Bitlis Said-i Nursi Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencileri tarafından, “Bediüzzaman Said-i Nursi Sempozyumu” düzenlendi.

Okulun Konferans Salonu’nda düzenlenen sempozyum, Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayıp, Said-i Nursi’nin hayatını ve mücadelesini konun alan sinevizyon ile devam etti.

Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Bitlis Said-i Nursi Anadolu İmam Hatip Lisesi Müdürü Metin Balkaya, Bitlis İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından başlatılan “Bitlis Işık Şahsiyetler Projesi” kapsamından, okul öğrencileri tarafından düzenlenen sempozyuma katılan herkese teşekkür ederek, sempozyumun hayırlara vesile olmasını diledi.

Moderatörlüğünü Psikolojik Danışman ve Rehberlik Öğretmeni Ferhat Yunus Oto’nun yaptığı sempozyumda, konuşmacı öğrenciler 15’er dakika birer sunum yaptılar. Sempozyumda “Bediüzzaman’a Göre Cesaret ve Kahramanlık” temalı sunum yapan öğrencilerden Muhammed Emin Ayte, Bediüzzaman’ın hayatından cesaret ve kahramanlık örneklerinden kesitler sundu.

Ayte, “Bediüzzaman yaşamak ve yaşatmak konusunda ümitsizlik yaşamamıştır. Bulunduğu toplumu da bu iddialar etrafında toplamış ve nitekim başarılıda olmuştur. Bu durum sadece fikri düzeyde değil, eylem planını da ihmal etmemiştir. Karşısındakini memnun edip, konumunu sağlamlaştırmayı, millete ihanet ve müdahalecilik saymıştır. Doğru bildiği yolda taviz vermeden ilerlemesi onun cesaretinden bağımsız düşünülemez. Otoritenin zulmüne karşı hakkı savunma ve adaleti her zaman üstün tutma, izzeti zillete tercih etme hayatındaki ilkeler olmuştur. Bu yolda karşılaştığı sıkıntıları ümitsizliğe düşemeden, cesaretini karşısındakini acze düşürecek şekilde göstermiştir. Said Nursi daha küçük yaşlardayken bile kendisinden yaşça ve kuvvetçe büyük olan insanların karşısında, hakkı ve adaleti savunmuştur.” dedi.

“İnsan ne kadar Allah’ı tanırsa o kadar şefkatli olur”

“Bediüzzaman ve Risale-i Nurda Şefkat Anlayışı” temasıyla bir sunum gerçekleştiren konuşmacı öğrencilerden Onur Öztaş, insanı başkasına iyilik ve yardım yapmaya yönlendirenin acıma duygusu olduğuna dikkat çekerek, tüm yaratılmışlara sevgiyle yaklaşma, onları kötülüklerden koruma, kurtarma, zor durumda yardım yapma, bağışlama, affetme gibi iyi huyların başlıca nedenleri olduğunu söyledi.

Öztaş, şunları söyledi: “Bütün validelerin şefkati bir rahmeti ilahiyenin levasıdır. Annelerimizin bize merhametli davranması, Allah’ın annelerimize bahşettiği şefkat duygusudur. İnsanda şefkat duygusu imanının kuvvetli olmasına bağlıdır. İnsan ne kadar Allah’ı tanırsa o kadar şefkatli olur. Allah’tan korkar ve yardım eder.  Bediüzzaman insanlara karşı olan şefkati şöyle tarif edere, ‘Karşımda müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. İçinde evladım yanıyor. İmanım tutuşmuş yanıyor. Yangını söndürmeye, imanımı kurtarmaya koşuyorum.’ diyor.”

“Bediüzzaman gençlere ebedi hayat kazandıracak önemli tavsiyelerde bulunmuştur”

Kitap Fuarında Tevafuklu Kur’ana Büyük İlgi

“Risale-i Nurda Gençlik Hakikatleri” temasıyla sunum yapan öğrencilerden Sedat Yusuf Demir ise Bediüzzaman’ın gençliğe çok önem verdiğini ve hayatında etrafında topladığı gençlere sorumluluk yüklediğine dikkat çekti.

