yaşadığı ayrıca davacının psikolojik yapısında bozulma oluştuğu gerekçesi ile eylemin ağırlık derecesi gözetilerek davanın kısmen kabulüne karar veren mahkeme, 5 bin TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline hükmetti. Davalı işverenin temyiz müracaatı üzerine dosyayı yeniden inceleyen Yargıtay, mahkeme kararını bozdu.
“MOBBİNG PSİKOLOJİK BİR TERÖRDÜR”
Mahkeme, ilk kararında direnince devreye bu kez Yargıtay Hukuk Genel Kurulu girdi. Kurul, emsal bir karara imza attı. Psikolojik tacizin (mobbing); iş yerinde diğer çalışanlar veya işverenler tarafından tekrarlanan saldırılar şeklinde uygulanan bir çeşit psikolojik terör olduğuna hükmetti. Kararda, “Davacının istirahatli olduğu bir dönemde masasındaki çekmecelerinin aranması üzerinde de durulmalıdır. Genel olarak işçinin iş yerinde kullanımına özgülenen ofis, masa, dolap gibi alanların işveren tarafından aranması, işçinin özel yaşamına yönelik bir müdahale oluşturmaktadır. Söz konusu alanların aranması bir hukuka uygunluk sebebine dayanmalıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Peev-Bulgaristan kararında; başvurucunun ofisindeki masa çekmecelerini ve dosya dolaplarını da kapsayan bir aramanın özel yaşama bir müdahale olarak kabulü gerektiği sonucuna varmıştır. Bunun bir istisnası iş yeri personel yönetmeliğidir. Somut olayda davalı işveren tarafından ibraz edilen Personel Yönetmeliği’ndeki, ‘Çalışanlara, tarafından tahsis edilen masa, dolap, etajer ve benzeri demirbaş üstünde/içinde sadece çalışma konuları ile ilgili dokümantasyon, kitap, dergi gibi materyelleri muhafaza etmeleri; kendilerine ait şahsi eşyalarını hiçbir şekilde bu ortamda bulundurmamaları esastır. Yönetim, söz konusu dolap, masa ve etajerleri gerekli görmesi halinde açtırma ve inceleme hakkına sahiptir’ düzenlemesi bulunmaktadır. Söz konusu yönetmeliğin bu hükmü iş yeri düzenine dair olup davalı işveren tarafından davacı işçinin masa çekmecelerinin aranmayacağı yönünde gizliliğe dair makul bir beklenti oluşturmayacağı açıktır. Davacı işçinin hedef alınarak uzun bir süreye yayılan ve sistematik hâl alan psikolojik taciz niteliğindeki davranışlara maruz kaldığı sonucuna varılmıştır. Davacı işçiye yönelik bu baskıların varlığına dair güçlü olgular karşısında, davalı işveren ise davacıya psikolojik baskı uygulanmadığını ispat edememiştir. Hâl böyle olunca, mahkemece, davacıya yönelik davranışların psikolojik taciz olduğu belirtilerek verilen direnme kararı isabetlidir. Öte yandan hüküm altına alınan manevi tazminat miktarının, eylemin ağırlığı dikkate alındığında makul olduğu sonucuna varılmıştır. Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ‘karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere’ onanmasına oy birliği ile karar verilmiştir” denildi.