Üstad Bediüzzaman’ın mühim bir talebesi olan merhum Tahiri Mutlu Ağabeyin, Üstad Bediüzzaman’ın ‘Kainata değişmem’ dedikleri değerli talebeleri merhum Zübeyir Gündüzalp Ağabeyin arkasından bıraktığı 10 ahlak dersini sizlerin istifadenize sunmaya çalıştık. Kendi hayatınıza uyarlamanız duasıyla.
Enes Çetin
1) Fenalık ve iftiralara ne kadar feci bir surette maruz kalınırsa kalınsın, mukabele-i bilmisil etmemek, tevbe ve istiğfara devam etmek, sabır ve tahammüle çalışmak, öyle hâdiselerden ibret ve ders almak, mütecaviz ve müfterilerle uğraşmamak, yüksek bir ahlâk ve kemâlatın şiârındandır. Enbiyâlar, velîler, sulehânın ahlâkı ile ahlaklanmaktır.
2) Kendi nefsini daima kötülemek, kendi küçük kusurlarını büyük görmek, başkalarının büyük kusurlarını küçük görmek, yüksek bir fazilettir. Takvada, doğrulukta, edep ve ahlâkta kendisi azimetle amel etmeye çalışmak, başkalarının lâkaydlıkları ile meşgul olmamak veya ikaz ve hatırlatmakta mütevâziyane ve yumuşaklık göstermek, büyük bir fazilet ve din kardeşlerinin dinine hizmet edebilmek için semeredâr bir düsturdur.
3) Kusurlu, hatalı bir arkadaşınızın yanlışlarını yumuşaklıkla, hürmet ve tevazu ile yalnız kendisine söyleyiniz. Kabullenmezse dahi, ikinci bir kimseye onun hakkında gıybet etmeyiniz. Birisinin kusurunu, kusuru düzelteceğim diye etrafa yaymak, şahsî kin, garaz, nefsin karışması gibi hallerin zorlamasının neticesidir. Veyahut fayda veriyorum zannıyla zararların üremesine sebep olan bir safdillik ve cahilliktir. Başkalarına yaymak değil, daima ve daima ona söylemektir. Söylerken de, “Acaba, hakikaten ve bizzat nefsü’l-emirde hata mıdır? Yoksa benim fikrime, görüşüme göre mi hatalıdır?” diye insan kendini murâkabe etmelidir.
4) Hiddetle, heyecanla konuşmanıza asla itimat etmeyiniz. Zira nefis ve şahsî hissiyat karışır. Yapacağım derken parçalarsınız. Hem de kendinizi parçalamış olursunuz. Çok defa kendisini tenkit etmek kâmilliğine erişememiş, yakın akraba veya mesai arkadaşlarını tenkit etmeye alışanlarla bir yerde oturmayınız. Onu dinleye dinleye siz de münekkid ve yıkıcı ahlâk sahibi olursunuz.
5) İşin içine çok acı söz girdi mi, onun tadı tuzu kalmaz. Kendi fikrini çok beğenip, arkadaşını daima isabetsiz görmek kıyamet alâmetidir. Nefsin desiselerini açıklayan eserleri sık sık kendinize hitap ederek okumak bu hastalığın yegâne deva ve dermanıdır. Başkalarını ıslah için evvelâ kendimizi ıslah etmek icap eder.
6) A benim güzel dostum! Çok kere olduğu gibi bugün yine çok tenkitler ettin, kusurlar, hatalar saydın. Acaba gıyabında tenkitler yaptığın, gıybetini ettiğin Allah’ın kullarının o yaşa kadar olan iyiliklerinden, hayra hizmetlerinden, güzel huylarından, zararsız hallerinden ne kadarını yâd ettin, kaç tanesini saydın? Münekkid ve kusur sayıcılardan olma! Korkarım ki, zulümkâr olursun…
7) Ey ehl-i İslâm ve irfan! Din kardeşlerinin ayıplarını, kusur ve hatalarını sayıp dökmekte, bakıyorum ki çok mahirsin. Acaba bir o kadar veya onun yarısı kadarı olsun kendi ayıplarını, kendi kusur ve yanlışlarını, isabetsiz hareketlerini, seni dinleyenlere aynı iştiha, aynı maharetle sayıp döktün mü? Korkarım ki, zulmetmiş olabilirsin.
8) Herkes, yükü kendi gücü kadar çekebilir. Öyle ise sen kendi gücünün yetebildiği şeyleri başkalarında görmezsen, kendini mihenk yapıp onları tenkid etmemelisin. Kendinde bir üstünlük vehmedip; gurûra düşmemelisin. Onlar kabiliyetlerine göre ne kadar hizmet etseler, ind-i İlâhîde, ihlâsa binaen makbuldür.
9) Bir ve beraber olduğun hizmet ve dava arkadaşlarının gönlünü kırma. Senin gönlünü kıran olursa, “Buna benim nefsim müstahaktır.” de… Ve gönlünü kıranın gönlünü hoşnut eyle.
10) Halk nazarında nice itibarsız, hakir görünen Müslümanlar ve İslâma hizmet edenler vardır ki, onlar insanlardan takdîr, hürmet ve muhabbet beklemezler. Onlar ehl-i imana hürmetkâr ve merhametli olurlar. Onlara Allah’ m rızası kâfi gelir.