Demir, “Lennin ‘Gençlik Üzerine’ isimli kitabıyla gençliğe kendi ideolojisiyle el atarken, Bediüzzaman da ‘Gençlik Rehberi’ kitabıyla gençlerle buluşur, onlarla konuşur, görüşür ve onlara hayat yolculuğunda bekleyen tehlikeleri anlatır. Kılavuz gibi yol gösteren öğütleri bu kitapta toplayarak, gençliğe armağan etmiştir. Bediüzzaman gençliği, zarif ve güzel bir güle benzetir. İnsanlar, hayvanlar aksine 15 yaşında ancak fayda ve zararları anlayabilecek yaşa gelirler. İslam’da bu yaş, dini mükellefiyetlerin yaşıdır. Bediüzzaman gençlere, ihtiyarlığı da hatırlatarak, bulundukları dönemin geçiciliği üzerinde durmaktadır. Bediüzzaman Risale-i Nur Külliyatı’nın birçok yerinde, gençlere ebedi hayat kazandıracak önemli tavsiyelerde bulunmuştur. Yaşadığı dönemde de etrafında sürekli gençleri bulundurmuş, onlara önemli sorumluluklar vermiştir. O zor yıllarda İslam ümmetinin sorumluluklarını omuzlarında taşımıştır. Öyle ki çok zaman gençlerin durumuna ağlamış ve onlar için endişesini dile getirmiştir.” diye konuştu.

“Bediüzzaman, İslam aleminin altı hastalığına karşı, altı tedavi yönteminin reçetesini sunmuştur”

Diğer bir konuşmacı öğrenci olan İzzet Akdemir, Bediüzzaman’ın, ilmin izzetini muhafaza etmek için günahlardan uzak durduğunu hatırlatarak, “Bediüzzaman’a Göre iffet ve Günahlardan İçtinap” temasıyla bir sunum yaptı.

“Risale-i Nur’a Göre İslam Âleminin Altı Hastalığı ve Tedavi yöntemleri”  temasıyla bir sunum gerçekleştiren Muhammed Onuş, bugün İslam âleminin bulunduğu durumdan ve hastalıktan kurtulması için bu tedavi yöntemlerini uygulaması ve İttihad-ı İslam’ın sağlanmasıyla mümkün olabileceğine dikkat çekti.

“Gerçekten İslam dünyasını sorunları Said Nursi’nin zikrettiği sorunlar mı?” diye soran Onuş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çünkü biz, sorunlarımızdan bahsederken; daha çok güncel, uluslararası ilişkiler, dış politika ve somut şeylere odaklanıyoruz. Ama maalesef; Soyut, manevi, psikolojik düzeyindeki ilişkiler yok. Bediüzzaman bu sorunları dile getirirken, tepkisel değil; öz eleştirisel yaklaşım sergilemektedir. Said Nursi, çağın bu hastalıklarını tedavi etmek için manevi bir doktor sıfatıyla nasıl hareket ettiğini görelim. Said-i Nursi, ‘Ben bu zaman ve zeminde, beşeri hayat ictimai medresesinde ders aldım ve bildim ki, ecnebiler, Avrupalılar, bizi maddi cihetle durduran 6 tane hastalıktır.’ diyor.  Bu hastalıları; ümitsizliğin içimizde hayat bulup dirilmesi, seküler sosyal ve siyasi hayatın dirilmesi, adavette muhabbet, ehli imanı birbirine bağlayan rabıtaları bilmemek, çeşit çeşit sair hastalıklar gibi istibdat ve menfaati şahsiyesini hasretmek diye belirtiyor. Bu hastalıklara karşı da ümit var olmak, doğruluk ve dürüstlük, sevgi ve kardeşlik, meşveret, İslami değerlere sahiplik ve vahdetle tedavi edileceğinin reçetesini sunuyor.”

Sempozyum, öğrencilerin soru sormasıyla devam etti.

(Şükrü Tontaş-İLKHA)