SDÜ İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özgel: ‘Bediüzzaman’ın doğru anlaşılabilmesi için tarihin doğru okunması gerekiyor dedi.
Özgel, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) İstanbul Şubesi tarafından düzenlenen “Vefatının 58. yılında Bediüzzaman‘ı Anma ve Anlama” konulu panelde yaptığı konuşmada, Bediüzzaman Said Nursi‘nin ümmetin önemli problemlerini dert edinmiş ve bu asrın ihtiyaçları doğrultusunda bir üslup ile dile getirmiş bir kişi olduğunu söyledi.
Bediüzzaman ümmeti, devleti, milleti her şeyin üstünde tutmuştur. Bütün tahriklere rağmen hiçbir zaman devletine ve milletine zarar verebilecek en ufak bir harekette bulunmamıştır. Ümmetin ve milletin bütünlüğünü sağlamak için elinden gelen her şeyi ortaya koymuştur’ Siyaset Bilimci Doç. Dr. Yıldız: ‘Bediüzzaman denince en çok hatırlanan şey, ‘Euzübillahimineşşeytani ve’s siyase’ sözüdür. Şeytani olan şey tarafgirliktir. Siyasette tarafgirliği reddeder. Siyasetten mutlak anlamda Allah’a sığınmak söz konusu değil. Şeytani ve tarafgir olarak ifade ettiği siyasete bakışın beraberinde getirdiği sapmayı istihaze edilecek bir durum olarak değerlendirir. Bu son derece imani bir perspektiftir’
Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) İlahiyat Fakültesi Temel İslami Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İshak Özgel, Bediüzzaman Said Nursi‘nin doğru anlaşılabilmesi için tarihin doğru okunması gerektiğine işaret ederek, “Bediüzzamanümmeti, devleti, milleti her şeyin üstünde tutmuştur. Bütün tahriklere rağmen hiçbir zaman devletine ve milletine zarar verebilecek en ufak bir harekette bulunmamıştır. Ümmetin ve milletin bütünlüğünü sağlamak için elinden gelen her şeyi ortaya koymuştur.” dedi.
Bütün ön yargılar bir tarafa bırakıldığı zaman Bediüzzaman‘ın bu ümmet için yaptıklarının görülebileceğini ifade eden Özgel, “Türkiye’de Bediüzzaman‘ın anlaşılmasının önünde büyük engeller vardı. Bunlardan bir tanesi Bediüzzaman‘ın hakikaten ilk günden beri statükoya karşı çok ciddi cesurca duruşudur. Statüko hiçbir zaman kendisinin eleştirilmesine tahammül etmez. Bunun için eleştirileri örtmeye çalışır. Bu önemli bir handikaptı, bundan kurtuluyoruz. Devletimiz ve milletimiz kendi özüne dönüyor. Kendi milletiyle bütünlüğünü sağlıyor dediğimiz dönemlerde Bediüzzaman daha iyi anlaşılmaya başlandı.” diye konuştu.
Bediüzzaman‘ın bütün hayatını hiçbir menfaat gözetmeksizin imana, İslama ve ümmetin problemlerine çözmeye adadığını belirten Özgel, bunun tersini savunacak hiçbir objektif tarihi delilin bulunmadığını iddia etti.
15 Temmuz hadisesiyle Bediüzzaman‘ın objektif bir şekilde anlaşılmasının yeniden önüne geçildiğini öne süren Özgel, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bediüzzaman‘ın doğru anlaşılabilmesi için tarihin doğru okunması gerekiyor. Bediüzzaman ümmeti, devleti, milleti her şeyin üstünde tutmuştur. Bütün tahriklere rağmen hiçbir zaman devletine ve milletine zarar verebilecek en ufak bir harekette bulunmamıştır. Ümmetin ve milletin bütünlüğünü sağlamak için elinden gelen her şeyi ortaya koymuştur. Hak ve hakkaniyet için bütün Müslümanların vermesi gereken mücadeleyi bütün hayatıyla verdiğini göstermiştir. Bu gençliğin imanını kurtarmak için dalaletin yeniden ilim kisvesi altında geldiğini keşfetmiş ve bunu ortadan kaldırmak için çok önemli yeni bir düşünce paradigması ihya etmiştir. O da Kuran ve kainat bütünlüğüdür. Bediüzaman’ı anladığımızda onun çok büyük bir mütefekkir olduğunu görüyoruz.”
– “Siyasete Müslümanların birliği ve dirliği üzerinden bakar”
Siyaset Bilimci Doç. Dr. Ahmet Yıldız da “Bir İmkan Olarak Siyaset ve Bediüzzaman” başlıklı konuşmasında, bir imkan olarak siyaset kavramı değerlendirildiğinde belli bir takım anahtar cümlelerin oluştuğunu, bunlardan bir tanesinin siyasetin kategorik olarak olumsuzlanması diğerinin de siyasetin inkar edilmesi olduğunu söyledi.
Bediüzzaman Said Nursi‘nin mahalli düzeyde siyasetin tam ortasında olduğunu ve bu açıdan siyasal olana ilgisiz olmasının söz konusu olamayacağına işaret eden Yıldız, Bediüzzaman‘ın siyasete bakışıyla ilgili şöyle konuştu:
“Fakat siyasal olanı önceleme açısından Bediüzzaman‘ın ortaya koyduğu öncelikler biraz daha farklı. Siyasetin imkanı parametresi üzerinden baktığımızda Bediüzzaman‘ın siyaseti esas itibariyle güncel siyaset üzerinden değil daha uzun vadeli ve içinde yaşadığı toplumun problemlerine çözüm arayışından kaynaklanan bir bakış açısıdır bu. Bediüzzaman denince en çok hatırlanan şey, ‘Euzübillahimineşşeytani ve’s siyase’ sözüdür. Şeytani olan şey tarafgirliktir. Siyasette tarafgirliği reddeder. Siyasetten mutlak anlamda Allah‘a sığınmak söz konusu değil. Şeytani ve tarafgir olarak ifade ettiği siyasete bakışın beraberinde getirdiği sapmayı istihaze edilecek bir durum olarak değerlendirir. Bu son derece imani bir perspektiftir. Diğeri de çıkar merkezli siyasettir. Menfaat üzerine düşen siyaseti canavar olarak görür. Siyasete ilişkin olumsuzlama mutlak anlamda siyasi olanın reddi anlamına gelmez. Siyasete baktığı zaman sadece Müslümanların birliği ve dirliği üzerinden bakar. Siyasete bakarken ortaya koyduğu parametrelerden biri de şiddetsizliktir.”
Prof. Dr. Alparslan Açıkgenç ise bilimsel sorunlara olan yaklaşımın bilim geleneğini belirlediğini ve her bilim geleneğinin de kendine has bir dünya görüşü ve metodu olduğunu dile getirdi.
İslam bilim geleneğinin dilinin Arapça olduğunu aktaran Açıkgenç, “Bir bilim geleneğinin dili ölmüşse o bilim de ölmüş demektir. Sosyal bilimlerde İslam bilim geleneğinin ıslahatını Risale-i Nur’lar muhafaza etmiştir. O yüzden bu eserler çok önemli. Kesinlikle dilinin değişmemesi, muhafaza edilmesi lazım. Bizim bilim geleneğimizin dilini muhafaza ediyor.” ifadelerini kullandı.