Çocuk tecavüzleri nedeniyle gündeme gelen bu konu şiddetle tartışılıyor.
İnsanların çoğu
Bu konuda Allah’ın rızası nedir?
Cenabı Allah bu suçu işleyenlere nasıl bir ceza vermemizi ister? Arzusu nedir? Sorusunu sormuyor.
Oysa uzun süre tartıştıktan ve birçok tatsız olayı yaşadıktan sonra O’nun görüşlerine ve emirlerine muhtaç oluyor ve Sonuçta (bilerek veya bilmeyerek) uygulamayı arzu ediyor.
Mesela bu konuda İslam dinine göre verilmesi gereken ceza bellidir. Zina yapanın beline yüz değnek vurulması emredilmiştir. Ve bizzat Peygamber Efendimiz (asv) ile Hazreti Ömer (ra) tarafından uygulanmıştır.
Bunu gündeme getirdiğinizde Kıyamet kopuyor.
Ama Allah’ın emrini gündeme getirmeden, kulak asmadan onun emrine benzer cezaların verilmesini istediğinizde ise herkes destekliyor.
“Hadım edelim” diyorlar. “yetmez ayrıca cezalandıralım” diyenler de var.
Zina yapana 100 değnek vurmak demek onu hadım etmek ve aynı zamanda şiddetli cezalandırmak anlamına gelir.
Cenabı Allah’ın emrinde herkes neredeyse ittifak etmiş olduğu halde “Allah’ın emrini uygulayalım’ dendiğinde kimse yanaşmıyor.
Bu fiile “zina” deyince birilerinin tüyleri diken diken oluyor. Zina dini bir terim olduğu için dini hatırlatıyor ve bu da onları rahatsız ediyor.
Peki “zina” denmeyip “tecavüz” denmesi neyi değiştiriyor?
İsim değişince hakikat değişir mi?
Oysa bu gibi cezaları uygularken “Allah’ın emrini uyguluyorum” demek hem etkili olur hem caydırıcı olur çünkü ister istemez Cehennemi hatırlatır Allah’ın da cezalandıracağını bildirir.
Peki bunlara karşı çıkanlar kimlerdir?
Ağırlıklı olarak daha çok gönüllü ama nikahsız ilişkiye girenlerdir.
Sanki böyle bir ceza kanunu çıkarsa onlara da uygulanır korkusu var.
Oysa dinimize göre gönüllü beraberliklerin tespiti çok zordur adeta imkânsızdır. Çünkü bizzat görmüş 4 tane şahit gerekiyor.
İki insanın birlikteliğini dört kişinin yatak odasında seyretmesi mümkün değildir.
Aynı yatakta görseler dahi buna “zina” diyemezler. Zinayı/birlikteliği gözleriyle görmeleri gerekir. Üzerleri örtülü ise yine göremezler.
Demek ki; dinimizin emri de ağırlıklı olarak tecavüz olaylarına yöneliktir.
Şahit konusunu Bediüzzaman hazretleri Kur’an’dan aldığı hakikat dersi ile şöyle ifade etmektedir;
“Gözüyle görmüş dört şahidi gösteremeyen bir insan, bir erkek veya kadın hakkında zinâ isnat etmek, en şenî bir günah-ı kebâir ve en zâlimâne bir cinayettir, hayat-ı içtimâiye-i ehl-i imanı zehirlendirir bir hıyanettir, mesut bir ailenin hayatını mahveden bir gadirdir. Evet, Sûre-i Nur bu hakikati o kadar şiddetle göstermiş ki, vicdan sahibini titretiyor ve tüylerini ürperttiriyor.
Said Nursi B.Lâhikası/372
Kaldı ki; Allah’ın emrini uygularken bazı içtihatlardan yardım alıp bugünün anlayışına uygun hale getirmek sanırım mümkün olur.
Bunu ehline bırakmak istiyorum. Çünkü benim bu konuda ihtisasım yok.
Nurettin Huyut