Nurdanhaber – Haber Merkezi
Biz bunu kaç kez yaptık: Yine meydan okuyoruz
İbrahim Karagül
27 Ağustos 2016
26 Ağustos 2016, imparatorluklar başkenti, Doğu’nun da Batı’nın da kapısı İstanbul, bu bunalımlı günlerde, sadece Türkiye’ye değil, bütün dünyaya mesaj yüklü tarihi bir açılışa sahne oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin dostlarının ve sevenlerinin katılımıyla Yavuz Sultan Selim Köprüsü‘nü açtı.
Devletinden terör örgütüne, iç işgalcisinden dış düşmanına kadar bizi can evimizden vurmaya çalışan, bugünlerde topyekün saldırıya geçen, “şer eksen” e karşı bir kez daha “İşte biz buyuz”dediğimiz bir meydan okumadır bu açılış. Simgelerle, sembollerle, sözlerle, kurşunla direneceğimize, dimdik ayakta kalacağımıza, bu toprakların ebediyyen vatan kalacağına bir yemindir.
Yavuz’un ortak coğrafyası yine ortak vatan olacak
15 Temmuz’da Türkiye’ye yapılan çokuluslu saldırıdan sonra, içeriden işgal ve imha girişiminden sonra, ülkemizi diz çökmeye zorlayanların bütün kirli ve kanlı hesaplarını başlarına geçirdikten sonra, İstanbul ve Ankara’yı vurmak isteyenleri Cerablus’a, Halep’e kadar kovalamaya başladıktan sonra, dünyanın en büyük projelerinden birini daha gerçekleştiren bir ülkeyiz biz. Yok edilmeye çalışıldıkça güç kazanan, düşmanları çoğaldıkça büyüyen, direne direne genişleyen bir ülkeyiz.
Yavuz Sultan Selim‘in coğrafyayı birleştiren, kaynaştıran büyük seferinin beş yüzüncü yıl dönümünde, coğrafyanın ortak coğrafya, ortak vatan haline getirilmesinin yıl dönümünde, Mısır’dan Suriye’ye kadar bütün o bölge paramparça edilirken, yıkım senaryoları Türkiye’nin kalbine yönelmişken, Doğu ile Batı’yı birleştiren, yeniden ortak vatan, ortak coğrafya diyen milletiz biz.
Bizim için tarih bir kez daha yeniden başlıyor
Bugün büyük hesaplaşma, Yavuz’un vatan yaptığı, kaynaştırdığı o coğrafya üzerinde yaşanıyor. Malazgirt‘ten Anadolu Selçuklu Devleti‘ne, Osmanlı’dan Türkiye’ye kadar, Haçlılar‘dan Moğol İstilası‘na, Birinci Dünya Savaşı‘ndan bütün bölgeyi paramparça etmeyi amaçlayan bugünkü saldırılara kadar çok ağır travmalar yaşadık.
Kaç kez “Artık bizim için tarih bitti, artık Anadolu tarihi bitti”diyecek noktaya geldik. Ama her büyük krizden, buhrandan çok daha güçlü biçimde çıktık. Her büyük “şok”tan sonra çok daha parlak bir gelecek inşa ettik. Geçmişe biraz bakanlar, bugünkü zorlukların çok ötesinde zorluklarla boğuştuğumuzu, üstesinden geldiğimizi görecektir. Her şoktan sonra Anadolu tarihi yeniden başlamıştır ve bu bir kez daha böyle olacaktır.
Yeni bir gelecek inşa edeceğiz..
Yine geleceğiz, yine daha parlak bir gelecek inşa edeceğiz, yine Anadolu’nun çok ötelerine sözler söyleyeceğiz, yine coğrafyayı ortak vatan yapma yolunda dev adımlar atacağız. 15 Temmuz çokuluslu müdahalesi, nitelik olarak Birinci Dünya Savaşı‘ndan farklı değildi. İçeriden işgal etmek isteyenler, vatan hainlerini seferber edenler, bizim için Anadolu tarihinin sonunu planlamışlardı. Onların devlet içindeki uzantıları, onların FETÖ’sü, PKK/PYD’si, onların IŞİD‘ibu amaçla sahaya sürülmüştü.
Dün, 26 Ağustos’ta, bizler Yavuz Sultan Köprüsü’nü açmaya hazırlanırken, bir kez daha Doğu ile Batı’nın hesaplarını yaparken onlar, patronlarının talimatıyla terör saldırıları yapıyor, Cizre‘de polislerimizi şehit ediyor, çokuluslu saldırıları devam ettiriyordu.
