Mehmet Akif: ”Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın!”
Anadolu’nun bağımsızlığının sembolü, İstiklâl arzusunun satırlara dökülen serzenişi İstiklal Marşı’nın 97. yıl dönümündeyiz. Vatan şairinin kaleme aldığı bu kadim dizeler, ortak paydada buluşan bir milletin bağımsızlık arzusunun bir sureti olarak kağıtlara nakşedildi.
Tarihler 7 Kasım 1920’yi gösterirken gazetelere bir ilan düştü. O yıllar halihazırda devam eden İstiklâl Savaşı için TBMM tarafından bir milli marş yazdırılmak isteniyordu. TBMM tarafından tertiplenen yarışmaya bir gazete ilanında rastlayan Mehmet Akif, o an vatanî duygularla heyecanlanmıştı. Fakat yarışmanın ödülü olan 500 altın milli şair için bir hayal kırıklığı anlamını taşıyordu. İstiklal Marşı’nın muellifi para için kalem oynatacak bir karakter taşımıyordu.
Milli marşın yazılması için düzenlenen yarışma için 724 şiir yazıldı. Fakat 97. yılını yâd ettiğimiz 725. şiir henüz yazılmamıştı. 724 şiirden yalnızca birkaçı öne çıkmıştı. Fakat yine de İstiklal Savaşı’nın duygusal yoğunluğunu taşıyabilecek bir niteliklere sahip değildi. Mehmet Akif yarışmaya ilgi göstermemişti. Ancak bir süre sonra Mehmet Akif’in kapısı çalındı. Onu tanıyanlar şiir yazımındaki üstün yeteneklerini biliyorlardı. İstiklal Savaşı için seçilecek olan marşı bir de onun kalemiyle görmek istemişler, Mehmet Akif’i ikna etmeye çalışıyorlardı. Milli şair uzun çabalar sonucunda belli şartlar karşılığında ikna edilmişti. Yarışma dışında tutulacak, beğenildiği takdirde şiiri kabul edilecek ancak karşılığında hiçbir şekilde ödül teklif edilmeyecekti.
Milli mücadele için Ankara’ya günlerce yürüyerek ulaşan, milli marş için kaleme aldığı şiirin meclise sunulması esnasında üzerinde ödünç bir palto bulunan Mehmet Akif’in reddettiği ödül 500 altındı. Takvimler 12 Mart 1921’de milli marşın kabulünü teyit ediyordu. İstiklâl marşı yalnızca bağımsızlığın değil fedakârlığın, kutsi bir amaç için ölüm iştiyakının, cesaretin, onurun, emperyalist emelleri yadsımanın da sembolü olarak tarihe altın harflerle kazınmıştı. Geriye idrak edilecek bir şey kalıyordu; İstiklal Marşı, hikâyesinden ayrı değildi. İstiklal Marşı’nın hikayesi Mehmet Akif’in muhayyilesinden ayrı değildi. O muhayyile bir milletin bağımsızlığına işaret ediyordu, takvim yaprakları henüz 1921’e rastlarken…