Nurdanhaber – Haber Merkezi
Son Günlerin En Çok Konuşulan Cemaatler Meselesi Hakkında
Efkar-ı ammede tedavülde olan bir fikir var. Belki bütün bütün de haksız olmayabilirler: fikrin menşeinden kamuoyuna yansımasına kadar muhtelif merhalelerden geçtiği muhakkak. Kimlerin ağzında dolaşıyor;
1- Ehl-i Hamiyet bir kısım yakın arkadaşlarımız, kardeşlerimiz bizleri dikkate ve tedbire davet ediyorlar ve Ehl-i idareye de “böyle menfi düşünen bir çevre var!” diye ihbar etmiş oluyorlar.
2- Diğer kısım ise fikrin kaynağı itibariyle hiç de Hüsn-ü zan edemeyeceğimiz fetöcü gurublar ve belki de onları da manüple eden derin akıl..
Bütün bunlara karşı biz Nur talebeleri ve Ehl-i İman şöyle düşünmeliyiz:
“Yeisin bizim alemimizde yeri olmamalı ve yeis verici telkinlerden uzak durmalıyız. Hutbe-i Şâmiye’de:
“Yeis en dehşetli bir hastalıktır ki, Âlem-i İslâm’ın kalbine girmiş. İşte o yeistir ki bizi öldürmüş gibi, garbda bir-iki milyonluk küçük bir devlet, şarkta yirmi milyon Müslümanları kendine hizmetkâr ve vatanlarını müstemleke hükmüne getirmiş.” (Tarihçe-i hayat s.95)
Şimdi de biz Nur talebeleri, memleketimizi ve müslüman coğrafyayı müstemlekeleştirmek isteyen böyle bir dessas planı fark ediyoruz. Fakat biz şuna inanıyoruz ki; Risale-i Nur hizmeti, inayet altındadır. Bu hizmete inayet ve rahmet, nezaret ve himayet ederler. Bu Anadolu memleketi ve ahalisi Allah’ın inayeti ile muhafaza olmaktadır.
Asırlardır milyonlar şehidlerin kanları ile sulanmış ve her menzilinde Kur’ân ve İman hakikatlarının okunduğu, yazıldığı, dinlendiği, zikrullahın sema canibine yükseldiği bu memleket, manevi hıfz ve himaye altındadır. Buradaki Kur’an hadimleri ve hakikatları muhafaza altındadır. Endişeye hiç bir mahal yoktur. Zahiren musibet bile olsa inayettir. Üstadımızın ifadesi ile:
“Risale-i Nur’un şakirdlerine inayet ve rahmet, nezaret ve himayet ederler. Dünyanın meşakkatleri madem sevab verir, geçerler; o musibetlere karşı sabır içinde şükür ile, metanetle mukabele edilmek gerektir.” ( Kas lahikası s.14 )
Bazı çevrelerce verilen mesajlar “Sıra Nurcularda ve Cemaatlardadır” şeklinde bir kalıba oturuyor. Akla şöyle bir sual geliyor:
Bu gibi mesajları vermek isteyenler kimler olabilir?
-Elbette feto örgütü ve yandaşları..
Onlar meşrebleri gereği bunu çok değişik kimlikler altında yapabilirler mi?
-Elbette yapabilirler.
Peki verdikleri haberler doğru olabilir mi?
-Mümkündür kısmen veya tamamen doğru olabilir çünkü Kemalistler, devrimciler, vehhabi ve Şia’ hayranları hemen kapının arkasında bekliyorlar.
Yazdıkları mana tahakkuk eder mi?
-inşallah katiyen tahakkuk etmez.
Şöyle ki:
Bu verilen mesajın, yapılan propağandanın tam tahakkuk edeceğini düşünürsek, ehl-i idareyi tam hain veya tam ahmak telakki etmek ve öylece tasdik etmek manasına gelir. Böyle bir düşünce Nur Talebeleri içinde Ehl-i İman arasında, milletimiz nezdinde katiyen itibar göremez.
Fetöcüler müstesna şunu itiraf etmek gerekir: Ufak tefek hadiseler olabilir ve oluyor da.. Fakat inşaallah telafi edilecektir, telafi edilmesi de adalet ve hikmete uygun olur. Çünkü: devletimizin ve hükümetimizin hususan Reis-i Cumhurumuzun feraset ve dirayetine itimat ediyoruz. Böyle sıradan bir tuzağı görememeleri mümkün değildir.
Ümidimiz o ki: İnşallah kahraman Ordu kılıcını topuğuna değil düşmanına vurdurur, ağlayan âlem-i İslamı güldürür.
Ve biz Nur Talebeleri böyle yaygaracılara ehemmiyet vermeyiz. Vazifemizi yapıp vazife i ilahiyeye karışmamak düsturumuz var. Evet biz tedbirlerimizi alacağız. Fakat yaygaracıların farfaralarına da ehemmiyet vermeyeceğiz. Vermiyoruz…
Abdullah Hulusi