Fırıncı, ‘hocam, neden bu kadar zahmet ediyorsunuz? Biz ve fırınımız sizin emrinizdeyiz’ dedi ama…
Odun karşılığında ekmek
Kastamonu’da sık sık gittiği yerlerden birisi de Hacı İbrahim Dağı idi.
Gün içinde çalışmalarını ve ibadetini yaptıktan sonra, akşama doğru eve dönmek üzereyken, kuru odun parçalarını toplar, yanında getirirdi.
Bu odunları fırıncıya verir ve karşılığından ekmek alırdı.
Yine bir gün akşamın alaca karanlığında, kucağında odunlarla şehre dönmüştü. Her zaman ekmek aldığı fırına geldi.
– Kardeşim, bu odunları al, bana bir ekmek ver, dedi.
Fırıncı, çok sık tekrarlanan bu durumdan dolayı mahcup oluyordu.
– Hocam, dedi. Neden bu kadar zahmet ediyorsunuz? Biz ve fırınımız sizin emrinizdeyiz. Siz kabul edin, değil odun mukabilinde ekmek, size canımızı veririz.
Bediüzzaman, fırıncıyı eliyle susturdu.
– Hayır kardeşim hayır… Allah sizden razı olsun. Ben ancak bu odunların karşılığında ekmek alırım. Sizin bana hakkınız geçmesin.
Fırıncı:
– Peki Hocam, dedi ve sıcak bir somun ekmeğini bezden dikilmiş çantasına koydu.
Bediüzzaman:
– Allah kazancınızı bereketli etsin kardeşim, dedi ve evinin yolunu tuttu.
(Bediüzzaman’la Yaşayan Öyküler, Ömer Faruk Paksu)