Nurdan Haber

Fatih ve Rum Mimar

Fatih ve Rum Mimar
29 Mart 2018 - 12:32

 

Adalet her hak sahibine hakkının tam ve eksiksiz verilmesidir.

İnsanların iyilerini de, şerlilerini-kötülerini de huzurunda toplayan mahkemeler çok önemlidir. Ve mahkeme bu yönüyle öyle korkulacak bir yer değildir. Muhabbete, hürmete layıktır.

Bu yazımda Fatih Sultan Mehmed ve Rum mimar arasında mahkemede geçen hadiseden bahsedeceğiz.

Sultanlarla köleleri, soylularla sıradan insanları eşit tutan şu mahkeme makamı, saltanattan da ziyade tazim ve hürmete layıktır.

Özellikle, bütün insanlık aleminde devirlerin, asırların akışı boyunca adalet dersini veren İslâm mahkemeleridir. İslâm mahkemeleri diğer kavimlerin, milletlerin engizisyonlarına mukabil, adalet nurunu çaresiz insanlığın kara sahifesine heybetle yansıtmıştır. Adliye ve adalet tarihimiz, bunun binlerle örneğine şahittir.

Örneğin; Meşhur İslâm seyyahı ve tarihçisi Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde diyor ki: “İlk İstanbul kadısı (hâkimi) olan Hızır Bey Çelebi’nin huzurunda, Haşmetli Padişah Fâtih ile bir Rum mimarı arasında şöyle bir mahkeme cereyan eder.

Büyük bir âbidenin (Tarihte yüksek ve hakim bir mevkide olan olayları veya büyükleri yaşatmak için yapılan bina) inşasında kullanılacak iki mermer sütunu Fâtih, bir Rum mimarına teslim eder. Mimar da, Fâtih’in arzusunun zıttına olarak, bu sütunları üçer arşın (Yaklaşık 2 m, bir arşın=68 cm) kesip kısaltır. Fatih, ceza olarak, Rum mimarının elini kestirir. Rum mimarı da, Fatih aleyhine dava açar. Bunun üzerine mahkemeye celp edilen-çağrılan büyük padişah, başköşeye geçmek istemiş. Birdenbire, hâkimin şu ihtarıyla karşılaşmış:

“Oturma beyim! Düşmanınla şeri mahkemede yargılanacaksın. Ayakta beraber dur!”

Hızır Bey Çelebi; bu koca şanlı sanık konumunda olan Padişaha, haksız el kestirdiği için, kendisinin de kısasa tâbi olduğunu ve elinin kesileceğini bildirir (Kısas : suçluyu, işlediği suçun aynıyla, misliyle cezalandırma).

Fakat mimar kısası istemediği için, Büyük Fâtih, günde on altın tazminata mahkûm olur ve hatta kısastan kurtulduğu için, bu tazminatı kendiliğinden yirmi altına çıkarır.

İslâm mahkemesinin adâletinin şanlı misallerinden biri olan şu misal, bize en haşmetli hükümdarlarla en güçsüz fertlerin mahkeme önünde eşit olduğunu gösteriyor.

İslam tarihinde bu hadiseye benzer başka olaylar da vardır. Onları da ismen bahsedelim. Önce bir tesbitte bulunalım. Eşitlik ise, fazilet ve şerefte değildir, hukuktadır. Hukukta ise şah ve yoksul birdir.

Acaba bir şeriat, İslamiyet “karıncaya bilerek ayak basmayınız” dese, eziyet etmeyi yasaklasa, nasıl insanların hukukunu ihmâl eder? Asla ihmal etmez. Biz emre uymadık.

Evet, İmam-ı Ali’nin (r.a.) adi bir Yahudi ile muhakeme olması tarih kitaplarında kayıtlıdır.

Övünç kaynağınız olan Selahaddin-i Eyyûbî’nin fakir bir Hıristiyan ile mahkemede duruşmaya katıldığı bilinir.

Cumhuriyet milletin hâkimiyetidir. Hükümet hizmetkârdır.

Cumhuriyet doğru olursa, kaymakam ve vali, reis değiller, belki ücretli hizmetkârlardır.

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )