Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ve Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Malatya’ da İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesinin ev sahipliğinde düzenlenen “24. İlahiyat ve İslami İlimler Fakülteleri Dekanlar Toplantısı” na katıldı.
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ve Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Malatya’ da İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesinin ev sahipliğinde düzenlenen “24. İlahiyat ve İslami İlimler Fakülteleri Dekanlar Toplantısı” na katıldı.
Üniversitenin yerleşkesinde bulunan Turgut Özal Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen programda konuşan Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, “Buradan çok net söylüyorum, kadına karşı, çocuklara karşı yapılan haksızlıkların, yanlışların, işlenen günahların ve suçların hiç birisi İslam’a ciro edilemez. Bunları İslam’a ciro edenler ya cahilliklerinden bunu yapıyorlar ya da İslam karşıtı oldukları için bunu yapıyorlar. Başka izahı yok” dedi.
Kadın konusunda daha fazla çalışmaya ihtiyaç olduğunu vurgulayan Bozdağ, kadına en büyük şerefin İslam tarafından verildiğini söyledi.
Bütün dekanlara Diyanet İşleri Başkanlığı ile dayanışma içerisinde olma çağrısı yapan Bozdağ, “Diyanet’le, İslami ilimlerle, ilahiyat fakültelerini birlikte çalıştıracak formülleri üretelim ve birlikte hayata geçirelim. YÖK Başkan Vekilimize de buradan söylüyorum, YÖK Başkanımızla da konuştuk. Ondan sonra bu işi nasıl yapacağımızı ortak bir çalışma ekibi kuralım, ortak çalışma ekibi bu birlikte çalışmayı nasıl hayata geçirecek, kime ne düşüyor bunun çalışmasını yapsınlar ve biz ona göre adım atalım” diye konuştu.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş ise yaptığı konuşmada, bilginin güç ve imkan olduğunu belirterek, “Güç ve iktidar kaynağı olan bilginin, insanlığın huzuruna vesile olması için, ahlak, hikmet ve hukuk ile ilişkisi hayati öneme taşımaktadır” dedi.
Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, milletimizin ve bütün Müslümanların dini hayatına, insanlığın aydınlık geleceğine rehberlik etmek sorumluluğunun İlahiyat, İslami İlimler fakülteleri ve Diyanet İşleri Başkanlığının üzerinde olduğunu söyledi.
Okumayı, anlamayı, aklını kullanmayı, bilgiye sahip olmayı emreden ve tavsiye eden birçok ayetin ve hadisin varlığına işaret eden Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, “Bu inanç ve azimle Müslüman âlimler, 7. Yüzyıldan Rönesans’a kadar 7 asır boyunca ilmin bütün alanlarında insanlığın inkişafına öncülük etmişlerdir. Hal böyleyken şimdi kendi medeniyeti ve kaynakları ile ünsiyet kurmakta ve yaşanan hayatın dinamiklerini takip etmekte zorlanan bir durumun varlığı gerçekten üzüntü verici ve dikkat çekicidir” diye konuştu.
Bilgi üretmeyenlerin, üretilen bilginin takipçisi hatta mahkûmu olmaya mecbur olacağının altını çizen Başkan Erbaş, “İslam dünyası bilim, teknik, tıp, sosyal bilimler, dahası ilahiyat alanında bilgi üretme, bilgiyi güncelleme, değere dönüştürme ve hayata kılavuz yapma konusunda, maalesef, zamanın gerisinde kalmanın bedelini geçtiğimiz yıllarda acı tecrübelerle ödemiştir. Bu mesafeyi telafi etmek zorundayız” ifadelerini kullandı.
Batı merkezli bilginin insanlığı huzur ve geleceğe dair umutlarını zayıflattığına dikkat çeken Başkan Erbaş şunları söyledi:
“Batının dikte ettiği düşünce, huzuru ve güveni tesis edemedi”
Bugün batı merkezli bilginin insanı ve hayatı dizayn ettiğine şahit oluyoruz. Ancak söz konusu anlayışın, insan-evren-Allah tasavvurunda var olan ciddi krizler ve paradoksların bütün insanlığı derin bir çıkmaza doğru sürüklediğini de hepimiz görüyoruz. Batının teklif ettiği hatta dikte ettiği düşünce ve davranış biçimi, insanlığın özlediği huzuru ve güveni tesis edemediği gibi, bilakis huzur ve geleceğe dair umudun daha da zayıflamasına sebep olmaktadır. Nitekim batının kendi içinden bakıldığında bile bu umutsuzluk dikkat çekmektedir.
“Bilgiyi, hikmet, ahlak ve hukuk boyutuyla beraber yeniden inşa etmeliyiz”
Bunun yanında, vahye, köklü bir medeniyete, dinamik insan kaynaklarına sahip olduğu halde İslam dünyası, insanı ve hayatı inşa edecek bir bilgi ve dünya tasavvurunu, güçlendirip izah ederek yeryüzüne henüz teklif edebilmiş değildir. Doğru ve sahih bilgi zeminini kaybettiğimizde, bilgi üretmeyi ve geliştirmeyi ihmal ettiğimizde; sağlıklı düşünmeyi, sorunları tespit etmeyi ve çözüm üretme imkânını da kaybediyoruz. Dolayısıyla bilgiyi, hikmet, ahlak ve hukuk boyutuyla beraber yeniden inşa etmek, müminler için bir iman ve kulluk sorumluluğu olduğu gibi, daha yaşanabilir bir dünya kurmanın da yegâne yoludur.
“İslam coğrafyasının dini alanda yaşadığı sorunların sebebi, sahih dini bilginin ötelenmesi ve ihmal edilmesidir”
Bugün ülkemizin ve İslam coğrafyasının özellikle dini alanda yaşadığı sorunların ve karmaşanın da en önemli sebeplerinden birisi sahih dini bilginin ötelenmesi ve ihmal edilmesidir. Irk ve mezhep eksenli kavgaların, yapay sınırlar ve ideolojik yaklaşımlar üzerinden yapılan tartışmaların cehaletten beslendiği aşikârdır. Elbette İslam coğrafyasında özellikle dini alanda yaşanan sorunların, acıların, küresel müdahalelerle, uluslararası faktörlerin sömürgeci politikalarıyla ilgili boyutunun varlığı inkâr edilemez.
“Dini alanda yaşanan bilgi karmaşası, yanlış dini algı ve tasavvurlara neden olmaktadır”
Dini alanda yaşanan bilgi karmaşası, yanlış dini algı ve tasavvurlar, bireysel ve sosyal sorunlara neden olmaktadır. Din istismarı bugün sosyal boyutları aşarak bir güvenlik meselesi haline gelmiştir. Yüce dinimiz İslam değişik isim, görüntü, tutum, davranış ve söylemlerle maalesef istismar edilmektedir. Dinin temel kaynaklarına ve akla aykırı, gerçeklere dayanmayan söylemler, hikâyeler, rüyalar üzerinden din anlatılarak vatandaşlarımızın samimi duyguları istismar edilmekte ve maalesef sömürülmektedir. Doğru bilginin ilkelerini ve metodolojiyi göz ardı eden bir yaklaşımla dinin hakikatleri alt-üst edilmektedir. Diğer yandan inanç esaslarını cedel konusu yapmak; fıkhın özünü ve makasıdını gözetmeksizin, zahiri boyutu dikte etmek; ibadetlerde şekilciliğini öne çıkararak, ibadetin ahlaka ve hayata yansıyan boyutunu ihmal etmek önemli bir sorundur. Tebliğde metodu kaybederek, kaba, katı ve itici bir tutum takınmak; öncelikleri dikkate almamak ciddi bir sorun olarak önümüzde durmaktadır. Öte yandan din, ticari beklentilerin, çıkar tutkusunun, popülist kaygıların aracı ve payandası haline getirilmektedir.
“FETÖ, DEAŞ gibi örgütlerin Müslümanlara verdiği zarar ortadadır”
Din adına hakikatlerle bağdaşmayan söz ve davranışlardan en fazla yine Müslümanlar ve bilhassa genç nesiller olumsuz etkilenmektedir. Referansını dinden aldığını iddia ederek toplumda bozgunculuk yapan FETÖ, DEAŞ, Boko Haram gibi terör örgütlerinin, Müslümanlara, birlik beraberliğimize ve geleceğimize verdiği zarar ortadadır. Doğru şekilde karşılanmayan her ihtiyacın istismara açık olduğunu, bugün daha yakından görüyoruz. Milli birlik ve beraberliğimizi zedeleyen, barış ve huzuru bozan, ayrıştırıcı ve tefrikaya sebep olan anlayışlar İslami olamaz.
