Nurdan Haber

İstanbul’un bütün mescidleri, büyük bir Bayezid hükmüne geçtiler

İstanbul’un bütün mescidleri, büyük bir Bayezid hükmüne geçtiler
24 Şubat 2018 - 0:11

On Beşinci Şuâ (9.  Bölüm)

Fatiha-i Şerife’nin Bir Muhtasar Hülâsası

Üçüncü Medrese-i Yusufiyede, muvakkat pek az bir zamanda, tecritten temasa naklimde verilen yalnız bir tek dersin İKİNCİ KISMI

DÖRDÜNCÜ KELİME: مَالِكِ يَوْمِ الدّٖينِ dir. Hüccetine gayet kısa bir işaret:

Evvela: Bu dersin birinci kısmının âhirinde وَ اِلَيْهِ الْمَصٖيرُ hüccetine ve haşir ve âhirete şehadet eden bütün deliller, aynen مَالِكِ يَوْمِ الدّٖينِ in işaret ettiği imanî ve geniş hakikate şehadet ederler.

Sâniyen: Onuncu Söz’ün âhirinde denildiği gibi bu kâinat Sâni’inin sermedî rububiyeti, rahmeti, hikmeti, ezelî ebedî cemali, celali, kemali ve nihayetsiz sıfatları ve yüzer isimleri âhireti kat’î bir surette istediği gibi; Kur’an, binler âyât ve bürhanları ile ve Muhammed aleyhissalâtü vesselâm yüzer mu’cizat ve hüccetleriyle ve bütün enbiya aleyhimüsselâm ve semavî kitaplar ve suhuflar, hadsiz delilleriyle şehadet ettikleri dâr-ı âhiretteki hayat-ı bâkiyeye inanmayan bir insan, kendini dünyada dahi küfürden neş’et eden bir manevî cehenneme atar, daima azap çeker.

Rehber’de izah edildiği gibi bütün geçmiş ve gelecek zamanlar ve mahluklar ve kâinatlar, zeval ve firaklarıyla mütemadiyen onun ruh ve kalbine hadsiz elemleri yağdırıyorlar, cehenneme gitmeden evvel cehennem azabını çektiriyorlar.

Sâlisen: يَوْمِ الدّٖينِ remziyle büyük ve kuvvetli bir hüccet-i haşriyeye işaret eder. Fakat bu makamda birden bir hal, o hücceti başka zamana tehirine sebep oldu belki de ona daha ihtiyaç kalmadı. Çünkü Nur Risaleleri, geceden sonra gündüzün ve kıştan sonra baharın gelmesi kat’iyetinde yüzer kuvvetli hüccetlerle haşrin sabahını ve neşrin baharını ispat etmişler.

BEŞİNCİ KELİME: اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَعٖينُ dir. Bundaki hüccete işaretten evvel hakikatli bir seyahat-i hayaliyeyi Yirmi Dokuzuncu Mektup’un izahına binaen kısaca beyan etmek kalbe geldi. Şöyle ki:

Bir zaman, Kur’an’ın mu’cizelerini ararken; Risale-i Nur’da, hususan İşaratü’l-İ’caz tefsir-i Nurî’de ve Rumuz-u Semaniye’de beyanları gibi Sure-i Feth’in âhirindeki âyette dört beş mu’cize ve ihbar-ı gaybîyi, hattâ اَلْيَوْمَ نُنَجّٖيكَ بِبَدَنِكَ cümlesinde bir tarihî mu’cizeyi, hattâ çok kelimelerinde müteaddid i’caz lem’alarını ve bazı harflerinde mu’cizane nükteleri bulduğum bir zamanda, namazda Fatiha’yı okurken نَعْبُدُ نَسْتَعٖينُ deki “nun”un bir mu’cizesini bana bildirmek için bir sual kalbime geldi: Neden اَعْبُدُ اَسْتَعٖينُ yani “Ben ibadet ve istiane ederim.” denilmedi? Nun-u mütekellim-i maalgayr ile yani “Biz sana ibadet ve istiane ederiz.” demiş?

Birden o “nun” kapısıyla bir seyahat-i hayaliye meydanı açıldı. Namazdaki cemaatin azîm sırrını ve büyük menfaatini ve bu tek harf bir mu’cize olduğunu şuhud derecesinde bildim ve gördüm. Şöyle ki:

Ben o zaman İstanbul’da Bayezid Camii’nde namaz kılarken اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَعٖينُ dedim. Baktım, o camideki cemaat, benim gibi diyerek bu davama ve اِهْدِنَا daki duama tamamen iştirak edip tasdik ettikleri zamanda, bir perde daha açıldı.

Gördüm ki İstanbul’un bütün mescidleri, büyük bir Bayezid hükmüne geçtiler. Aynen benim gibi اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَعٖينُ deyip benim davalarıma ve dualarıma imza basıyorlar, âmin diyorlar. Ve bana bir nevi şefaatçi suretini almaları içinde, hayalime bir perde daha açıldı.

Gördüm ki âlem-i İslâm, büyük bir mescid suretini aldı. Mekke, Kâbe mihrab hükmüne geçti. Bütün namaz kılan Müslümanların safları, dairevî bir tarzda o kudsî mihraba teveccüh ederek, benim gibi اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَعٖينُ اِهْدِنَا deyip her biri umum namına hem dua hem dava hem tasdik eder hem onları kendine şefaatçi yapar. Hem bu kadar azîm bir cemaatin yolu, davası yanlış olamaz ve duası reddedilmez; şeytanî vesveseleri tard eder diye düşünürken ve namazda cemaatin büyük menfaatlerini bilmüşahede tasdik ederken bir perde daha açıldı.

