On Beşinci Şuâ (14. Bölüm)
Fatiha-i Şerife’nin Bir Muhtasar Hülâsası
وَ بِهٖ نَسْتَعٖينُ
Üçüncü Medrese-i Yusufiyenin tek bir dersinin
ÜÇÜNCÜ KISMI
İKİNCİ İŞARET: Benim virdimde her vakit tefekkürle baktığım yirmiden ziyade şehadetlere işaret eden
مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِ صَادِقُ الْوَعْدِ الْاَمٖينِ بِشَهَادَةِ ظُهُورِهٖ دَفْعَةً مَعَ اُمِّيَّتِهٖ بِاَكْمَلِ دٖينٍ وَ اِسْلَامِيَّةٍ وَ شَرٖيعَةٍ وَ بِاَقْوٰى اٖيمَانٍ وَ اِعْتِقَادٍ وَ عِبَادَةٍ وَ بِاَعْلٰى دَعْوَةٍ وَ مُنَاجَاةٍ وَ دَعَوَاتٍ وَ بِاَعَمِّ تَبْلٖيغٍ وَ اَتَمِّ مَتَانَةٍ خَارِقَاتٍ مُثْمِرَاتٍ لَا مِثْلَ لَهَا
Yirmi küllî şehadetlerden ve çok şehadetleri ihtiva eden İkinci Şehadet: وَ بِشَهَادَةِ جَمٖيعِ حَقَائِقِ الْاٖيمَانِ عَلٰى تَصْدٖيقِهٖ
Yani imanın altı rükünlerinin hakikatleri ve tahakkukları ve hakkaniyetleri, Muhammed’in (asm) risaletine ve hakkaniyetine kat’î şehadet eder.
Çünkü onun risalet hayatının şahsiyet-i maneviyesi ve bütün davalarının esası ve mahiyet-i nübüvveti, o altı rükündür. Öyle ise o rükünlerin tahakkuklarına delâlet eden bütün deliller, Muhammed’in (asm) risaletinin hak olduğuna ve onun sadıkıyetine dahi delâlet ederler.
Hem âhiretin tahakkukuna sair rükünlerinin delâletini Meyve Risalesi ve Onuncu Söz’ün zeylleri beyan ettikleri gibi öyle de her bir rükün hüccetleriyle beraber onun risaletine bir hüccettir.
Binler şehadetleri ihtiva eden Üçüncü Küllî Şehadet:
وَ بِشَهَادَةِ ذَاتِهٖ عَلَيْهِ الصَّلَاةُ وَ السَّلَامُ بِاٰلَافِ مُعْجِزَاتِهٖ وَ كَمَالَاتِهٖ وَ عُلُوِّ اَخْلَاقِهٖ
Yani O zat (asm) güneş gibi kendi kendine delildir. Binler mu’cizat ve kemalât ve yüksek, güzel ahlâkıyla risaletine ve sadıkıyetine pek kuvvetli şehadet eder.
Evet, Mu’cizat-ı Ahmediye (asm) risale-i hârikada üç yüzden ziyade nakl-i sahih ile ispat ettiği gibi; o zat (asm) وَ انْشَقَّ الْقَمَرُ ve وَمَا رَمَيْتَ اِذْ رَمَيْتَ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ رَمٰى âyetlerinin sarahatiyle, avucunun bir parmağıyla kamer iki parça olması ve nakl-i sahih ve tevatürle, aynı elin beş parmağından beş çeşme su akması ve susuz kalan bütün ordusu o sudan içmesi ve şahit olması ve bu acib hârika iki defa başka yerde de vuku bulması ve aynı avuç ile bir parça toprağı, hücum eden düşman ordusuna atarak, her birisinin gözüne bir avuç toprak girmesiyle hücumda iken kaçmaları ve aynı avuçta küçük taşlar insanlar gibi tesbih edip Sübhanallah demeleri gibi nakl-i sahih ile ve bir kısmı tevatürle tarihlerde kat’iyen vukua gelen yüzer ve ehl-i tahkikin yanında bine kadar mu’cizat, elinde zuhuru ve dost ve düşmanların ittifakıyla onda güzel hasletlerin ve ahlâk-ı hasenenin en yüksek derecesinde (Hâşiye[1]) bulunması ve arkasında tebaiyetle sülûk edip kemalâta erişen ve hakikate aynelyakîn yetişen bütün ehl-i tahkik, ittifakla kemalât-ı Muhammediye (asm) en yüksek derecede bulunduğuna hakkalyakîn tasdikleri ve onun dininden gelen âlem-i İslâm’ın füyuzatı ve koca İslâmiyet’in hakikatleri onun hârika kemalâtına delâlet eder. Elbette o zat (asm) bizzat kendi risaletine gayet parlak ve küllî, geniş şehadet eder, demektir.
Pek çok kuvvetli şehadetleri ihtiva eden Dördüncü Şehadet:
وَ بِشَهَادَةِ الْقُرْاٰنِ بِمَا لَا يُحَدُّ مِنْ حَقَائِقِهٖ وَ بَرَاهٖينِهٖ
Yani Kur’an-ı Mu’cizü’l-Beyan, hadsiz hakikatler ve hüccetleriyle risaletine, sadıkıyetine şehadet eder.
Evet, kırk vecihle mu’cize olduğu Zülfikar mecmuasında ispat edilen ve on dört asrı nurlandıran ve nev-i beşerin beşten birisini tebeddül etmeyen kanunlarıyla idare eden ve o zamandan şimdiye kadar bütün muarızlara meydan okuyup hiç kimse hattâ bir suresinin mislini getirmeye cesaret etmeyen ve Âyetü’l-Kübra’da ispat edildiği gibi altı ciheti nurani, şüpheler giremeyen ve altı makam-ı kübra hakkaniyetine imza basan ve sarsılmaz altı hakikatlere dayanan ve her zamanda yüzer milyon lisanlarla şevk ve hürmetle okunan ve her dakikada milyonlar hâfızların kalplerinde kudsiyetle yazılan ve âlem-i İslâm’ın bütün şehadetleri ve imanları onun şehadetinden tereşşuh eden ve bütün ulûm-u imaniye ve İslâmiye onun menbaından akan ve o eski semavî kitapları tasdik ettiği gibi bütün kütüb ve suhuf-u semaviyenin manevî tasdiklerine mazhar bulunan Kur’an-ı Azîmüşşan, bütün hakikatleriyle ve hakkaniyetini ispat eden bütün hüccetleriyle, Muhammed aleyhissalâtü vesselâmın sıdkına ve risaletine şehadet eder, demektir.
Kaynak: Risale-i Nur