“Şiddet, istismarın ve tacizin her çeşidinin İslam’dan referans bulması asla mümkün değildir”
Kadına dönük şiddet merkezli eylem ve söylemin, istismarın ve tacizin her çeşidinin Rahmet ve esenlik dini olan İslam’dan referans bulması asla mümkün değildir. İslam’ın bireysel ve sosyal ilkelerine, ahlak ve hukuk perspektifine, insan, evren ve varlık tasavvuruna göre, şiddete meşruiyet sağlayan, merhameti öteleyen, herkes için aynı derecede dokunulmaz olan can, akıl, inanç, nesil ve emek özgürlüğünü ihlal eden bütün düşünce, tavır, davranış, yaklaşım ve politika reddedilmelidir. Bu anlamda hep beraber, özellikle yaşanan hayatın sorunları ile milletimizin ve insanlığın geleceğine dair meselelerde daha gerçekçi olmaya, daha cesur yaklaşımlarla inisiyatif kullanmaya mecburuz.
“Camilerimizin mihrapları, minberleri ve kürsüleri ilahiyat fakültesi hocalarımıza açıktır”
Diyanet İşleri Başkanlığı olarak en büyük arzumuz ve hedefimiz, akademinin ürettiği taze ve sistematik bilginin din hizmetlerinde görünür olmasını, teşkilatımız aracılığıyla hayata karışmasını temin etmektir. Entelektüel birikimin daha etkili ve verimli bir irşat stratejisine, manevi danışmanlık perspektifine ya da yurt dışı din hizmetine rehberlik etmesi adına Başkanlığımızın üzerine düşeni yapmaya hazır olduğunu ve yapmaya çalıştığını ifade etmek istiyorum. Bu bağlamda, bütün Camilerimizin mihrapları, minberleri ve kürsüleri ilahiyat ve İslami fakülteleri öğretim elemanlarımıza tüm hocalarımıza açıktır. Başkanlığımızın halkımızla buluştuğu her türlü ilmi ve kültürel faaliyette akademisyenlerimizi yanımızda görmek istiyoruz. Akademinin ilmi birikimi ile Başkanlığımızın irşat ve eğitim potansiyelini birlikte düşünmeye dair daha kapsamlı eylem planları oluşturmak ülkemiz ve İslam alemi için hayati önem taşımaktadır.
“Planlanan akademik çalışmaların hayata ve insana katkısının ne olacağı dikkate alınmalıdır”
İlmin hem bireyi hem de toplumu geliştiren, zenginleştiren ve kemale taşıyan temel vasfına dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Bu vasfın devamı, ancak dini yükseköğretim kurumlarımızın bilimsel çalışmalarında, yaşanan hayatı ve sosyal gerçeklikleri dikkate almalarıyla mümkündür. Planlanan bütün tezlerle ilgili temel sorulardan birisi de “hayata katkısı nedir?” sorusu olmalıdır.
İlahiyat ve İslami ilimler fakültelerimizde hazırlanan tezlerde buna özellikle dikkat edilmelidir.
“Muhatabın duygu ve düşünce dünyasını dikkate almayan bir irşat stratejisi istenilen faydayı sağlayamayacaktır”
Bugünün problemlerine dinin temel referanslarından çözümler üretme çabası, akademiyi de Başkanlığımızı da dinamik tutacak, polemiklere son verecektir. Bu alandaki en büyük hassasiyetimizi de açıkça ifade etmek isterim, o da akademisyenlerimizin büyük bir kısmının dünyası ile halkın büyük bir kısmının dünyası arasındaki mesafedir. Muhatabın duygu, düşünce, algı ve beklenti dünyasını dikkate almayan bir irşat stratejisinin istenilen faydayı sağlayamayacağı izahtan varestedir. Dini yükseköğretim bütün bilimsel çalışmalarında yaşanan hayatı ve sosyal gerçekliği dikkate almak zorundadır. Dinin makasıdı ile dini yükseköğretimin müfredatı arasında kesinlikle sıkı bir ilişki olmak zorundadır.
İki gün boyunca devam edecek programa, Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, Malatya Valisi Ali Kaban, Yüksek Öğretim Kurulu Başkan Vekili Rahmi Er, İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kızılay, İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Prof. Dr. Fikret Karaman ve Türkiye’deki İlahiyat ve İslami İlimler Fakültelerinin Dekanları katıldı.
Bozdağ, Diyanet İşleri Başkanı Erbaş ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci programın ardından üniversite alanı içerisinde inşa edilecek olan caminin temel atma törenine katıldı.