Tarihçi Murat Bardakçı, Cumhuriyet tarihinde İstiklal Marşı’nın bestesinin Erdoğan’dan önce de değiştirilmek istendiğini aktardığı o yazısına devam etti. Bardakçı, İstiklal Marşı şiirini de değiştirmek istediklerini, fakat bunu gerçekleştiremediklerini belirtti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gündeme getirmesinin ardından başlayan “İstiklâl Marşı’nın değiştirilip değiştirilemeyeceği” tartışmasının daha önce de yapıldığını yazan Bardakçı, “1924’te Reisicumhur Mustafa Kemal’in ve hükümet üyelerinin imzaları ile çıkartılan bir kararnamede daha önce çok sayıda müzisyenin bestelediği farklı İstiklâl Marşları’nın yerine Paris, Viyana yahut Napoli Konservatuvarları’na yeni bir marş sipariş edilmesi düşünülmüş ama kararname bürokrasiye takılmış ve fırsat bulunup uygulanamamış!” demişti.
Bardakçı, bu haftaki yazısında ise İstiklal Marşı’nın şiir olarak da değiştirilmek istendiğini fakat yapılamadığını aktardı. İşte yazısının ilgili bölümü:
SÖZLERİ DE DEĞİŞTİRMEK İSTEMİŞLER
Bakanlar Kurulu Kararı’nı yorumlayan zamanın Millî Eğitim Bakanlığı, millî marşta yapılması istenen değişikliğin sadece besteyi değil, sözleri de kapsadığına; yani Mehmed Âkif’in manzumesinin de değiştirilmesi gerektiğine karar verdi; bunun için beste yarışmasından önce bir “güfte müsabakası” açtı ve müsabaka ile ilgili ilân, 13 Kasım 1925’te gazetelerde yayınlandı. Bugüne kadar pek farkedilmeyen ve dolayısı ile de üzerinde durulmayan ilânın önemi şu: Ankara, İstiklâl Marşı’nın güftesini de değiştirmeye, yani Mehmed Âkif’in o muhteşem şiirinin artık millî marşın sözleri olmamasına karar vermiş, onun yerine iki buçuk ay içerisinde yazılacak şiirler arasından seçilecek olanının besteletilip millî marş yapılmasını istemiş. Ama, Âkif’in manzumesinin bestesi bir tarafa atılmayacak, törenlerde “İstiklâl Marşı” olarak okunacak fakat artık “millî marş” olmayacakmış!
GERÇEKLEŞTİRİLEMEDİ
Bu ilân üzerine usta, acemi, meşhur yahut meçhul dünya kadar şairimiz Millî Eğitim Bakanlığı’na apar-topar kaleme aldıkları şiirler gönderdiler. Bütün bu şiirlerin ortak hususiyeti, tamamının birbirinden beter olmaları, Âkif’in o muazzam manzumesinin yanında esâmileri bile okunamayacak seviyede bulunmaları idi… Devamı uzun hikâyedir, hemen söyleyeyim: Yarışmadan bir netice çıkmadı ve Âkif’in şiirine neyse ki ilişilemedi!
ASLINDA BİR YARIŞMA DAHA VAR
1937’de açılan ve yine bir netice alınamayan bir başka yarışma daha var ama cumhuriyet tarihçiliğimiz “Hızını mavi gözlerden alan inkılâbımız” havasından bir türlü kurtulamayıp ortaya lâf yerine belgeli eser koymaya hâlâ alışamadığı için, şimdiye kadar bu müsabaka hakkında da dişe dokunur birşeyler yazılmadı… Sözünü ettiğim 1937’deki yarışmayı da günün birinde anlatırım…