Evet, bizler size nispeten çocuk hükmündeyiz ve talebeleriniziz. Sizler bizim ve İslâm milletlerinin üstadlarısınız. İşte, ben de aldığım dersimin bir kısmını, sizler gibi üstadlarımıza şöyle beyan ediyorum:
Ben bu zaman ve zeminde, beşerin hayat-ı içtimaiye medresesinde ders aldım ve bildim ki: Ecnebîler, Avrupalılar terakkide istikbale uçmalarıyla beraber; bizi maddî cihette kurun-u vustâda durduran ve tevkif eden, altı tane hastalıktır. O hastalıklar da bunlardır:
Birincisi: Ye’sin, ümitsizliğin içimizde hayat bulup dirilmesi.
İkincisi: Sıdkın hayat-ı içtimaiye-i siyasiyede ölmesi.
Üçüncüsü: Adâvete muhabbet.
Dördüncüsü: Ehl-i imanı birbirine bağlayan nuranî rabıtaları bilmemek.
Beşincisi: Çeşit çeşit sarî hastalıklar gibi intişar eden istibdat.
Altıncısı: Menfaat-i şahsiyesine himmeti hasretmek.
Bu altı dehşetli hastalığın ilâcını da, bir tıp fakültesi hükmünde, hayat-ı içtimaiyemize, eczahane-i Kur’âniye’den ders aldığım “altı kelime” ile beyan ediyorum. (Hutbe-i Şamiye Sh. 27)
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
HADD : Hudut. Çizgi. Sınır.
FEVK : Üst, üzeri.
MİNBER : Câmide hatibin hutbe okuduğu kürsü.
İRŞAD : Doğru yolu gösterme; gafletten uyandırıp hidâyet yolunu gösterme.
ULEMÂ : Alimler, bilginler.
MİSÂL : Benzer, örnek.
MEDRESE : İslâm tarihi boyunca üniversite seviyesinde eğitim yapılan müessese.
SABİ : Büluğ çağına gelmemiş olan çocuk.
TASVİB : Uygun ve doğru bulma; doğruluğunu kabul etme.
ÜSTAD : İlim veya sanatta üstün olan kimse, usta, sanatkar, muallim.
BEYÂN : Açıklama; izah; anlatma.
BEŞER : İnsan.
HAYAT-I İÇTİMÂİYE : Sosyal hayat, toplum hayatı.
ECNEBÎ : Yabancı.
TERAKKÎ : Yükselme, ilerleme.
İSTİKBÂL : Gelecek zaman.
KURÛN-U VUSTÂ : Ortaçağ.
TEVKİF : Hapsetmek, durdurmak.
YE’S : Ümitsizlik.
SIDK : Doğruluk.
ADÂVET : Düşmanlık, kin.
MUHABBET : Sevgi, sevmek.
RÂBITA : Bağ, bağlayan, rabteden, bitiştiren.
SARİ : (Sâriye) Sirayet eden, bulaşıcı, geçici olan. Genişleyip başkasına da geçmeğe, yayılmağa müstaid olan.
İNTİŞAR : Yayılmak, dağılmak; üremek.
İSTİBDAT : Kanuna ve nizâma tâbî olmayan, keyfî, baskıcı yönetim; zulüm ve tahakküm.
MENFAAT-İ ŞAHSİYE : Şahsî menfaat.
HİMMET : Ciddî gayret, kalb ile gösterilen samîmi gayret.
HASRETMEK : Bir şeyi içine almak. Yalnız birşeye mahsus kılmak. Sıkıştırmak.