Her yükseliş dönemi şer ekseni kurulur..
Biz Türkiye’ye, dünyaya, coğrafyaya, çağa, tarihe bir şey söylemeye çalışırken onlar ardı ardına terör saldırıları yapıyor, yakıyor, yıkıyor, yağmalıyor, talan ediyor, “medeniyet düşmanı” olduklarını daha da ispata çalışıyorlardı.
Bin yıldır bu topraklarda düşmanın ne olduğunu, dostun ne olduğunu, kalleşliğin ne olduğunu, vatan hainliğinin ne olduğunu, alçaklığın ne olduğunu defalarca görmüş bir milletiz. Tarihin hangi döneminde yükselişe geçsek, karşımızda çok cepheli bir düşman belirmiştir. Ne zaman yükseliş dönemi başlasa, ağır saldırılar altında kalmışızdır. Bugün de böyledir. Türkiye, yeni yükseliş dönemini başlattığı için, tarihin akışını değiştirdiği için bu saldırılar başlamıştır.
Kandil’den Halep’e kadar temizlenmeli
Ama biz hiçbir şekilde savunmada olmayacağız. Saldırıyı sınırlarımızda karşılamayacağız. Savaşacaksak kendi şehirlerimizde değil, onların şehirlerinde savaşacağız. Kendi evimizde değil, onların evinde savaşacağız. İstanbul’da, Ankara’da, Konya’da değil saldırganları kendi evlerinde yakalayacağız.
Hiç kimse 15 Temmuz saldırısını yaşamış, içeride Gülen ve teröristlerine karşı şok operasyonlar yapan, ordusunun subay kadrosu önemli ölçüde tasfiye edilmiş bir Türkiye’nin Cerablus ile başlayıp sınırın diğer tarafında kapsamlı müdahalede bulunacağını düşünemedi. Terörle mücadeleyi hep kendi şehirlerinde yürüten Türkiye’nin Kandil’den Halep’e kadar, bütün bölgede ne kadar terör unsuru varsa hedef alacağını düşünmedi.
Sıkılmış yumruklarla yürümek
Hükümet düşürecek, Cumhurbaşkanı’nı öldürecek, tarih yapıcı kadroları tarihe gömecek, milleti cezalandıracak, Türkiye’yi birkaç parçaya bölecekken, 15 Temmuz akşamı sokağa çıkan ilk birkaç bin kişi, onların o çokuluslu planlarını başlarına geçirdi. Onlar Anadolu’nun kalbini vuracakken Suriye topraklarında av oldular, daha çok olacaklar da.
Onlar Türkiye’nin ekonomisini felç edecekken bu ülke Yavuz Sultan Selim Köprüsü gibi dev projelerin açılışını yapıyor. Bütün bunlar bir ay içinde oluyor. Saldırı püskürtülüyor, karşı saldırı başlatılıyor, yıkım projeleri tersine dönüyor, Anadolu yumruklarını sıkmış inadına dev adımlar atıyor.
Kuzey Suriye Koridoru ile Türkiye’yi kuşatmaya kalkışanlar o koridorda hapsoldu. Cerablus’a giriş, ardından Afrin’den Kamışlı’ya kadar bütün bölgenin terör unsurlarından temizlenmesi, büyük bir projedir. Tarihi, coğrafyayı birleştirme projesidir. Parçalanma, yeni harita taslakları çizme hesaplarının tersyüz edilmesidir.
FETÖ ve PYD kriptoları ve yeni hesaplaşma ekseni
Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Artık içine kapanmış, iç işgalcilerle kuşatılmış, FETÖ ve PYD kriptoları ile oyuna getirilen, terörle mücadele adı altında içeride işgalle uğraşan bir Türkiye olmayacaktır. Artık Washington’ın yalanlarına, Brüksel’in sahtekarlıklarına inanan bir Türkiye olmayacaktır.
Artık tehdidi, saldırıyı sınırlarında karşılayan bir Türkiye de olmayacaktır. Savaşı bize taşıyanlar, savaşın nasıl kendi evlerine sıçradığını göreceklerdir. O terör çeteleri, kendi inlerinde nasıl av olduklarını gireceklerdir.
Yavuz’un coğrafyayı birleştirmesi gibi, bu topraklara yönelen çözme, dağıtma, parçalama senaryolarına karşı verilecek mücadele, bundan sonra tek mücadele olacaktır. Ve o mücadele dili, yeni siyasi kimlik olarak ülke ülke dolaşacaktır. Yeni hesaplaşma ekseni budur.
Kaynak: Yeni Şafak