Gördüm ki kâinat, bir cami-i ekber ve bütün mahlukat taifeleri, bir salât-ı kübrada cemaat ile her biri kendine mahsus bir ibadetle ve hal dili ile bir nevi namaz kılıyorlar gibi Mabud-u Zülcelal’in muhit rububiyetine karşı çok geniş bir ubudiyetle mukabele için her biri umumun şehadetlerini ve tevhidlerini tasdik eder ki aynı neticeyi ispat tarzında vaziyet alıyorlar diye müşahede ederken birden bir perde daha açıldı.

Gördüm ki nasıl bir insan-ı ekber olan kâinat, lisan-ı hal ve çok eczaları, istidat ve ihtiyac-ı fıtrî lisanıyla ve zîşuur mevcudatları, lisan-ı kāl ile اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَعٖينُ diyorlar ve Hâlık’ının merhametkârane rububiyetine karşı ubudiyetlerini gösteriyorlar. Aynen öyle de birer küçücük kâinat hükmünde o cemaat-i uzmada her bir arkadaşımın cesedi gibi benim cesedimdeki zerreler ve kuvveler ve duygularım dahi Hâlık’ının rububiyetine karşı itaat ve ihtiyaçlarının lisan-ı haliyle اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَعٖينُ diyerek emir ve irade-i İlahiyeye göre hareket ettiklerini ve her anda Hâlıklarının inayetine ve rahmetine ve yardımına muhtaç olduklarını gösteriyorlar, gördüm.

Hem namazdaki cemaatin kudsî sırrını hem nun’un güzel mu’cizesini hayretle müşahede edip nun kapısıyla girdiğim gibi çıktım, Elhamdülillah dedim. اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَعٖينُ cümlesini, o üç cemaatin ve o büyük ve küçücük arkadaşlarım hesabına da söylemeye alıştım. Şimdi mukaddime bitti, sadede geliyoruz.

اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَعٖينُ nün işaret ettikleri hüccete gayet kısa bir işarettir:

Evvela: Biz, gözümüzle görüyoruz: Kâinatta, hususan zemin yüzünde dehşetli ve daimî bir faaliyet ve hallakıyetin intizamla cereyanı içinde merhametkârane, müdebbirane bir rububiyet-i mutlaka hadsiz zîhayatların istianelerine ve fiilen ve halen ve kālen istimdadlarına ve dualarına kemal-i hikmet ve inayet ile imdat ve her birine fiilen cevap vermek tezahürü içinde bir uluhiyet-i mutlaka, bir mabudiyet-i âmmenin tecelliyatı, umum mahlukatın, hususan zîhayatın ve bilhassa insan taifelerinin fıtrî ve ihtiyarî binler tarzdaki ibadetlerine mukabelesini akl-ı selim ve iman gözü gördüğü gibi bütün semavî fermanlar ve enbiyalar haber veriyorlar.

Sâniyen: نَعْبُدُ nun’unun remziyle mukaddimede mezkûr üç cemaatten her biri ve umumu beraber, çeşit çeşit, fıtrî ve ihtiyarî ibadetlerle meşgul olmaları; şeksiz, bedahetle bir mabudiyete karşı şâkirane bir mukabele ve bir Mabud-u Mukaddes’in mevcudiyetine hadsiz ve şüphesiz bir şehadettir.

Ve نَسْتَعٖينُ “nun”unun remziyle mezkûr üç cemaatin, yani mecmu-u kâinattan tâ bir cesetteki zerrelerin cemaatinden her bir taifenin, her bir ferdin fiilî ve halî istianeleri ve duaları var. Ve onların muavenetlerine koşan ve dualarına kabul ile cevap veren bir şefkatli müdebbire, şüphesiz şehadet eder. Mesela, Yirmi Üçüncü Söz’ün dediği gibi zemindeki umum mahlukatın üç nevi duaları pek hârika ve ümidin haricinde kabul olması, bir Rabb-i Rahîm ve Mücîb’e kat’î şehadet eder.

Evet, tohumlar ve çekirdekler istidat lisanıyla her biri birer ağaç ve birer sümbüle olmayı Hâlık’ından isteyip duaları gözümüz önünde kabul olması gibi; bütün hayvanatın ihtiyac-ı fıtrî lisanıyla elleri yetişmediği yerlerden rızıklarını ve hayatlarına lüzumu bulunan ve iktidarlarının haricindeki matlublarını birisinden isteyip o fıtrî ihtiyaç diliyle ettikleri bütün dualarını gözümüz önünde kabul eden ve imdatlarına acib ve şuursuz mahlukatı vakti vaktine hikmetle koşturan bir Hâlık-ı Kerîm’e zahir şehadet eder.

İşte bu iki kısma kıyasen, lisan-ı kāl ile edilen duaların bütün nevileri hususan enbiyaların aleyhimüsselâm ve havasların hârika bir surette makbuliyetiاِيَّاكَ نَسْتَعٖينُ deki hüccet-i vahdaniyete şehadet eder.

Kaynak: Risale-i Nur

 

 

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )